Paylaş
Ama bu aralar ülkede iklim bu! Kesin kınanacak bir şey yapmış, söylemişimdir farkında olmadan.
Hatta kendimden derhal özür bekliyorum! Bunun için Twitter’da hashtag bile açarım. Sadece neden ve kimden özür dileyeceğime karar vereyim, net bir şey bulayım, hemen açacağım.
Kimin tarafındayım ben ya? Kesin sakıncalı birilerinin tarafındayımdır. Bir kere muhalif yazılarım var, o bile yeter. Öte yandan bazı yazdıklarıma o gözle bakarsan AK Parti’nin adamı da olabilirim. Bunların hepsi linç edilmem için kâfi
sebep. Diğer yandan tarafsız olmaya çalıştığında da herkes birleşip “Duyarsız, karaktersiz seni, bu milli meselede nasıl sessiz kalırsın” diye bir olup ağzını burnunu kırıyor. Yani o da kötü!
Bir numara var ama bende, kesin! Mesela arkadaş çevrem çok karışık. Karışık derken birbiriyle kavga ediyorlar manasında değil. Her görüşten insan var. Mütedeyyin arkadaşım da var, (ne demekse) beyaz Türk de... Kürt de var,
Çerkez de, Musevi de, Hıristiyan da... Sosyal demokratı, Atatürkçüsü, MHP’lisi, solcusu, hepsi bende. Hayır ne lüzumu var? Beş benzemezi bir araya getirince kime yarayacak? Neyin peşindeyim ben? Kimin aklına uyup bunlarla ahbap oldum ki? Üst akıl filan öyle bir şey mi var işin içinde Allah korusun? Yok yok ortada bir mihrak olduğu kesin! İç mi dış mı bulacağım onu ben.
Bu şüphe çeken arkadaş setimi değiştirmem, memleketteki hâkim iklime uymam lazım! Herkes kendi mahallesinde yaşasın, farklı mahalleler böyle vıcık vıcık samimi olmasın. Hatta arada sağlam önyargılar, aslan gibi kutuplaşmalar olsun kardeşim. Normali bu.
Ayrıca benim onlarla arkadaş olmam kadar, onların da bir olup benimle arkadaş olması gayet karanlık bir durum. Planları ne acaba? Hiçbirine tam olarak güvenmiyorum şu an. Sadece çekirdek ailemle mi görüşsem?
Gerçi dün ablamla telefonda konuşurken ülkenin haline dair bir konu açıldı. Takribi dört dakika içinde tartışma “Ya bırak Allah aşkına ben bir daha seninle siyaset konuşmam!”, “Ben seninle hiç konuşmam!” noktasına geldi! Kan ter içinde uyanmışız. Güzel ülkemdeki siyasi ve fikri ambians kardeşi kardeşe düşürdü tam anlamıyla! Ama ablamdan da işkilliyim zaten. Bazı görüşlerini çok sivri buldum. İlişkimizi gözden geçirmeliyim.
Aslında insanları bu kadar yakından takip edip bu kadar çok şüphelenmem benim bazı lobilerin ajanı olma ihtimalimi de ortaya çıkarıyor? Kimin ajanıyım acaba? Kesin birilerinin. Kendimi takip etmeliyim, kendi telefonlarımı dinlemeliyim. Neyse ki sürekli kendi kendimin gözünün önündeyim.
Savcıları göreve çağırıyorum, benim gözüm göz değil! Karanlık bir halim var, bak vallahi, söylediydi dersiniz! Beni bir araştırıp soruştururlarsa çok sevinirim. Hangi konuda soruşturmaları gerekiyor onu mümkün olduğu kadar kısa zamanda arayıp bulup kendilerine söyleyeceğim.
Hayır, ben de rahatlarım.
Sonuçta kendimle aynı evde burun buruna yaşıyorum, hiç yoktan benim de başım belaya girecek...
En büyük tehlike hangisi?
BİR öncelik sıralaması yapalım mı?
Terör korkunçtur. Ama güvenliği artırma, istihbarat ve başka önlemlerle eninde sonunda başa çıkabilir, en azından kontrol altına alabilirsiniz.
Göçmen sorunu vahimdir. Ama göçmenler sağlam bir entegrasyon planıyla bir süre sonra vatandaşımız, kardeşimiz olabilir.
Ekonomi nasılsa öyle böyle çözülür.
-Bizim esas potansiyel felaketlerimizden biri, milletin içinde birbirine karşı filizlenen düşmanlıktır! Vahşi, öfkeli kutuplaşmadır. Dünyada istatistiki olarak diğer insanlara en az güvenen milletin yaşadığı ülke oluşumuzdur.
-Gazetecilerin, entelektüellerin, sanatçıların, yani gelişmiş ülkelerde el üstünde tutulan kesimlerin ya linç ediliyor, ya biat ediyor olmasıdır.
-Eğitimin kalitesinin düşüklüğüdür.
-Adaletin, demokrasinin malum halidir.
-Betona boğarak, yarın yokmuş gibi tüketerek bitirmekte olduğumuz ülkenin doğal kaynaklarının halidir.
Bunlar gelecek 5-10 değil, belki 100-200 yılımızı etkileyecek problemlerdir.
Çoluğumuz çocuğumuz, torunlarımız, böyle devam ederse, bu dönemde ektiğimiz tohumlar ve onlara bıraktığımız memleketin hali için bize (en iyi ihtimalle) rahmet okumayacaklardır!
Paylaş