Sakatlığı bulunan Vida’nın yerine de stoperde Roco görev yaptı. Özellikle Adem Ljajic’in kalitesi ve tekniği ile fark yarattığı maçta Beşiktaş, oyunun tamamına yakınında kontrolü elinde tuttu. İlk golü hazırlayan Ljajic, Gökhan’ın attığı golde de çok etkili bir orta yaptı. Attığı gol ise çok klastı. Sergen Yalçın’ın oyun felsefesi büyük takım kimliği ile net bir şekilde örtüşüyor. Oyunun her bölümünde topa sahip olan, insiyatifi rakibe bırakmayan ve sadece rakip kaleyi düşünen bir Beşiktaş izliyoruz.
GEÇEN HAFTA DA OLSAYDI...
Geçen hafta Antalyaspor karşısında rakip ceza sahasında 59 kez topla buluşup rekor kıran Kara Kartal, Ljajic ile başlasaydı Antalyaspor’u da geçerdi.
Dün çok etkili oynayan Ljajic’in dışında Elneny de kusursuza yakın bir futbol ortaya koydu. Diaby ve N’Koudou da uzun bir süre sonra skora katkı verdiler. Dün güçlü bir Beşiktaş izledik, sezonun en farklı galibiyetini elde ederken oynadığı futboldan keyif alan izleyene keyif veren bir Beşiktaş... Siyah beyazlılar dünkü gibi oynamaya devam ederse kalan 6 maçı da kazanabilir. Sezonu 3’üncü sırada bitirmek Şampiyonlar Ligi ön elemesi anlamına gelebilir. Finansal sorunlara ve 3 aylık araya rağmen siyah beyazlıların ciddiyet ile oyuna yaklaşması takdiri hakediyor. Fiziksel olarak da pandemi süreci sonrasında fiziksel olarak en diri takımlardan biri.
Sahaya çıkan 11’lere bakınca Antalyaspor’un hücum hattındaki 4 futbolcusu Beşiktaş’ın önde oynayan 4 oyuncusundan çok daha golcü ve asistçi.
Hal böyle olunca da Beşiktaş, ilk yarıda yüzde 73 topa sahip olup oyunu kontrol etmesine rağmen konuk ekip akılcı taktiği ile 2-0’ı buldu. Baskılı görünen Beşiktaş ise yaratıcılık konusunda ciddi sorun yaşadı. Güven Yalçın ve Diaby kendilerine verilen şansı çok kötü kullandılar. Bunlara Boateng’in de kötü futbolu eklenince Beşiktaş ilk 45 dakikada gol bulamadı. Sergen Yalçın ikinci yarıya Güven ve Diaby’yi çıkartıp Ljajic ve N’kodou’yu alarak başladı. Öyle ki Güven 8; Diaby 7 aydır tek bir gole katkı yapmamışlar. Ne bir asist ne de golleri yok.
BURAK VE LJAJIC'SİZ GOL BULAMIYOR
Değişiklikler olumlu etki yaptı. İyi başlayan Beşiktaş, ikinci yarının başında 2 tane net pozisyon buldu. Önce Gökhan ardından Boyd net fırsatları gole çeviremezken Sergen Yalçın, maça başlayan öndeki 4’lüden sahadaki diğer 2’sini de oyundan alarak Umut Nayir ve Lens’i sahaya sürdü. Ljajic’in golü sonrasında beraberlik için umutlanan siyah beyazlılar Vida’nın net pozisyonunda kaleci Boffin adeta devleşince sahadan mağlubiyetle ayrıldı.
Dün bir kez daha şuna tanık olduk:
1)Burak Yılmaz’sız ve Adem Ljajic’siz Beşiktaş gol bulamıyor.
2)Diaby ve Güven Yalçın beklentileri karşılayamıyor.
RIDVAN YILMAZ ÇOK İYİYDİ
Amaç ne? Türk futbolunun gelişmesi, Türk oyuncuların önünün kapanmaması ve daha fazla süre alması. Ancak ilginç olan şu: Mevcut düzende yabancı oyuncu serbest ve tarihin en güçlü jenerasyonlarından biri yakalanmış durumda.
