Paylaş
Bu haftanın hatırı sayılır bir bölümünü kendime bebe mavisi abiye elbise arayarak geçirdim.Genellikle uzun uzun alışveriş yapmayı sevmem.Bebe mavisi zaten bana yakışmaz.O halde niye?
Zira çok sevdiğim bir dostum evlenecek ve kız kardeşleriyle bazı arkadaşlarının da tercihen:
- bebe mavisi- uzun- abiye elbiseler giymesini istedi.Kendisinin de yaklaşık üç aydır gelinlik provasına, saç, hatta makyaj denemesine gelip gittiğini söylemeliyim. Şahsen kendi gelinliğimi yirmi dakikada Nişantaşı’nda bir dükkâna girip almıştım. Hatta geçen gün Ertuğrul Özkök’ün yazısından öğrendiğimize göre, Sümeyye Erdoğan’ın gelinliğiyle aynı marka tercih etmişim! Yani Dice Kayek. (Onunki sanırım özel dikimdir, benimki, provaya gidip gelmemek için, aynı markanın hazır koleksiyonundandı.) Ayakkabı için de on dakika harcamış olsam, düğün makyajımı kendim yaptığım göz önüne alınırsa, kuaför bir saatte fön çekti desek, tüm gelin hazırlığının, önceli sonralı, toplam 2 saat sürdüğünü iddia edebiliriz. Zira o yıllarda bir dergi editörüydüm ve aynı ay içinde iki dergi birden çıkarmaktaydım, vaktim yoktu. Şu tesadüfe bakın ki, biri de gelin dergisiydi!
DAMATLIKLA ÇIKTIN, KEFENİNLE DÖNERSİN
Şimdi bu işler çok değişmiş.Gelinlerin düğün için üç ayrı elbise alması bekleniyor! Vallahi bak! Biri nikâha giderken giymek için, daha dizaltı filan, gelinliğin resmi hali gibi bir elbise. İkincisi bildiğimiz kuyruklu duvaklı gelinlik. Üçüncüsüyse, düğünden sonra arkadaşlarla sabaha kadar dans edilirken giyilecek, gelinliğin ‘party mix’i diyebileceğimiz, mini, rahat, gayriresmi bir gelinlik. Zaman zaman damadın kıyafetinin de abiye ve spor olarak iki versiyonu bulunuyor!Bu farklı olaylar aynı gün içinde cereyan ediyorsa, kuaför ve makyöz de gelinin yanında bulunuyor ki, farklı kostümler için farklı saç ve makyajlar yapılsın.Bazense nikâh, aile için yapılan düğün ve arkadaşlara yapılan düğün partisi ayrı günlere koyuluyor, bir hafta boyunca sürekli bir organizasyon dönüyor. Geline, damada takılan takılar, düğün, yemek, müzik, çiçeğiydi, şekeriydi, fotoğrafıydı, çeyiziydi, eviydi, beyaz eşyasıydı, bunları bir yana bırakalım, bunlar malum. Ama bazen ‘çocuklar’ İstanbul’da, Ankara’da, yani memleketlerinde evlenmek istemiyorlar. Niye böyle? Kırk yıldır oturduğun yerde rahat mı batıyor, bilmiyorum! Hayır madem egzotik, uzak, yabancı bir yer istiyorsun, git iki kişi, veya al çekirdek aileleri, evlen dön değil mi? Niye beğenmediğin şehrin bütün ahalisini de beraberinde oraya götürme arzusundasın? Yavrunuz böyle bir organizasyon peşindeyse, iki seçeneğiniz var. “Evladım kaçın o zaman, dönüşte bir nikâh yapıp bitirelim” demek veya varsa evinizi satıp nakde çevirmek. Çünkü şehirdışı, hatta yurtdışında yapılan düğünler için tüm seyahat organizasyonu, oteli, uçağı, havaalanından transferi filan dahil, ailelere yükleniyor! Bu şartlar altında, mesela Bodrum’da, Venedik’te oğlumu evlendirsem derdim ki: “Bu evden damatlıkla çıktın, artık buraya ancak kefeninle dönersin! Çünkü bu kadar masraf yaptıktan sonra boşanma moşanma lafı duyarsam seni çeker vururum!”
HA YANGIN HA DÜĞÜN!
Bu arada yeni trend, misafirlere sadece düğün yapılıp, elâlem yedirilip içirilip eğlendirilmiyor. Düğünde misafirlere birer hediye de veriliyormuş! Bence misafirlerinizi iyi seçin! Fizibiliteyi iyi yapın. Tam altın takmayacak gibi görünenlerin davetiyesini düğünden bir gün sonra ellerine geçecek gibi ayarlayın. Yoksa büyük yıkım. Bir yerde, ha yangın ha düğün!Sanırım son yıllarda işler bu hale geldiğinden, çocuk evlendiren ailelerin canına tak etmiş. Kendilerinin maddi ve manevi olarak yaşadığı zorlukları biraz da olsa tatmaları için gelinin arkadaşlarına ‘Rengi, hatta tonu ve havası belli, tek tip elbise giyme’ kuralını icat etmişler. “Biraz da onlar yansın” fikriyle böyle bir düğün yeniliği ortaya çıkmış! Ha buldum aldım mı bebe mavisi uzun abiye elbisemi? Evet. Yakıştı mı? Hayır. Ama ayakkabı çantayı da halledersem gece biraz daha rahat uyur muyum? Muhakkak. Düğün sektörünün keyfi yerinde mi? Oo müthiş! Turizmin, inşaatın, sanayinin, şunun bunun aksine şu ara zil takıp oynuyorlar mı? Bak, oğlan bizim kız bizim, ona rağmen biz düğünde öyle coşkulu oynayamayız, o denli!
Paylaş