Paylaş
Şehir sularına antidepresan katılmış gibi tuhaf bir sakinlik hüküm sürüyor. Cool’luğun kralı tabir edilen David Bowie, yaşayıp şu son günlerdeki tavrımızı görse, hayranlıkla gitarını bırakır, gelip elimize sarılır “Beni yanınıza çırak alın” derdi...
Terör zirvede, savaş sınırımızda, dosttan çok düşmanımız var, hepsi de komşu!Bir haftadır yabancı basın “3. Dünya Savaşı mı çıkıyor?” gibi başlıklar atıyor. Başlıkların altındaki spotlarda hep biz varız.“Türkiye Suriye bataklığına batıyor” diye bir başlık atıldı perşembe günü.
Yok, kötülüğümüzü isteyen ve çok güçlü olmamızı kıskanan Batı basını değil, Al Jazeera attı bu başlığı! Ben bu yazıyı yazarken, Fransa Cumhurbaşkanı Hollande’ın “Türkiye ve Rusya arasında savaş riski var” diye uyarı yaptığı ajanslara düştü.
Abdullah Gül “Cumhuriyet tarihinin en zor günlerinden geçiyoruz” dedi.Aynı akşam Taha Akyol televizyonda “40 yıllık gazeteciliğim boyunca bu kadar kritik bir döneme şahit olmadım” diye ifade etti duygularını.O esnada ülke hayatına devam ediyordu.
Red Kit’e benziyoruz
Yılmaz Morgül’ün Survivor’daki beklenmedik performansı konuşuluyordu. Kıvanç Tatlıtuğ Paris’te evlenmişti. Altın yükselmişti, elinde olanların bozdurması için iyi bir zamanlamaydı. Et fiyatlarına koyulan sınırı Nişantaşı’nın kasapları takmıyordu, filandı falandı.
Ve vatandaşın kafası, ülkenin içme sularına antidepresan katılmış gibiydi.Göz cerrahı olan abim anlatmıştı. Yıllar önce bir Roman vatandaşın gözünü lokal anesteziyle ameliyat ediyormuş. Normalde çoğu insanın sakinleştirici alarak, heyecan ve gerginlik içinde yaşadığı bu göz operasyonu sırasında, Roman vatandaş bir noktada sıkılıp kendi kendine şarkı söylemeye başlamış.
Şarkı bitince “Daha çok var mı ya?” diye sormuş, bitmediğini öğrenince ikinci şarkıya geçmiş!Bizlerin durumu o cool Roman vatandaştan çok çok daha cool emin olun. En azından orada ne yapılacak, riskler ne, malum.
Yol haritası, B planı belli, ve olay, doktor, yani soğukkanlı bir uzman kontrolünde yaşanıyor! Bizim halimiz, daha çok Dalton Kardeşler’in dördüyle birden çift tabanca çatışırken ağzından sigarasını bırakmayan Red Kit’e benziyor!
Ancak çizgi filmlerde, resimli romanlarda olacak, neredeyse gerçeküstü bir sakinlik. 90’ların Grunge akımı rock müzisyenlerini bile kıskançlıktan çatlatacak bir duyarsızlık, öyle bir yabancılaşma. Ama öte yandan bu duygulara eşlik eden, 70’lerin ‘çiçek çocuklar’ını solda sıfır bırakacak dozda bir hayalcilik ve iyimserlik!Birkaç yıldır konuşup konuşup sonunda diyoruz ki “Tabii inşallah iş oralara varmasın da, yani...
”Kırmızıyı seveeeeenler...
İş de hep oralara varıyor mu sana? Türkiye’ye iş, tatil veya herhangi birşey amacıyla gelecek dünya insanları seyahatlerini korku içinde iptal eder, İstanbul’da yaşayan yabancılar bavul toplarken, ben bugün için yazılacak eğlenceli bir konu aramaktaydım...Çok eğlenceli bulmayabilirsiniz ama böyle bir şey yazdım.Esasında onun yerine yattığım yerden şöyle de mırıldanabilirdim:Kırmızıyıı severleeeer, birbirini överleeer...
Paylaş