SORUN ÜRETEMEMEK
Yabancı serbest iken Çağlar, Cengiz, Merih, Ozan, Zeki, Yusuf, Enes gibi Türkiye’den yetişmiş oyuncular yıldızlaşmış ve Avrupa’nın güçlü kulüplerine transfer olmuşlar. Şayet yabancı kısıtlaması olsaydı bu oyuncular büyük bir olasılık ile ülke içinde büyük kulüplerde astronomik ücretler ile oynayacaklardı. Bu seviyeye ulaşabilirler miydi? Bence Hayır. Ekonominin en temel prensiplerinden biri arz-talep ilkesidir. Yasaklar ve kısıtlama ile arz azalır, talep artar. Arz yeterli değilse de talep olan ürünün fiyatı artar. Bizdeki sorun üretmemekte. Üretene de herhangi bir teşvik yok.
MESELE PASAPORT MU?
Türk futbolunda yabancı tartışmaları ve uygulamaları hep pasaport üzerinden yapıldı. Eğer gerçekten de mesele yetiştirmek ve geliştirmek ise hep yanlış yolda yürüdük. 1 kelime Türkçe bilmeyen Muzzy İzzet, Colin Kazım, Emre Mor’lara ulusal formayı giydirdik; Fransız’a, Brezilyalı’ya, Afrikalı’ya, Amerikalı’ya pasaport verip Türk vatandaşı yapıp yarıştırdık, oynattık kazandık mutlu olduk.
TÜRKiYE’DEN YETiŞMiŞ
Şayet ırk ve kan söz konusu değilse ki değil; samimi bir şekilde ülke futbolunun ilerlemesi için sayı azaltılacaksa ‘yurt içinden yetişme’ koşulu getirilmeli.
Almanya’dan, Hollanda’dan, Fransa’dan kulüplerin altyapısında yetişmiş gurbetçi ailelerin çocuklarını alıp oynatacaksak ki ligdeki yerli oyuncuların yarısına yakını böyle- yine biz yetiştirmemiş olacağız. O zaman bu çelişkili uygulamayla devam ettiğimiz takdirde yine oyuncu yetiştirmiyor olmayı sürdüreceğiz. ‘türkiye içinden yetişmiş’ maddesi bu yüzden şart. Şimdi birileri çıkıp diyecek ki: “Almanya, Fransa ulusal takımlarında yabancılar oynuyor” Hayır efendim. Onlar göçmen ailelerin çocukları. O ülkelerde doğup yetiştiler. Futbolu o ülkelerin kulüplerinin altyapılarında öğrendiler.
Türk futbolunda 40 yıldır yabancı oyuncu tartışması var. Yasaklandı. Kota kondu, serbest bırakıldı ancak yabancı futbolcu sayısı tartışması hiç bitmedi. Amaç ne? Türk futbolunun gelişmesi, Türk oyuncuların önünün kapanmaması ve daha fazla süre alması. Ancak ilginç olan şu: Mevcut düzende yabancı oyuncu serbest ve tarihin en güçlü jenerasyonlarından biri yakalanmış durumda.
SORUN ÜRETEMEMEK
Yabancı serbest iken Çağlar, Cengiz, Merih, Ozan, Zeki, Yusuf, Enes gibi Türkiye’den yetişmiş oyuncular yıldızlaşmış ve Avrupa’nın güçlü kulüplerine transfer olmuşlar. Şayet yabancı kısıtlaması olsaydı bu oyuncular büyük bir olasılık ile ülke içinde büyük kulüplerde astronomik ücretler ile oynayacaklardı. Bu seviyeye ulaşabilirler miydi? Bence Hayır. Ekonominin en temel prensiplerinden biri arz-talep ilkesidir. Yasaklar ve kısıtlama ile arz azalır, talep artar. Arz yeterli değilse de talep olan ürünün fiyatı artar. Bizdeki sorun üretmemekte. Üretene de herhangi bir teşvik yok.
MESELE PASAPORT MU?
Türk futbolunda yabancı tartışmaları ve uygulamaları hep pasaport üzerinden yapıldı. Eğer gerçekten de mesele yetiştirmek ve geliştirmek ise hep yanlış yolda yürüdük. 1 kelime Türkçe bilmeyen Muzzy İzzet, Colin Kazım, Emre Mor’lara ulusal formayı giydirdik; Fransız’a, Brezilyalı’ya, Afrikalı’ya, Amerikalı’ya pasaport verip Türk vatandaşı yapıp yarıştırdık, oynattık kazandık mutlu olduk.
TÜRKiYE’DEN YETiŞMiŞ
Şayet ırk ve kan söz konusu değilse ki değil; samimi bir şekilde ülke futbolunun ilerlemesi için sayı azaltılacaksa ‘yurt içinden yetişme’ koşulu getirilmeli.
