Paylaş
Sevgililer Günü’nü baş tacı eden Batı bile son yıllarda burun kıvırıyor. Hatta bir sitcom’dan esinlenerek ‘Galentine’s Day’ diye bir kavram çıkmış. Batılı kızlar, en yakın kız arkadaşlarıyla çıkıp eğleniyor 14 şubatta. Zira ‘Sex and the City’yi seyretmiş herkesin bileceği gibi, Batı’da romantik ilişkiler yıllardır dingildemeye başladı. Yalnızlar ve bekârlar da çoğala çoğala, toplumun kenarlarından gelip merkez oldular! Ve Sevgililer Günü’nde ‘Güller ve dudaklaaar şimdii’ devri bitti. Kız kıza, erkek erkeğe çıkılıp ‘Kankalar günü’ tadında eğleniliyor oralarda artık!
Bizim toplumsal değişikliklerimize gelince... Sevgililer Günü meşru mudur, bize uyar mı bence şu günlerde bir gözden geçirmeliyiz! Bir kere tekinsiz, ne idüğü belirsiz bir kurum söz konusu! İsimden de görülüyor ki, söz konusu şahıslar ‘sevgili’! Yani sözlü, nişanlı veya evli değiller! Olsalar öyle derdik. Ha madem sevgililer, niyetleri ciddi mi, bunu bilmek lazım. Ciddi olsaydı da en azından aileleri tanıştırır, ele güne karşı bir yüzük takarlardı, hoop ‘Sözlüler Günü’ derdik. Demek ki Sevgililer Günü açıkça gayrimeşru, bize ters bir gün! Asla tasvip etmiyorum!
Ne var? Hepimiz içinde yaşadığımız iklime adapte olmalıyız! Tabii. Bizler de, kurumlar da, kutlamalar da, özel günler de yeni atmosfere uyum sağlamak zorunda. Niye? Teorisi var: Uyum sağlamayan hayatta kalamaz! Yılbaşının başına gelenleri gördük! Sevgililer Günü de bu ülkede hayatta kalmak istiyorsa, bizim yeni kurallarımızla oynayacak!
Ki her zamanki gibi yeni ruh haline ilk uyanan da reklamcılar oldu. Bu sene karanlık psikolojimizden, sıkıntılı sosyolojimizden kaynaklanan bir mahcubiyet hissediliyor Sevgililer Günü reklamlarında.
“Yani sevgili filan diyoruz da bu çocuklar aslında evlenecek, nişanlılar vallahi” gibi bir telaş var senaryolarda. Evli çiftlerin birbirine hediye aldığı hikâyeler, çoluklu çocuklu kutlanan Sevgililer Günleri... “Sevgili derken, hani öyle ahlaksızca evlilik öncesi ilişkimsi değil hâşâ, birbirini seven herkes, misal teyzenize de, eltinize de, bacanağınıza da hediye alabileceğiniz bir gün” tarzı bir meşruiyet arayışı...
Öte yandan ekonomik vaziyetler de hiç parlak değil. Dolayısıyla özgürlükten patladığımız, “Ay biri bizi durdursun” dediğimiz yıllardaki kafada bile olsaydık, şampanyanın su gibi aktığı, pırlantaların uçuştuğu kutlamalar bize iktisadi yönden uymazdı. Onun için bütçeyi yormayacak yepyeni hediye fikirleri çıkmış. Pırlantacılar kanırtıyor yazık, ama kalpli çoraplara daha çok şans tanıyorum. Kahve zincirleri üzerinde kristal taşlar yapıştırılmış kahve kupaları yaptırmışlar. “İçki de içmiyoruz, kızla gece dışarı da çıkamıyoruz, ama bir kahve içip el ele tutuşuruz en azından, kahve kupasını da hediye yaparsam, bütçemi dağıtmadan kurtulurum” durumları için gayet hoş. Hazır gıda firmaları kalpli, kırmızı ambalajlı kekler, pastalar çıkarmış. Yaratıcı ve hesabını bilen bir beyefendiysen, keki alır, hanımı çay bahçesine götürür, iki çay söyler, bir çift çorap alır, toplam 10-15 liraya bu özel günü kurtarırsın.
Ama en hoşuma giden: Bir peynir markası, kalp şeklinde peynir yapıp naylon ambalajını da kırmızı kurdele desenli tasarlamış! Üzerinde ‘Canım sevgilime’ yazıyor. Bu bir Sevgililer Günü hediyesi adayı, asla uydurmuyorum! Bizim kızlar yer mi bilmem. Erkekler yiyebilir. Özellikle “Bu peynirle sana güzel tostlar, peynirli makarnalar yaparım” gibi bir vaatle durum kurtarılabilir. Oğlan da kıza gül yerine saksıda fesleğen verirse, o da makarna sosunda kullanılır, gayet fonksiyonel olur. Tabii bu iki karşı cinsten şahsın arasında nasıl bir ilişki var bilmiyoruz. Ahlaka mugayyir bir makale yazmak istemem. Her özel gün o memleketin sosyoekonomik durumu ve gelenek göreneğine göre kutlanmalı, terbiyesizleşmeyin! Onun için kanımca en makbul Sevgililer Günü, yeğenin teyzeye, halaya, damadın bacanağa, gelinin eltiye aldığı kalp şeklinde peynirler, saksıda fesleğenlerle geçirilmeli.
Ailecek makarna yapıp üzerine hediyeleri serpip yersiniz televizyonun karşısında, neyinize yetmiyor?
Paylaş