Paylaş
Bu teori, Boğaziçi’nde “Matematiksel Ekonomi” dersinde gençliğimizi çürüttü. Ama John Nash’in hayatını anlatan “A Beautiful Mind” filminin bir sahnesinde temeli, basitçe anlatılır: Dört erkek öğrenci, bir grup genç kız görür. Hepsi aralarından sarışın olanı beğenmiştir. Dördü de gidip sarışına ilgi gösterirse, muhtemelen sarışın kız şımarıp hiçbirine yâr olmayacaktır. Gençler sarışının etrafındaki daha vasat esmer kızlara kur yapmaya karar verirler. Zira hepsinin amacı, öyle böyle bir kız ayarlamaktır. Bu seçim, hem bireysel olarak her delikanlının amacına ulaşmasını sağlayacak hem de grubun başarı oranını yükseltecektir. Rekabet eden tarafların en yüksek hedefe kilitlenip her şeyi kaybetmektense, tüm rakiplerin kârlı çıkacağı ortak bir denge noktası bulmaları diye de anlatabiliriz. Teori, ekonomide, sosyal bilimlerde kullanılıyor, birçoklarına göre Survivor yarışmasında bile var.
Seçmenin meclis aritmetiğiyle imtihanı başladı. Kahvedeki adam bile HDP’nin barajı geçmesi ve geçmemesi halinde partilerin çıkaracağı vekil sayısını hesaplayabiliyor. AK Parti’nin başkanlık sistemini getirecek sandalye sayısını bulacağı korkusuyla, HDP seçmeni olmasalar da HDP’ye oy atacaklar var. Bunların çoğunlukla AK Parti ve CHP seçmeni oldukları zannediliyor. Ancak, dün MHP’den bir açıklama geldi ki, bence Oyun Teorisi’ni ezecek kadar komplike çıkarımları destekliyor:
Genel başkan yardımcısı Semih Yalçın “AK Parti giderse, HDP de gidecektir, HDP giderse de AK Parti anayasayı değiştirecek çoğunluğu bulamayacaktır. Onlar ruh ikizi” dedi.
Bu açıklamayı ve aritmetiği göz önüne alırsak: HDP barajı geçerse AK Parti gidebilir. E madem AK Parti giderse HDP de gidecek, o zaman HDP’nin gitmesi için HDP’ye oy verip barajı geçmesini sağlamak mı lazım?! Yani MHP seçmeni HDP’ye mi oy versin?!
Böyle ihtimal hesaplı seçim mi olur yav? Vatandaş John Nash mi? 7 Haziran’a iki hafta kala seçmenin yüzde 15’i hâlâ kararsız. Çok normal. Eskiden “Şu adamlar kafama uyuyor” diye sandığa gidiyordu. Şimdi n’apsın?
Komşu yenilince biz de mi yenik sayılacağız?
YUNANİSTAN bir ülkenin tarihinde yapabileceği en pişkin hareketlerden birine imza attı. IMF’e “Valla gülüm beş kuruş yok, senin borcu vermeyeceğim ben” dedi ve çıktı işin içinden. Bakkala yıllarca borçlanmış vatandaş böyle yapsa nereden baksan hafif bir dayak yer. Ülke olunca dövemiyorsun tabii. Üstelik “Ya bunu gören Portekiz, İspanya, İtalya da böyle arsızlık yaparsa” endişesiyle, çarşı karıştı.
Ne olacak? Ekonomistler “Yunanistan Euro’dan çıkarsa, Türkiye’de kurlar genel olarak artar. İhracatımızın çoğu da Euro bölgesine yapıldığından, dolar, Euro karşısında değer kazanırsa, ihracat azalmış gibi görünür. Cari işlemler açığı yüksek gelir, piyasalar tedirgin olur” diyorlar. Yav bu piyasalar antianksiyete ilacı mı kullansa ne yapsa? Çok sıkıldım bu “piyasalar tedirgin olacak” işinden ben.
Peki hayatımızda ne değişir? Sade vatandaş olarak anladığım, ülke ve dünyadaki her ama her sallantıda olduğu gibi:
1- Dolar alıp kenara koymak lazım.
2- Makarna alıp kenara koymak lazım!
AB’yle nişan yüzüğü takacakken, AB bize borç taktı iyi mi?
Trileçe tavsiyesi
GÖRDÜĞÜM kadarıyla basın camiasının siyaset kadar ilgilendiği ve gazeteciler arası rekabet yaratan bir soru bu: “En kral trileçe nerede?” Tek vuruşla tartışmayı kapatıyorum. Alibeyköy’deki Sütçüoğulları diyorum. ‘Avrupa Yakası’ndaki ailenin tesadüf eseri “Sütçüoğlu Muhallebicisi” sahibi olmalarından torpil yapmıyorum, çok iyiler diyorum. Bu mevsimde on beş dakika derin dondurucuda bekletip, sonra yemeyi bir deneyin diye de ekliyorum!
Paylaş