Paylaş
Aslında halk o ruhu koklaya koklaya öpmekte. Çünkü bıktık biz arkadaş. Yıllardır toplum kesimlerine isim takılmasından, şunlar bunlar denmesinden yıldık. İnsanın insana düşman edilmesinden sıkıldık, gelecek endişesinden bunaldık yav.
Açık konuşalım, bu ülkenin “janrı” uzun yıllardır, kötü pembe dizilerde olduğu gibi aslında tek karakterin, yani başrolün tavrına bağlıdır. Başrol gülümsüyor, herkesi seviyor ve toleranslı davranıyorsa romantik komedi olur. Başrol kızgınsa, öfkeliyse, taraf tutuyorsa, hemen gerilim dizisine dönüşür.
Bu bakış açısıyla, size söyleyeyim Yenikapı ruhu nasıl başlar, nasıl biter:
Sayın Cumhurbaşkanı “79 milyon, hepimiz...”, “Hangi görüşten olursak olalım...”, “Kimsenin hayat tarzına karışılmadan, birlik beraberlik içinde...” diye başlayan cümleler kurduğu sürece Yenikapı gıcır gıcır devam eder.
“Biz... onlar...”, “Biliyorsunuz bunlar zaten...”, “Bazıları şöyle diyormuş...” , “Bir kısım... isteseler de istemeseler de...” tarzı repliklere başladığında ise kapılar bacalar kırılır, set yıkılır, mevsim değişir, psikolojik iklim kara kış olur.
Ülkedeki atmosferin, hayat hikâyemizin janrının ağırlıklı olarak tek bir kişinin söylemine, hatta yüz ifadesine bağlı olması iyi değil tabii. Ama öte yandan Cumhurbaşkanı’nın kapsayıcı, toleranslı, rahatlatıcı, balkon konuşmalarını anımsatan tek cümlesiyle memlekete bahar havası gelme ihtimali de şu günlerde, normalleşme için çok pratik bir yol olabilir.
Yeter ki o kapsayıcı, “seçmen” değil “vatandaş” odaklı tavır devamlı olsun, sonra hayat bayram olsun...
ÇAYIR ÇİMEN GEZE GEZE...
ASKERİ araziler şehir parkına dönüştürülecekmiş.Bu sözü tutun n’olur. Biz ki Ihlamur Parkı kurtuldu diye bile, aslında zaten oraya dokunulmaması gerektiği halde, hiç yoktan sevindik, vallahi ülke çapında parti veririz.
Her zamanki gibi hikâyedeki bütün karakterleri anlıyorum, tamam.
Ekonomiye yatırım lazım.
İnşaatçıya arazi lazım.
Halka konut lazım.
Ama hepimize oksijen lazım. Hem de hemen şimdi lazım!
‘ANNELER GÜLSÜN DİYE...’
2019’a kadar tüm okullarda 2’li eğitime son verilecekmiş.
Eğitim tam gün olunca çalışan annelerin halaya durması an meselesidir, biliyorum.
Bir güzel karar da 5. sınıfta yabancı dil eğitiminin başlayacak olması.
Ne var ki, eğitim alanı son yıllarda en başarısız performanslarını gösterdi bu ülkede. Sürekli değişen kararlar, yanlış sınavlar, emrivaki imam hatip olan okullar, kadrosu duman edilen “proje okulları”, çocuklarını ya mecburen bütçeyi kırıp yarıp özel okullara ya dünyanın bir ucundaki düz liselere veya istemeyerek yakındaki imam hatiplere yollamak durumunda kalan ağlamaklı ana-babalar... PISA sonuçları başarısız öğrenciler, gittikçe düşen öğretmen kalitesi, hatta öğretmensiz okullar... Finalde de bu enkazı taçlandırmak için yeni öğretmen alımlarında objektif testler değil mülakat yapılması ve skandal mülakat soruları!
Yenikapı ruhunu bozmak istemiyorum, burada duracağım!
Ama madem çalışan annelere iyi bir haber verildi, çalışmayan eğitimli anneleri de mutlu edecek, bu esnada geleceğimizi kurtarabilecek bir önerim var.
Evde oturan, çocuğu büyümüş, üniversite mezunu tüm kadınları öğretmen olmaya davet ediyorum!
İnternetten İngilizce dizi seyredeceğinize çocuklara İngilizce öğretin mesela. Diplomanıza çerçeve seçmekle uğraşmayın, gidin resim öğretmenliği yapın. Matematik mezunu olduğunuz halde bütün gün topladığınız Pokemon’ları saymakla, kimya bilginizi evde kurabiye çeşitlemelerinde kullanmakla mutlu olamayacaksınız!
Yeni öğretmen kadromuzu siz kurun, bir nesli ve geleceğimizi kurtarın!
Sıkılan ev kadını olmayın, kahraman olun!
Paylaş