Almanya’dan, Hollanda’dan, Fransa’dan kulüplerin altyapısında yetişmiş gurbetçi ailelerin çocuklarını alıp oynatacaksak ki ligdeki yerli oyuncuların yarısına yakını böyle- yine biz yetiştirmemiş olacağız. O zaman bu çelişkili uygulamayla devam ettiğimiz takdirde yine oyuncu yetiştirmiyor olmayı sürdüreceğiz. ‘türkiye içinden yetişmiş’ maddesi bu yüzden şart. Şimdi birileri çıkıp diyecek ki: “Almanya, Fransa ulusal takımlarında yabancılar oynuyor” Hayır efendim. Onlar göçmen ailelerin çocukları. O ülkelerde doğup yetiştiler. Futbolu o ülkelerin kulüplerinin altyapılarında öğrendiler.
Tüm dünyada tartışılan ve hâlâ birçok belirsizliği barındırmaya devam eden konu; futbol maçlarının oynanıp oynanmayacağı. Takımlarda yapılan testler sonucunda sporcularda veya idari kadroda pozitif risk vakaları devam ettikçe liglerin oynatılması ne yazık ki söz konusu değil. Peki nasıl bir çözüm getirilecek? Tek bir çıkış yolu gözüküyor ve açıkçası bunun dışında başka bir çözüm yolu göremiyorum. TFF ve Bilim Kurulu tarafından belirlenecek bir protokol ile yol haritası çizilmeli ve burada temel kaide ‘izolasyon’ olmalı.
KATI BİR KARANTİNA
Futbolcu, teknik adam, antrenör, masör, doktor, malzemeci, aşçı vb. kulüp bünyesinde çalışan kim varsa hepsine test uyguladıktan sonra katı bir karantina uygulamasıyla, virüs vakası görülmeyen 35-40 kişilik bir kafile dış dünyaya kapılarını tamamen kapatıp izole bir şekilde 1 ay tesislerde kampa alınmalı.
ZOR OLACAK ANCAK...
Aynı Dünya Kupası öncesinde ulusal takımların kampa alınması gibi. Kesinlikle virüsün bulaşmasını engellemek için dış dünyayla olan temas kesilmeli. Bu durumda tüm kafile negatif olduğu için virüsün bulaşması söz konusu olmayacaktır. Yakın deplasmanlara otobüs, daha uzak deplasmanlara ise özel uçak ile seyahat söz konusu olmalıdır. Maçları yönetecek hakemler de TFF’nin Riva’daki tesislerinde kampa alınıp dış dünyadan izole bir şekilde bu süreci geçirmeli. 1 aylık sürede eşlerinden, ailelerinden, yakınlarından uzakta olmak psikolojik olarak zorluk getirebilir ancak başka bir çözüm yolu kesinlikle görünmüyor.
BEŞİKTAŞ İÇİN KONSORSİYUM KURULMALI
Beşiktaş Kulübü ekonomik olarak darboğazda. Başkan Ahmet Nur Çebi ve yönetim kurulundaki arkadaşları kaynak arayışına devam ediyor. Pandemi sürecinde hemen hemen tüm sektörleri vuran finansal kriz de buna ekleyince işleri hiç de kolay değil.
SEBA'NIN YAPTIĞI GİBİ
Dünyada böyle bir süreç yaşanırken de haksız değiller. Gerçekten de futbola odaklanmanın, coşku yakalamanın çok zor olduğunu kabul etmek gerekiyor. Düşük tempoyla geçen oyunda iki takım da kale önü aksiyonlarından uzaktı. Topu ceza alanına kadar getiren Beşiktaş, final paslarında beceriden yoksundu.Sezon başından bu yana devam eden kanat forvetlerin yetersiz performansı Beşiktaş’ın derbide yine en ciddi sorunu olarak görüldü. Siyah beyazlıların rakip ceza sahası etkinliğinin zayıf olduğu derbide Galatasaray da Feghouli-Falcao ve Onyekuru gibi çok etkili 3’lüye rağmen üretemedi.
