Paylaş
Sözlerinde futbolcuların antrenman ve maç performansından ziyade, asıl meselenin oyuncuların zihinsel olarak kendilerini sahaya hazırlamak olduğunu vurguluyordu.
Bu çerçeve etrafında değerlendirecek olursak; Bursaspor için verimli bir 10 günlük dönem geride kaldı.
Özellikle takip ettiğimiz antrenmanlarda öne çıkan detayı neşe oluşturdu.
Gerek oyuncuların, gerekse teknik heyetin yüzünün güldüğüne ve pozitif tavırlarına şahitlik ettik.
Tabii bu noktada altını çizmek gereken nokta da ‘aidiyet’ duygusuydu.
32 kişilik kamp kadrosuna, 16 yaşındaki futbolcuları da dahil etmek belki pek dikkat çekici olmayabilir ancak yaşları 16 ile 33 arasında değişen oyunculardan bir bütün yaratmak pek de kolay görünmüyordu.
Samet Aybaba ve teknik heyeti, kampta özellikle bunu başardı.
Hatta bir antrenmanda ekip farklı gruplara dağılmış top kapma çalışmasını yürütürken, ilk kamp heyecanını yaşayan oyuncuların arasında ‘deneyimli’ olarak nitelenecek takım kaptanı Ertuğrul Ersoy’un yer alması bu noktada teknik heyetin bir mesajı niteliğindeydi.
Gerek taktiksel, gerekse kondisyonel bazda sezon arası kampların ne kadar önemli olduğunun bilincindeydik ancak, Bursaspor’da buna bir de ‘takımdaşlık’ ruhu eklendi.
*
Elbette bu ruhun ikinci yarıda neler göstereceğini kesin olarak ifade etmek zor olabilir ancak, bir şeyi gösterdi ki o da; umut ışığı.
Zira yeşil beyazlıların elde ettiği başarılara baktığımızda o takım ruhunu ortaya koyduğunda neler başarabileceğine şahitlik ettik.
Bugünse baktığımızda o ruh Samet Aybaba ile birlikte yeniden alevlenmiş durumda.
Gencinden deneyimlisine kadar pek çok oyuncu, birbirine sahip çıkarken aynı performansı sahaya sergilediğinde güzel sonuçların geleceğini ön görmek, pek de hayal olarak nitelenemez sanıyorum.
Bu açıdan kampın yıldızı o veya şu oyuncudan ziyade ‘takım’ oldu.
BU BİR CESARET DEĞİL, GÜVEN İŞİ
Elbette öne çıkan oyuncular vardı; örneğin bir genç oyuncu kazanmaya başladı Bursaspor; Ali Akman’ı.
Hazırlık maçlarında gösterdiği performansla formayı ne kadar arzuladığını sergiledi, daha önce de Ali Akman’ın ilk yarıdaki antrenman maçlarında attığı goller ile isminden bahsetmiştik.
İkinci yarıda da şans bulmasını beklediğimiz oyuncu, her ne kadar yolun başında olsa da gelişimini, doğru bir teknik heyetin yönlendirmesiyle birlikte sağladığında –ki şu an bu şansa sahip- önümüzdeki yıllarda adından daha da söz ettireceğe benziyor.
Genç oyunculara bu kadar vurgu yapılmasının nedenini ise Türk futbolundaki boşluk oluşturuyor.
Financial Fair-Play ile birlikte her ne kadar zoraki de olsa transferde tasarrufa giderek, çekirdeğine yönelim eğilimi gösterirken Bursaspor gibi 16 altyapı oyuncusunu da kampa götüren bir ekibin bugün olmasa dahi önümüzdeki yıllarda bu direncinin meyvesini alacağı görüşündeyim.
*
Gençlere verilen bu şansların ‘cesaret’ şeklinde yorumlanması da ayrı bir itiraz konusu.
Bakınız Trabzonspor Başkanı Ahmet Ağaoğlu, yine Antalya kampında yaptığı açıklamada 5-0’lık Evkur Yeni Malatyaspor yenilgisinin ardından Fenerbahçe’ye karşı 22 yaşındaki Uğurcan Çakır, 21 yaşındaki Hüseyin Türkmen ve 19 yaşındaki Abdülkadir Ömür ile çıkmalarını cesaret şeklinde yorumlayanlara karşı çıkmış; güvendikleri ve sahip oldukları potansiyele inandıkları için bu oyuncuların, önemli bir maçta ilk 11’de yer aldıklarına işaret etmişti.
Bursaspor’da da bu durumun benzerine rastlıyoruz.
Bu bir cesaret değil, güven işi.
Aybaba ve ekibi; Ramazan Keskin, Burak Kapacak, Ali Akman gibi oyunculara şansı cesareti için değil, güveni için veriyor.
SERTLİKTEN ZİYADE, DAHA YAPICI OLMALIYIZ
Gerek camia, gerek medya, gerekse kamuoyu olarak bundan sonraki süreçte de yapılması gereken bu oyunculara sahip çıkarak, ayaklarının heyecandan titremesini sağlamak olmalı, tepkilerin korkusundan değil ki; çok yakında bir zamanda sezon başında Kubilay Kanatsızkuş örneğini yaşamışken.
Dolayısıyla kamp sürecinin oldukça verimli geçtiğini söylemek gerekiyor, her ne kadar hazırlık maçları bu açıdan umut kırar gibi olsa da, ölçü olmayacağı noktasında hemen hemen herkes hemfikirdir.
*
İkinci yarı ise şimdi Bursaspor’u bambaşka bir süreç bekliyor.
Dengelerin sıklıkla değiştiği ligimizde Fenerbahçe maçıyla başlayacak olan süreçte kazanılacak galibiyetler takımın moralini üst seviyeye taşıyacağı gibi, aynı zamanda üst sıralar için de itici güç olacaktır.
Tabii ki eksikler de var, gol sorununun devam etmesi, Yusuf Erdoğan’ın geçen sezon olduğu gibi attığı gollerle yine kampta yıldızlaşmasına karşın bunu lige yansıtamaması, Okan Kocuk’un formsuzluğunun devamı gibi, gibi...
Ancak performansa bağlı yaşanan bu sıkıntıların ikinci yarıyla beraber son bulabileceğini de düşünmeliyiz.
O yüzden eleştirilerde sertlikten ziyade, daha yapıcı hareket etmek zannederim en doğrusu olacaktır.
Neticede bugün 32 kişilik kadronun, 32’sinin de takımı için mücadele gücü yüksek oyunculardan oluştuğunu görebiliyoruz.
İkinci yarı neler getirecek, son yıllardaki ikinci yarıya kötü başlangıçlar bir son mu bulacak, yükseliş istikrar şeklinde mi sürecek, bu sorulara ise ligler yeniden başladığında yanıt bulacağız.
Paylaş