Yazılarınızı okurken rastladığım bir nokta dikkatimi çekti ve o konuda düşüncemi paylaşmak istedim. Bir okurunuza cevabınızda "Allah korkusu olan iyi bir insan çıkacaktır" diye bir cümle okudum. Benim öğrendiğim ve aklımın, irademin kabul ettiği Allah korkusu değil, Allah sevgisidir. Bu sevginin ışığında, iyi bir insan olmaya çalışırım elimden geldiğince. İçimizdeki sevgiyi büyütmeli ve korkuyu küçültmeliyiz bence. Korktuğumuz için değil, inandığımız ve sevdiğimiz için izinden gidelim; yardımsever, hoşgörülü, çevresine saygılı bireyler olalım.
Aslında böyle düşünmeme rağmen sevdiklerim için bazen korkuyorum ben de; hoşgörümü yitiriyorum bazı düşüncesiz davranışlara maruz kaldığımda. Ama bunun sebebinin farkına vardım ve sebebinin toplumdaki empati geliştirme eksikliğinden kaynaklandığını düşünüyorum. Cem Yılmaz’ın dediği gibi "Eğitim şart" (öğretim değil). Korkuyla değil sevgiyle, kurnazlıkla öne geçme çabasıyla değil saygı ve hoşgörüyle paylaşmayı tercih ederdim ben bu dünyayı. Öyle olmamasının sebebini de Allah’ın herkes için ayrı ayrı öğretileri olduğunu düşünüyorum.
Size gelen çaresiz yazıları okuduğumda bazen çok üzülüyorum bazen de çok kızıyorum; nasıl olur da düşünememiş bu durumlara düşebileceğini? Allah o aklı iradeyi neden verdi diye, ama sonra düşünüyorum da kim bilir hangi durumda hangi şartlarda yaşayarak gerçekleşti olaylar... Saf olmanın kabahat olduğunu görmek çok acı, ama biraz Allah sevgisi ile en önemli konulardan birinin kul hakkı yememek olduğunu anlamak mümkün. Umarım yazdıklarım size ukalalık gibi gelmemiştir. Elbette ki sizin kadar tecrübem yok, ama 22 senelik hayatımdaki tecrübemi kısaca özetlemeye çalıştım. Benimle düşüncelerini paylaşmanızı çok isterim. Zaten bunları sizinle paylaşmak nedense çok rahatlattı beni.
l RUMUZ: MÜHENDİS
Sevgili okurum, "Benimle aynı düşünceleri paylaşıyorsanız, eminim bunları çok daha iyi dile getirirsiniz" diyorsunuz, ama bence duygu ve düşüncelerinizi çok güzel anlatmışsınız.
Benim bunlara katabileceğim tek şey, şu yadırgadığınız "Allah korkusu" tanımlamasına açıklık getirmek. Evet, bir anlamda çok haklısınız. "Allah korkusu" değil, tabii ki "Allah sevgisi" olmalı insanda. Her şeyin başı Allah sevgisi değil mi? Allah sevgisi elbette tüm varlıkları sevmeyi öğretir insana. Ama birileri var ki, ancak korkudan anlıyorlar. Birileri var ki, onlar ancak korkuyla yola getirilebiliyor ne yazık ki. Onlar henüz sevginin yüceliğini anlayabilecek ruhsal düzeyde olmayabiliyorlar. İşte bu düşünce tarzı nedeniyle, böyle yazmış olabilirim. Ama burada söylemek istediğim elbette sizin de vurguladığınız gibi "Allah sevgisi" olmalıydı, haklısınız.
Heyecanlandığımda yüzüm kızarıyor
Merhaba Güzin Abla, size daha önce de mail atmış ve cevap alamamıştım. Sorunum köşenize yazılanlardan biraz farklı; inanın çaresiz olmasam size yazmazdım. Ben heyecanlandığımda kızarıyorum; ama bu her insanda olduğu gibi değil. Aşırı bir kızarma, tepeden tırnağa desem hiç abartmış olmam. Çok rahatsız edici bir durum, her defasında oluyor ve o an yer yarılsa içine girsem daha rahat hissederim kendimi. Yani durum bu kadar vahim.
Düşünsenize yarın öbür gün iş görüşmesine gitsem, haliyle heyecanlanacağım ve tepeden tırnağa kızaracağım. Karşımdaki insan hakkımda ne düşünür? "Kendine güvensiz, korkak, içine kapanık" biri der. Böyle birine kim iş vermek ister! İlişkilerimde de ciddi sorunlar yaşıyorum. Bu sorunu acilen çözmem lazım. Bir psikiyatriste gittim, "Yapınla alakalı" dedi. Cilt doktoruna gittim, "Yapılacak bir şey yok" dedi. Bu sorunun çözümü yok mu, buna inanmak istemiyorum. Çaresiz kaldığım şu noktada size yazıyorum. Çevreniz geniş, uzmanlar tanırsınız. İnsanın sorunu ne olursa olsun en kötüsü çaresinin olmayışıdır.
l RUMUZ: EGOOS
Psikiyatri alanına giriyor diye düşündüğüm bu sorununu bir de hormonal açıdan tetkik ettirmeyi denemelisin. Bazen böbrek üstü bezleri ile ilgili bir belirti olabilir. Bu nedenle bir devlet hastanesinin endokrinoloji bölümüne gitmelisin. Örneğin İstanbul GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi’nde Endokrinoloji ve Metabolizma Klinik Direktörü Prof. Dr. Metin Özata’ya başvurabilirsin.
Ayrıca dediğin gibi aşırı duygusal, içine kapanık, utangaç bir yapın varsa, bu da psikiyatrik açıdan tedavi edilebilir. Sana Psikoterapist Prof. Dr. İlkay Kasatura’nın "Heyecansal Kontrol" adlı kitabını da önerebilirim. Bu kitapta kendi sorununu bulabileceğini sanıyorum.
Üvey babamdan çok eziyet görüyorum
Sevgili Güzin Abla, ben 20 yaşında bir genç kızım. 94 yılında babamı kaybettim. Annem ikinci evliliğini yaptı; yani başımda bir üvey baba var. Üstelik bana sürekli üveylik yapıyor, dövüyor. Ne istesem ’hayır’ diyor. En ufak bir hatamı büyütüyor. Ne yapacağımı bilmiyorum; ayrı eve çıkmak istiyorum. Ama halam karşı çıkıyor. Çaresiz kaldım. Son çarem intihar olacak. Bana yardım edin, ne yapmam gerekiyor?
l RUMUZ: ALMANYA’DAN A
Üvey babanın bu tutumuna karşı annen bir şey yapmıyor mu; senin tarafını mı, onun tarafını mı tutuyor? Baban bile olsa seni dövmeye hakkı yok bunu bilmiyor mu? Bence bu sorunlarını annenle paylaş ve eğer bu durum devam ederse gerçekten evden ayrıl; kendine bir iş bul ve çalış. Artık 20 yaşındasın ve kendi ayakların üzerinde durabilirsin. Madem bu yaşta üvey babandan şiddet görüyorsun, buna mutlaka karşı çıkmalı ve kendini korumak için gerekirse ayrı eve çıkmalısın. Bu çok kolay bir şey değil ama, eğer annen seni koruyamıyorsa, sen kendini korumalısın. İntihar saçmalıklarını da duymayayım bir daha ağzından.