Sevgili Güzin ablam! Ben 18 yaşında bir genç kızım, ama kendimi 25 yaşındaymış gibi hissediyorum.
Babam her baba gibi prensip sahibi ve bizi şimdiye kadar kimseye muhtaç etmemiş mükemmel bir babadır. Durumumuz çok iyiydi. Ama iflas etti. Hem de güvendiği, inandığı ‘’Asla onlar yapmaz’ dediği akrabaları yaptı bu kötülüğü babama. Gözümün önünde evimize icra getirdiler. Babama küfür bile ettiler. Tam bunları yavaş yavaş unutmaya çalışırken, babam onlarla barıştı, hatta yakında bize ziyarete geleceklermiş. Babam ‘İnsanlık bizde kalsın... Yüce Allah onların cezası neyse verir’ dedi. Peki benim psikolojim ne olacak? Onlara nasıl ikramda bulunacağım. Nasıl hiçbir şey olmamış gibi, dostça muhabbet edeceğim? Hem merak ediyorum, onlar benim yüzüme nasıl bakacak? Her şeyi unutsam bile, bana içimde ölen çocukluğumu geri verebilecekler mi?
RUMUZ: BEN KİME GÜVENECEĞİM
Sevgili dostlarım bakın işte, bana nasıl mektuplar geliyor. Biraz insanlık olan bile yüreğinde dayanamaz.. ki ben nasıl dayanayım? Biliyorum bu yaptığımız iş, iş değil. Annem belki de bu yüzden erkenden hastalandı. Belki yıllarca bu yazılanları yüreğinde hissede hissede artık dayanamadı. Bakın bu gerçek yaşam öykülerinden yüzlerce var bende. Bir gün bunları derleyebilsem, derleyebilecek cesareti bulabilsem ve de yazabilsem. En önemlisi de, yüreğim dayanabilse, sizleri üzmek değil maksadım. Ama işte şu anki duygularımı paylaşayım istedim. Sana gelince küçük kızım, elbette bu yaşadıklarını kabullenmen çok zor. Özellikle o çok sevdiğin, dürüst ve iyi yürekli babana bu haksızlıkları yapanları affetmen çok zor. Ancak babanı üzmemek için, onun dediklerini yapmalısın. Kötüler, kötülüklerinin karşılığını mutlaka bir gün bulurlar. Allah’ın tokadı mutlaka ama mutlaka hem de, bu dünyada yüzlerine patlayacaktır bir gün. Sen de dünyayı ve insanları biraz erken tanımışsın, bu sayede, ne yapalım. Belki seni başına gelebilecek bazı kötülüklerden korumuş olacak bu yaşadıkların. Bazen Polyanna’cılık oynamak iyi gelir. Başka çare var mı?
Umudunu kaybetme ve olduğun gibi kal
O3.07.2004 tarihinde size yazan ‘Yalnızlık umutsuzluk korkusu’ rumuzlu genç arkadaşın anlattıkları dikkatimi çekti. Demek ki bizim gibi insanlar da varmış. Ama karşımıza öyle kötüler çıkıyor ki, herkesi onlardan zannediyoruz ve içimizdeki doğruluk böylece yok olup gidiyor. Zamanla her şeye karşı inancını yitirip, tüm onurunu bu denizde yitiriyorsun. Üzülmesin arkadaşımız, insan layığını eninde sonunda bulur, mutlaka o da günün birinde kendisi kadar duygulu ve iyi biriyle kenetlenecektir. Yaşı daha çok genç. Ben de 1977 İstanbul doğumluyum, onun anlattığına benzer olaylar yaşadım. Geçmişe bakınca üzüldüğünle kaldığını anlıyorsun. Şimdi çok mutluyum. Sonunda kendim gibi biriyle beraberim. Hayata ve insanlara karşı çok daha umutluyum. Ama şimdi ne desem inanmaz, yaşayıp anlaması, zamanın geçmesi lazım. İyi şanslar arkadaşım.
RUMUZ: ESRA
O genç arkadaşımıza ulaştırmak istediğiniz umut dolu satırları buraya aktarıyorum, sevgili kızım. Eminim, bu satırlardan etkilenecek başka gençler de vardır. Onlara umut verdiğiniz için teşekkürler.
Kocamın ailesi düğün takılarını aldı
Merhaba Güzin abla, ben 22 yaşında bir senelik evli bir kadınım. Ben evlendikten 3 gün sonra eşimin annesi ve babası düğünümüzde takılan altınları ve bilezikleri borç olarak istediler. Düğünde yapılan masrafları karşılamak için, çok borca girmişler ve acilen vermeleri gerekiyormuş. Bu arada 10 milyarlık eşya borçlarını bize ödettiler. 5 milyarlık altınlarımı da aldılar ve şimdi geri vermiyorlar. Ben bu yüzden eşimle çok tartıştım, huzursuz olduk. Eşim anne ve babasına hiçbir şey demiyor. Ama bana, bilezikleri istersen beni kaybedersin, diyor. Bir gece kavga ettiğimizde eşim sinir krizi geçirdi. Çok korktum... Kendimi suçlu hissettim. 7 yıldır bu ilişki için çok fedakarlık yaptık, şimdi bir yuva kurduk. Birbimize hala ilk günkü gibi aşığız ama ailesinin bu tavrı yüzünden huzursuz oluyor, tartışıyoruz. Altınlarımı almak için mahkemeye versem, eşimi de kaybeder miyim?
RUMUZ: KALBİ KIRIK GELİN
Sevgili kızım, bence şimdilik bu altınları sorun yapma. Çünkü gördüğün gibi eşini çok üzüyorsun. Anlaşılan adamcağız iki arada kalıyor ve ne yapacağını bilemediği için sinir krizleri geçiriyor. Mahkemeye de versen, bir şey elde edemezsin. Çünkü sonuçta bu yalnızca aile arası bir sorun. Üstelik düşmanlık yaratılır ve eşini de kaybedebilirsin. Elbette ailesinin yaptığı doğru değil. Sizi evlendirmek, düğün yapmak için borçlanmış olabilirler. Borçlarını ödemek için altınlara ihtiyaç duymuş olsalar bile, bunları yavaş yavaş size ödemeleri gerekir. Bence bunu tatlılıkla halletmelisin. Kayınvalidene, zaman içinde, bunları size vermelerini beklediğini söylersin. Eksiklerinizi bunlarla tamamlayacağınızı, belirtirsin. Ama dediğim gibi bunu tatlılıkla hallet. Eşini araya koyma.