Arkadan liselik, önden müzelik!

Ben yıllar sonra, bu hafta, bir genç hanımın kendi tercihi yönünde, giyim tarzı dahilinde kullandığı bir kumaş parçasını “Rezalet” olarak nitelendiren ve hükümetin konuyla ilgili birşey yapması gerektiğini söyleyen adam gördüm. Bir farkla: Bez parçası mini etekti!

Haberin Devamı

Lise anılarım, o yıllardaki yasaklar, müfredat, mezuniyet, hepsi taptaze aklımda. “İnsan yaşlandıkça eskileri hatırlarmış” gibi tatsız şakalar yapmayın. İyi ki bir ‘müzelik’ esprisi yazdık başlığa. Bu hafta, işte o lise anılarını yaşadığım kendi okulum Beyoğlu Anadolu Lisesi’nden pek çok çağrı aldım. Biz mezun olduktan sonra lise karma olmuştu, şimdi öğrenci ve velilerin itirazına rağmen, tekrar kız okuluna çevrilmek isteniyormuş. Gerekçe olarak ‘Okulun fiziksel şartları’ gösterilmiş.

 

‘Okulun fiziksel şartları’ ifadesi beni çok düşündürdü. Bizim lise Beyoğlu’nda, Tünel’dedir. Bahçesi yoktur. Tarihi bir binadır. Da... Erkek öğrenciler ortalama 500 kilo mu? Zıpladıklarında bina mı çökecek? Her okulda müthiş futbol sahaları, olimpiyat pistleri var da bizimkinde yok diye mi böyle deniyor? Bahçe olmaması kız öğrencileri bozmuyor da erkek öğrenciler delirip hiltiyle duvarları mı deliyorlar?

 

Haberin Devamı

Diğer yandan okulun hepimizin basketbol, voleybol oynayabildiği kadar büyük bir salonu vardır. O çok amaçlı salonda hem bayrak törenleri yapılır, hem sahnesi ve galerisi olduğundan, seyirciler için sandalye dizilip, tiyatro haline getirilir. Her erkek öğrencinin olimpiyat sporcusu olacak hali yok ya? Belki de bizim liseden tiyatro oyuncuları çıkacak!

 

Hikâye burada başlamadı. Önce malum, İstanbul Erkek Lisesi’nde, ‘proje okul’ planı dahilinde tayin edilen yeni müdüre arkalarını dönen öğrencilerle problemin farkına vardık hepimiz...

 

Sonra diğer liseler yavaş yavaş şikâyetlerini dökmeye başladı.

 

Bu parlak liselerde yasaklanan aktiviteler, bitirilen geleneksel etkinlikler, değiştirilen kadrolar, eğitim kalitesinin değişmesi, yeni kadroların öğrencilere karşı tavır ve telkinleri, bitmeyen bir liste olarak dört bir taraftan gelmeye devam etti ve karşımıza bir resim çıkardı.

 

Haberin Devamı

İşte o resmin en kristalize olmuş halini birkaç gün önce bir tartışma programında seyrettim.

 

Rıza Saka isimli tartışmacı, bir süre AK Parti’nin kendi felsefe ve bakış açısını eğitime yeterince yansıtamadığını iddia etti. Bir noktada da diğer tartışmacıya çok sinirlenip bir nefeste anlattı: Kendisinin de bir kızı varmış ve söz konusu liselerden birinde okuyormuş. Ama çok rahatsızmış. Zira o liselerde mezuniyet adı altında büyük rezaletler oluyormuş.

 

Hakikaten endişelendim. Söz konusu rezalet neydi acaba? Okul yönetimlerinde yolsuzluk? Mezuniyet töreni için para toplama adı altında hırsızlık? Uyuşturucu? Mezun olan öğrencilerin notlarında oynamalar, bazılarına torpil yapmalar, ayrımcılık? Neydi bu büyük rezalet?
Beyefendi meğer lise mezuniyet balolarında içki bulunmasını ve kız öğrencilerin baloya katılırken bazen mini etekli elbise modelleri seçmesini kaste- diyormuş ‘rezalet’ olarak.

 

Haberin Devamı

Yani eğitimini bitirmiş, diplomasını almış, kepini takmış, (Bu liselerde 1 veya 2 yıl hazırlık okunduğu için) 18 yaşını doldurmuş bir üniversite öğrencisi adayının

 

-Sadece eğer kendisi arzu ederse

 

-Anne-babasının onayıyla, hatta genellikle de anne-babasıyla beraber

 

-Kendi seçtiği, mini ya da kapalı kıyafetiyle

 

-İster içki içerek, istemezse içmeyerek (ki bu gencin günün herhangi bir saatinde gittiği, herhangi bir restoran veya kafede de içki içiliyor olması ihtimali vardır)

 

...giderek, arkadaşlarıyla mezuniyeti kutladığı tek bir akşamı, “Bu okullarda yaşanan, örfümüze ananemize aykırı büyük rezaletler” olarak tanımlayan zihniyeti görünce, “Haa” dedim, “durum sandığımızdan daha dramatik”.

 

Haberin Devamı

Ben 18 yaşında liseden mezun olurken, önce gündüz, okulda bir kepli cüppeli tören yapıldı. Pasta kesildi, diplomalarımızı aldık filan. Sonra, başka bir akşam, isteyenler için bir balo düzenlendi. Şahsen tam Rıza Saka’nın rezalet olarak nitelendirdiği mini bir kokteyl elbisesi giyerek, annem ve babamla beraber o baloya gitmişliğim, yanılmıyorsam bir bardak da beyaz şarap içmişliğim var. Hatta sınıfımızda iki kapalı arkadaşımız da vardı, biri o baloya katılmıştı. Rezalet bir yönünü biz görememiştik.

 

Tartışmacı, sonra okul gezileri ve düzenlenen festivalleri de (sanırım müzik festivallerinden bahsediyor) rezalet olarak tanımladı. Ben o ara bir noktada bayılmışım. Ayıldığımda Allah’a şükür henüz hâlâ laik bir ülkeydik!

 

Haberin Devamı

Liselerde mini giyen, başörtüsü takan öğrencilerin yan yana okuması, hepsinin adil ve eşit şartlarda, çok iyi, bilimsel bir eğitim alması değil mi yoksa derdimiz yav?

 

Acaba amaç, eğitimde tektip bir yaşam tarzının onaylanıp empoze edilmesi, kalan milyonlarca insanın hayatının ‘rezalet’ olarak nitelendirileceği, otoriter bir zihniyeti baskın kılmaya çalışmak mı?

 

Eğer ikincisiyse, esas rezalet budur! Ve şikâyet eden liseliler, bizim lisedeyken dediğimiz gibi ‘yüzde binbeşyüz’ haklıdır.

 


Ve eğitimle ilgiliymiş gibi görünen, ‘liselik’ kılıfındaki bu söylem ve düzenlemelerdir esas ‘müzelik’ olan, ya da olması gereken!

Yazarın Tüm Yazıları