N'KOUDOU BECERİKLİ OLSA
Açık bir şekilde görüldü ki iki takım oyuncularının da dünyada yaşanan koronavirüs salgınından olumsuz etkilenmiş ve konsantrasyon konusunda dalgalanmalar yaşadılar. Hem Fatih Terim hem de Sergen Yalçın, tüm planlarını galibiyet üzerine yapmışlar; oyuncu değişikliklerini de 3 puana yönelik yaptılar. Fakat yeterli olmadı. Beşiktaş, N’koudou final paslarında biraz daha becerikli olsa kazanabilirdi. Galatasaray ise karius, Caner ve Lens’in bireysel hatalarıyla yakaladığı fırsatları kullanamadı. Maçın hakkı beraberlikti ancak eğer bir taraf kazanacak olsaydı daha çok pozisyona giren ve topa sahip olan Galatasaray 3 puana daha yakın olan taraftı. Görünen o ki , lig bu şekilde sağlıklı bir şekilde devam edemez. Tüm dünyada ligler, tüm spor aktiviteleri durdurulmuşken özellikle yabancı oyuncuları devam etmeye ikna etmek çok zor.
Evet, Fenerbahçe’nin sahaya çıkan 11’inde önemli eksikler vardı ancak her şeye rağmen hücumda bu kadar etkisiz ve silik bir futbol sergilemesi kabul edilebilir değil. Cuma akşamı alınan sonuçların ardından Bülent Korkmaz’ın takımı maçın kendileri açısından öneminin farkındaydı. Disiplinden uzaklaşmadan üstün bir mücadele gücüyle ve odaklanarak oynadılar.
LÜTFEN SAHAYA ÇIKMIŞLAR
Fenerbahçe, Konyaspor’un 10 kişi kalmasını da kendi için bir avantaja dönüştüremedi. Ne zaman ki yeşil beyazlı ekipte Ömer Ali oyundan atılıp 9 kişi kaldı, Fenerbahçe ancak o zaman baskısını rakibe hissettirebildi. Sahada 1 tanesi kaleci 8’i futbolcudan oluşan bir ekip karşısında 11 kişi oynayan Fenerbahçe 6 dakikalık duraklama ile toplam 19 dakikalık sürede pozisyon üretemedi.
SADECE GUSTAVO
Dün Fenerbahçe’de iyi oynayan var mıydı? Sadece Gustavo dikkatli ve konsantrasyonu yüksek göründü. Onun dışında son derece isteksiz görünen Fenerbahçe futbol adına olumlu hemen hemen hiç birşey ortaya koyamadan, isabetli şut dahi atmadan maçı bitirdi. Son 7 maçta alınan puan sadece 3 ve 2’si son saniye golleriyle... Tablo hiç iç açıcı değil. Diğer tarafta oynadığı son 18 maçın sadece 1’ini kazanabilmiş, ligin en az gol atan takımı durumundaki Konyaspor olağanüstü bir mücadele ile epik bir 3 puan kazandı ve ligde kazanma hedefine tutundu.
Nitekim kendi oyun karakterine uygun şekilde yüksek enerji ve presle başlayan Sivasspor sıradışı bir 10 dakikayla Galatasaray’ı sahasına hapsetti ve bu bölümde golü buldu. Ancak yenik duruma düşmesine rağmen telaş yapmayan Galatasaray, Falcao’nun beraberlik golü sonrasında maçın mutlak hakimiyetini ele geçirdi. Sahayı iyi parselleyen, topu isabetli ve sakin dolaştıran sarı kırmızılılar Sivas’ın orta alanını adeta paralize etti. Özellikle orta sahada Seri ve Lemina, savunmada da Donk doğru pas tercihleriyle G.Saray’ın oyunda büyük fark yaratmasını sağladı.
EMRE TEMPOYU ARTIRDI
İkinci yarıda Sivasspor, Yasin-Emre değişikliği ile birlikte topu daha olumlu kullanan ve skora reaksiyon gösteren bir kimliğe büründü. Hareketli ve direkt oyun ile tempoyu artıran Sivas, VAR uyarısı ile gelen penaltıyla da eşitliği yakaladı. 2-2’den sonra hızlı geçiş hücumlarıyla Galatasaray savunmasının arkasına sarkmaya çalışan Sivasspor, özellikle de Saracchi-Onyekuru kanadından etkili oldu.
Son bölümde özellikle Mert Hakan’ın oyundan çıkmasıyla hücumda zayıflayan Sivas karşısında Galatasaray yoğun bir baskı oluşturdu ancak net pozisyon üretemedi. İki teknik adam da; iki takım da kazanmak için her şeyi yaptılar. 15 ile 45 arasında mükemmel bir futbol oynayan Galatasaray, Sivas’ın yoğun efor gerektiren baskısı karşısında zaman zaman bocaladı, iki takımın oyunu temposu ve mücadelesi izleyenlere keyif verdi.
İlk 100 TL'lik iddaa oyununa 10 TL hediye Misli.com'da, katılmak için buraya tıklayın!