Merhaba Güzin Hanım, yazılarınızı hem mesleğim hem de ilgi alanım nedeniyle sıkı takip ediyorum.
Evli insanlarla birlikte olan kadınlara karşı tavrınız için teşekkür ederim. İşim nedeniyle aldatılmış kadınların acılarını dinliyor ve bu sebeple boşanmalarda ortada kalan çocukları görüyorum.
Bu durumdaki kadınlar gerçekten büyük travma geçiriyor.
Bilimsel çalışmalara göre aldatılma halinde insanın yaşadığı acı, ölüm acısına en yakın acıymış.
Aldatılmak çok ağır bir travma yaratıyor. Üstelik aldatılma sebebiyle boşanmalarda çocuklar da en ağır şekilde etkileniyor, hatta bu olan bitenlerden bir suçluluk hissine kapılıp ömür boyu güvensizlik yaşayan bireyler oluyorlar.
Burada erkeğin ahlaklı davranması kadar, 3’üncü şahıs kadının da ahlaklı olması gerek.
Kimin kimi sevdiği, hangi kadınla daha iyi anlaştığı, evde nasıl geçimsizlik olduğu işin teferruatı ve kendini kandırmanın mazeretidir.
“Eşim annemden nefret ediyor” başlıklı yazıyı dehşetle okudum. Çok üzüldüm ve empati dahi yapamadım.
Ben de eşim de çalışıyoruz, ancak hiçbir zaman evde eşimin kazancına göre ekonomik durumumu ayarlamadım. Çünkü eşim öyle yoruluyor ki, hem çalışıyor hem ev işlerini yapıyor ve hem de çocukların eğitimine büyük katkılar sunuyor.
Pek tabii ben de elimden gelen yardımı yapıyorum. Ama onun yaptığının, yorulduğunun onda biri kadar ancak eve ve çocuklara katkı sağlayabiliyorum. Şimdi ben eşimin kazancına nasıl el uzatayım...
Benim eşim üniversite mezunu ve ailesi onu yokluklar içinde okuttu.
Ben kendisine şu tavsiyede bulundum, kazancından lütfen annene, babana içinden geldiği gibi yardım et.
Çünkü onlar yokluk ve zahmetle seni okuttular ve bu seviyeye getirdiler.
Neticede eşim annesini umreye gönderdi ve her maaş aldığında anne babasına harçlık veriyor.
Merhabalar Güzin Abla, ben 31 yaşında bir kadınım. 2 yıl önce evlendim, henüz çocuğum yok... Art arda 3 defa düşük yaptım, şu an bebek için tedavi aşamasındayım. Eşim Doğulu bense Batılıyım. Bu nedenle de aşırı baskı altındayım. Beni yeni gelin olarak görüyorlar hâlâ. Kısacası yeni gelinlikten hâlâ çıkamadım. Doğunun örf adetleri bambaşka ama yerine göre çok modern zihniyette olanları var ama ben cahil kalan kısmına denk düşmüşüm...
Eşimin ailesi illa çocuk istiyorlar. Bizi sürekli zorluyorlar. Ben bu durumdan çok sıkılıyorum ama sonuçta bir yuvam var ve eşimi çok seviyorum.
Lakin bir de eşimin ihanetleri konusu var, yanımda kadınlarla çok ilgili şekilde konuşması, iltifatlar yağdırması, geceleri beni bırakıp evden çıkıp gitmeleri, telefonu sessize almaları vs. bunlar beni aşırı hırpalıyor.
Bir evin içinde, 4 duvar arasındayım. Maddi yönden sıkıntım yok ama manevi açıdan hiç huzurum yok. Hiç mutlu değilim. Eşimi karşıma alıp konuşmak istiyorum, ‘neden bana bunları yapıyorsun’ diye sorduğumda hemen inkâr ediyor. ‘Öyle bir şey yok. Sen hayalinde yaratıyorsun’ diyor. Halbuki var. Son zamanlarda geceleri evden çıkmaları başladı...
Bir şeyler bahane edip gece yarıları çekip gidiyor. Sabaha karşı dönüyor. Sorduğumda ‘nereye’ diye ‘ben senin bende yarattığın bu stresten kaçıyorum. Sürekli bana kadınlardan bahsediyorsun, beni suçluyorsun. Ben de arkadaşlarla buluşuyorum. İşine gelirse kabul et, gelmiyorsa, sen bilirsin’ dedi. Ve bu benim çok zoruma gitti.
Beni de bırakmıyor, kaç defa boşanmayı dile getirdim kıyametler kopardı… Benden bir çıkarı da yok , hatta arada bir evimin işini bile yapar, bazen yemek hazırlamam, kahvaltı hazırlamam, ‘niye yapmadın’ demez.
Ama işte o kadar kafam karışık ki ne yapacağımı bilemiyorum. Beni de sevdiğini biliyorum, biz birbirimizi severek evlendik seven insan ihanet etmez, değil mi? Bana bir yol gösterin ne olur, ben artık sağlıklı düşünemiyorum.
Merhaba Güzin Abla, ben 24 yaşındayım. Kendimi kadın düşmanı olarak nitelendirebilirim.
Özellikle kendimle aynı yaştaki kadınlara karşı içim kin ve nefret dolu. Onlarla aynı dünyada yaşamaya bile tahammül edemiyorum.
Geçmişte yaşadıklarım yüzünden travma sahibiyim. İlk kez liseyi bitirirken kendim için bir şey istemiştim.
