Paylaş
Bir haftadır Kore-Amerika gerginliği, Çin’den “Her an savaş çıkabilir” uyarısı, İsrail Suriye’ye müdahale etti mi gibi dünyanın konuştuğu gelişmelerle birlikte, hava durumu, ekonomi vs’yi merak ettiğim için arada açıp haber kanallarına bakıyorum. Ama ne zaman açsam ya Başbakan ya Cumhurbaşkanı’nın mitinginden canlı yayın var. Bir hafta-on gündür haber spikeri olmak vardı, zira büyük kebap yaptılar! 20 haber kanalının 20’si de miting yayını yaptığı için, merak ettiğim Kuzey Kore nükleer silah işini filan internetten takip etmeye çalıştım. Bir noktada Başbakan ve Cumhurbaşkanı miting arasında saat başı iki dakika dünyadan haber manşetlerini, dolar kurunu, hava durumunu filan vatandaşa özet geçip tekrar konuşmalarına devam etseler ne iyi olur diye düşündüm. Referandum bittiğine göre artık kanallar normal akışa dönecek, dünyadan ve Türkiye’den haberler alınabilecek.
Sonuçta 18 dakikada okunabilecek 18 maddenin aylardır kavga ede ede tartışılmasından ve yarısı “Kim daha çok konuştu” kavgasından oluşan programlar sona erecek. Umuyorum, nöroloji, psikoloji, ekonomi, hak ve özgürlükler, kültür, eğitim, çevre gibi gerçekten önemli konuları ele alan, işe yarayabilecek sonuçlara varan tartışmalar yayımlanabilecek. Çok mu hayalciyim? Ama tek hayalci ben değilim! Vaay, nasılım? İşte bunlar hep ilkbahar.
“Hayırlı uğurlu olsun”, “Herşey de bir hayır var”, “Hayırlısı neyse o olsun” gibi günde bin beş yüz kere dilin ucuna gelen kalıplar, siyasi mesaj veriyor gibi görünme endişesi olmadan, doya doya, bol keseden, başımıza bir şey gelecek endişesi olmadan rahat rahat yazılıp söylenebilecek.
Artık baharın tadını çıkaranlar gönüllerince paylaşabilecekler. Evet’çi veya Hayır’cı damgası yemeden, ağız tadıyla “Bahar geliyor, güneşli günler başlıyor, tabiat uyanıyor” filan gibi sosyal medya kelebeklikleri yapılabilecek. Ben yapmam, yapanı da sevmem, o ayrı. Ben evde kapanmış yazarken park fotoğrafı, plaj fotoğrafı göndermeyin abi! Instagram da beni çok ezik hissettiriyor zaten, hiç bakasım yok bu ara. Herkes ne geziyor yav.
“16 Nisan’a bir bakalım da karar verelim” bahanesiyle gereksizce ertelenen, savuşturulan, savsaklanan tüm karar, iş güç, proje ve angaryaların halledilme, çözülme, yapılıp bitirilme ihtimali kaçınılmaz olarak yükselecek!
16 Nisan’dan sonra dolar uçacak mı kaçacak mı, dibe mi vuracak, ne çılgınlık yapacak diye tahmin yapanlar acık susacak. Dolar nasıl acayip hareketler yapacak veya yapmayacak görülecek, ve bu konu kapanacak, doların afrası tafrası bitecek.
Sümerbank’ın zamanında ürettiği çizgili pazen pijamalar, yani Gaffur pijamaları dünyada moda. Aynısının sateni top modellerin üzerinde. Bu pijamaların altına da “Baba artık şunları giyme yav, sana Birkenstock alayım, çok rahat”ı yıllardır aşağıdan duyup sinsi sinsi bekleyen, şu an altın devrini yaşayan deri baba terlikleri giyiliyor. Moda bu noktaya nasıl geldi abi? Çizgili pijamanın altına deri baba terliği nasıl moda oldu? İspanyol paça pantolonların, mini elbiselerin, güzelim topuklu ayakkabıların suyu mu çıktıydı? Bu kimin kadınları sabotajı? Böyle şeyler konuşalım istiyorum ben. Dertsiz gibi, modern gibi, çağdaş gibi yapalım, AB’ye 20 sene önce girmiş gibi oturup gevrek gevrek bunlara gülelim istiyorum. Belki bu günü kazasız belasız atlatırsak bir süre o kafaya girilebilecek. Kim bilir...
Hava güzel. Piknik olur, konser olur, arkadaş grubu olur, dans grubu olur, festival olur, sergi olur, gençlerin bir araya geleceği etkinliklerde polisin “Yoksa hayır broşürü mü dağıtılıyor, aman diyeyim” tedirginliği bitecek. Polisimiz huzura erecek. Peki bundan sonra gençlerimiz neler yaşayacak? Aha bak o konuda kimseye garanti vermiş olmayayım! Gençler! Bana güvenip etkinlikti bilmem neydi orada burada zırt pırt toplanmayın, bak herkes kendini kurtarır olan sana olur çocuğum!
Paylaş