Bırakın yılbaşını kutlayalım

SOSYAL medya hesaplarımızda üç fotoğraftan biri siyah sayfa değilken...

Haberin Devamı

Herkes daha çok ve coşkulu gelecek planları yaparken...

İnsanlar birbirine bu kadar kızıp bağırmazken...

Eskidendi, eskidendi, çook eskiden...

Şimdi ise... 

Her şeyden çok birlik beraberliğe evet, şüphesiz ama bir o kadar da morale, ümide, normal ve güvende hissetmeye ihtiyacımız olan günlerdeyiz. Çünkü kendimize de başkalarına da geleceğe de güvenimizin azaldığı günlerdeyiz. Bunun önüne geçelim.

Dağılmayalım! Hem el ele tutuşarak hem moralimizi yüksek tutarak toparlanalım. 

Şimdiden milletin arasına ikilik sokmak isteyen troller çalışmaya başladı. “Halep’te bunları yapan zalimlerin bayramını nasıl kutlar”mış insanlar.

Yılbaşı gecesini dini bayram zannedenler, ayrıca Hıristiyanların hepsini zalim zannedenler, Halep’te olanların sebebini yılbaşı kutlayan insanlar filan zannedenler ya da her şeyi gayet iyi bilip öyle sanılsın isteyenler bunlar.

Halep’i bahane ederek yılbaşında çoluğuna çocuğuna hediye alanı, sofra kuranı, misafir çağırıp eğleneni hedef haline getirenler bunlar.

Dükkânlar boş, ekonomi yavaşlamış. Milletin içi kararmış, enerjisi tükenmiş, ağlamaktan gözleri kurumuş.

Bırakın kutlayalım yahu!

Avrasya Tüneli’ni de kutlayalım. Köprüleri de kutlayalım. Türk sanatçıların uluslararası ödüllerini de kutlayalım. Milli bayramları da kutlayalım. Dini bayramlarımızı da kutlayalım. Şirketlerimizin açılışlarının bilmem kaçıncı yıllarını da kutlayalım. Doğum günlerimizi de kutlayalım. Evlilik yıldönümlerini de kutlayalım. Yeni bir yılın başlamasını da kutlayalım.

Bunların hepsi aslında yeni başlangıçları, umudu kutlamaktır. Kasvet, içine kapanma, bu enerjik, tezcanlı, güler yüzlü millete yakışmıyor.

Sen istemiyorsan kutlama kardeşim. Ama başkalarına karışma.

Sana zararı olmayan, biraz morale, neşeye ihtiyaç duyan vatandaşa çirkin laflar etme, baskı, zorbalık yapma. 

Çünkü yaparsan, bunun adı, bu hassas atmosferde bildiğin provokasyon olur!


70'LERDE ÜTOPYA , ŞİMDİLERDE DİSTOPYA YAŞAYAN GEZEGEN
- GİZLİ ajandası olan bir dini grup, ülkenin ordusunu içeriden ele geçirip darbe yapmaya çalışır. Cumhurbaşkanı o kaosta canlı yayındaki gazetecinin telefonuna Facetime programıyla bağlanarak halkı sokağa çağırır ve olaylar yön değiştirir.  

- Şehrin göbeğinde korkunç bir terör saldırısı yaşanır. Üstlenen örgüt, sadece bilinen terör örgütünün alt kolu mudur, yoksa bunların hepsinin arkasında esasen dost görünen ülkenin gizli servisi mi vardır? 

- Şoke edici bir büyükelçi suikastı yaşanır. Katil attığı sloganlarla hedef mi şaşırtmaktadır? Aslında hangi örgüt için çalışmakta ve bu örgütün ipini kimler tutmaktadır? 

Bu hikâyeler acayip bir dizinin senaryosu gibi. Tek farkla.

Hiçbir senarist bu kadar büyük ve çok hikâyeyi bu kadar kısa arayla patlatmaz, fikirlerini daha yavaş harcar. Hem hikâyeleri ekonomik kullanmak hem de bu kadar felaketin arka arkaya yaşanması, realist olmaz diye. 

Zaten biz de baş döndürücü, sürreel zamanlarda yaşıyoruz. 

Yukarıda bahsettiğim türden bir diziyi, açık konuşayım, ben yazamam. Bu kadar şiddet dolu, karanlık hikâyeler benlik değil.

Fakat böylesine şaşırtıcı, maske altında maske içeren siyasi gerilim tarzı diziler ilginçtir ve seyretmesini severim.

Tabii dizi değil, çiçek gibi memleketimin gerçek haberleri olunca çok tatsız! 

Öte yandan sadece ülke değil, dünya da siyasi gerilim türünde bir dizinin setine dönüşmekte.

Aynı gün Ankara’da Rusya büyükelçisi suikasta kurban gitti, Berlin’de terör saldırısı oldu, Brüksel’de terör tehdidi yüzünden kısmi sokağa çıkma yasağı ilan edildi.

Dünyanın distopik film türüne en çok yaklaştığı günlerden biri. 

Üçüncü Dünya Savaşı çıkacak teorisinin aksine, ben kendi ülkemin en kısa zamanda siyasi gerilim türünden, sitcom’a geçiş yapmasını istiyorum.

Sanırım çoğumuz aynı bıkkınlıktayız ki, nostalji tavan yaptı. Eski şarkıları, en büyük derdimizin zamlar olduğu, siyasetçilerin espriyle atıştığı, Eurovision’un 10 gün konuşulduğu, çay bahçesinde popüler Türkçe şarkıların dinlendiği, vatandaşın vatandaşa diş bilemediği ve ne tartışılırsa tartışılsın her konunun siyasi bir yöne çekilmediği güzel günleri özlüyoruz, istiyoruz.

Ve gözümüz tok! Vallahi başka da bir şey istemiyoruz!

Yazarın Tüm Yazıları