Lise mezuniyet törenimin olmasını, annemin ve babamın beni gururla izlemelerini istemiştim. Daha 18 yaşında bile değildim.
Mezuniyet günü sınıftaki kızlardan biri benim mezuniyete gelmemi engellemişti. Bana yanlış bilgi vererek mezuniyet saatini yanlış söylemişti.
O günden beri kadınlara nefretim başladı ama öncesinde de hep kadınlara karşı bir antipatim vardı.
Daha sonraki yıllarda ise üniversiteye başladığımda sınıftaki kızlardan biri sürekli beni kullanmak istiyordu ve bana sürekli mesaj atıyordu. Ben de onu sosyal medyadan engellemiştim.
Sıcacık bir evim oldu.
Sobanın başında leğende annemle babamın beni birlikte yıkadığı günlerim oldu.
Hasta olunca gece yarısı doktor muayenehanelerine annemin babamın beni taşıdığı, bir keresinde doktorun yanında annemin üstüne kustuğum gecelerim oldu.
Taşındık diye, babamın 5 sene boyunca her gün beni arabayla okula getirip götürdüğü günlerim oldu.
Lisede annemle her akşam “ders çalış”la başlayan kavgalarımız oldu.
Babamın bana seviyorum diye paket paket çikolata taşıdığı günlerimiz oldu. 5 sene boyunca üniversite için Ankara’ya annemin babamın otogardan uğurlayıp otogardan aldıkları yolculuklarım oldu.
Düğünüm oldu, 8 sene önce üniversite için ayrıldığım evden ayrılıyorum diye annem, babam, ben hıçkırarak ağladık.
Her gittiğimde annem yanıma evime götüreyim diye yiyecek koyar. Babam seslenir arkadan “yemek koydun mu, koy da götürsün” der.
Dünkü çocuğun kalleşliği
Kim ne zaman türedi?
Yeryüzünde kendisine insanoğlu diyenlerin geçmişi ne? Kedilerin köpeklerin geçmişi ne?
Gerçek köpeklerin ilk ataları 30-40 milyon yıl önce evrimleşti. Bugünkü köpekler (genetik müdahalelerle oluşturulan ırklar hariç) Bozkurt’un (C. Lupus) alt türleridir.
Köpekler, eski Mısır’da kutsal sayılıyordu.
Kediler ise 5.3 ile 3.6 milyon yıl önce ortaya çıktı ve 9 bin 500 yıldan beri evcilleşen türleri insanoğluyla birlikte yaşadı.
Birlikte yaşadığı insanlara moral verdi, sevgi verdi, insanoğluna zararlı küçük canlıları avlayarak fayda sağladı.
Merhaba Güzin Abla, ben genç bir kadın öğretmenim. Uzaktan eğitim sitesinde ders gruplarından bir öğretmen arkadaşla tanıştım ve bana koçluk yapmaya başladı.
Sadece üzerinde çalıştığımız dersle ilgili sürekli irtibat halindeydik, o süreçte de ben görücü usulüyle nişanlandım. Ama yapamadım ve kısa sürede nişanlımdan ayrıldım.
O uzaktan eğitim sitesinde tanıştığım arkadaşla yakınlaşmaya başladık. O da o süreçte sevgilisinden ayrıldı. Beni canlı olarak görmeden hal ve hareketlerimden, tavırlarımdan etkilenerek bana evlenme teklif etti.
Ben de düşündüm ve ailemle bu durumu konuştum, o genç adamla çok iyi anlaştığımızı söyledim.
Ailem pek sıcak bakmadı. Uzaktan görüştüğümüz için sağlıklı olamayacağını söylediler.
Bir de beni rahatsız eden bir konu var. Konuşmalarımızda hep cinsellik konusunu açıyor. Ben kızınca konuyu kapatıyor.
Onun bu durumunun normal olmadığını dile getirdim, o ise yaşından dolayı ve sürekli sadece uzaktan irtibat halinde olduğumuz için ister istemez cinsellik konusunda sana açmak durumunda kalıyorum diye bir açıklama getiriyor.
Ben 4 yıllık evli bir kadınım. Bu evlilikten 1.5 yaşında dünyalar güzeli bir kızım var. Eşime gelince evlendiğimiz ilk yıl her şey rüya gibiydi. Aslında ailemi karşıma alıp evlenmiştim, bu yüzden bir süre onlarla görüşmedim. Çünkü aramızdaki din farkı nedeniyle ailem eşimi istemedi. Onları dinlemeden evlendim çünkü çok seviyordum.
Bir de eşimle aramda 5 yaş farkı var. Benim ondan büyük olmam bizim için hiçbir sorun yaratmadı bugüne kadar. Fakat gel gelelim asıl konuya…
Eşim ilk zamanlarda benden madde bağımlısı olduğunu büyük bir profesyonellikle gizlemiş.
Biz arkadaşken telefon konuşması yaptığımızda konuşmamıza annesi de dahil olur, bizimle sohbet ederdi. “Oğlum seni çok seviyor” derdi ve güvendim ailesine.
Çünkü daha önceki erkek arkadaşlarım hep gizli kapaklı görüşmek isterdi. Bu yüzden ona güvenmiştim. Fakat en ufak bir tartışmamızda beni dövmeye başladı.
Bir yerimi morartırdı. Bu duruma ailesi, komşularım da şahit olmuşlardı. Yüzümde oluşan morlukları görürlerdi.
Meğerse adam içince bana iyi davranıyor, içmeyince de krizlere girip beni dövüyormuş.