Paylaş
Bu yıla özel ‘gençlik aşısıyla’ dinamikliği, mücadelesi, önceki dönemlere kıyasla daha renkli, daha gollü ve heyecanlı karşılaşmalar sunarken; bir bütün olarak sahada yer alamaması, ‘yarışmacı’ kimlikten uzak kalması da, mevcut puan cetvelindeki yerini özetliyor.
Daha önceki mücadelelerde nasıl iyi başlayıp, iyi bitiremediyse; Manisa’da da kötü başlayıp, bu kez iyi bitirme şanslarını bir türlü değerlendiremeyen bir takım gördük.
Karşılaşma sonrası da, aşina olduğumuz sözler; ‘kazanabilirdik’, ‘puan alabilirdik’, ‘yapabilirdik’…
Ancak futbol, yeterlik fiilleri ile oynanan bir oyun değil.
O an yapabiliyorsanız varsınız, yapamıyorsanız yoksunuz.
Grisi olmayan bir oyun.
Hatırlayalım Bursaspor’un küme düştüğü sezonu; o dönem kadrodaki isimlerin pek çoğu Süper Lig’de kalmaya devam ederken, çarpıcı da transferlere imza attı.
Şu an mevcut kadronun deneyimsizliği ve yetersizliği ile olumsuz sonuçların arkasına sığınılıyor fakat, nice değerli yeteneklere sahipken de kulüp, bir sınıf alta indi.
Elbette ki kulvar farkları, dönemin şartları, takım güçleri gibi çoğaltabileceğimiz pek çok faktör, o gün ile bugünü kıyaslamada pek doğru olmayabilir ancak bir de şu yönden bakalım;
Bursaspor, yıllardan beridir ‘yarışmacı’ kimliğinden uzak bir görüntü çiziyor.
Bu durum hem Süper Lig’de geçerliydi, hem de geçtiğimiz sezonu buna dahil edebiliriz.
Şampiyonluğa ulaşmasının ardından, geçen bu 10 yıllık süreçte yalnızca bir kez ‘yarışan’ bir takım kimliğine büründü, o dönemin ardından da durdurulamaz bir düşüşe geçti.
Yıllarca biriken ve büyüyen defolar da, gerek ekonomik yapı, gerekse kadro kalitesi bazında kendini göstererek, takım bugünkü haline geldi.
Dolayısıyla ne deplasmanda kaybedilen Akhisarspor, Menemenspor, ne iç sahada kaybedilen Giresunspor, Adana Demirspor…
Bursaspor’un mevcut sorunu sadece bir yahut birkaç maç özelinde değil, son yıllarda kulübün genetik yapısı haline bürünen yarışmacı kimliğinden uzaklaşması, hem de yüksek hızda.
Ne yazık ki, o eskilerdeki kimliğini kaybetmeye de devam ediyor.
Zira şu ana dek öne geçilen maçlarda yaşanan kayıplar, Manisa’daki son 10 dakikada maçı çevirecek birçok fırsatın değerlendirilememesi, bir şekilde bu doneler takımın özgüven kimliğinin yeterli güçte olmadığını, ‘zirveyi hedefleyen’ çizgisinden de uzaklaştığından ‘kazanma’ alışkanlığını yitirdiğin birer göstergesi.
Elbette işin teknik boyutları da var;
Akhisarspor maçı özelinde, yine yenilen kopya goller saç baş yolduruyor.
İlk golde Hasan Ali Adıgüzel’in harika bir vuruşu, nokta atışına yapacak bir şey yok ancak, böyle bir golü kalesinde görmüşken; Çekdar Orhan’ın 5 Bursasporlu oyuncunun tam ortasında, ceza yayına yakın noktadan vuruş yapma şansına ne demeli?
Kaldı ki bu gol olan, daha pek çok pozisyonda Akhisarspor, bu savunma zaafından faydalanarak kaleyi yokladı, başarılı da oldu.
Bu da bir kez daha gösterdi ki Bursasporlu oyuncuların, oyun içi öğrenimleri diye bir şey söz konusu değil, pozisyon bilgilerinin zayıflığı da neden hücumda bu denli iyi grafik sergilerken, 7 maçtan sadece 2 galibiyette kalındığını gösteriyor.
Sahadaki ‘kaptan’ da, paslarıyla, hücuma olan katkısıyla, oyunu yönlendirmeleriyle değil, yalnızca agresifliğiyle ekranlarda görünmeye başlayınca, lidersiz bir takımın kopuk oyunlarına şahitlik ediyoruz.
34 yaşındaki Mehmet Akyüz’ün attığı 3 golle takımına galibiyeti getirdiği, Milan Lukac gibi 35 yaşında eldivenin deneyimiyle 3 puanı takımına yazdırdığı haftada; ‘kaptan’ yine bir kart görüyor, yine oyundan alınıyor.
Oysa ki; deneyimli oyuncuların kendi oyunlarıyla fark yaratmalarının dışında, bu yılın özelinde genç oyunculara da yön vermeleri gibi artı bir sorumluluğu daha var.
Bunu ne yazık ki, geride bırakılan 7 maçlık dilimde göremedik.
Oyun içerisinde, gollerden ders çıkarılmamasına hemen akla ilk gelen örnekleri sıralayalım;
Adana Demirspor maçı; Mehmet Akyüz’ün kaydettiği birbirine çok benzer iki gol…
Giresunspor maçı; köşe vuruşundan gelen, her ikisinde de adam paylaşımında sorunun yaşandığı iki gol…
Balıkesirspor maçı; ilk yarıda rakibin tamamen sağ kanattan yüklenerek, ortalarla Foxi’yi buluşturması, neticesi bir gol, bir de direkten dönen top…
Son olarak da Akhisarspor maçı; ilk golü ceza sahası çizgisinden rakibin önünü açarak yenilen gol, devamında etrafındaki 5 oyuncuya karşın yine önü açık bir şekilde kaleye atılan şut sonrası köşeye giden gol…
Bursaspor’un en azından artık bu kopya gollere ‘dur’ demesi gerekiyor, bu da oyun içerisinde dahi hatalardan o anlarda ders çıkarmayı gerektirir.
Sözün özü; Bursaspor, şu anki durumundan sıyrılmak istiyorsa, evvela ‘yarışmacı’ kimliğini yeniden kazanmalı…
‘Gençler oynasın da, kaybedelim’ anlayışı kabul göremez, çünkü bu gençlerin hiçbiri kaybederek kazanılacak kadar değersiz değil.
Paylaş