Paylaş
İstanbul Belediyesi’yle Akıllı Kent Teknolojileri arasında bir işbirliği anlaşması imzalanmış. Okuduğum bu habere göre, İstanbul, artık dünyanın en akıllı şehirlerinden biri olacakmış.
Sonuçta bir komedyenim. Haberde bol miktarda ‘faz, vizyon, misyon, strateji, yolculuk, çözüm, ekosistem’ filan gibi laflar geçiyor ama şahsen net olarak ne olacağını çözemedim.
İstanbul’u akıllı hale getirmek bence mümkün değil çünkü bu şehir artık bildiğin zırdelidir.
-- Bu şehir yüzyıllardır bir liman şehridir. Ama lodosuydu, toplu taşıma yetersizliğiydi, tankeriydi, bilmem nesiydi derken, çok az insan denizyoluyla seyahat eder. İstanbul’un potansiyeli heba edilmiştir.
-- Dünyanın en müthiş mimarlarının gelip geçtiği bir kenttir, ama yeryüzünün en feci yapılarını da bir çirkinlik müzesi olarak bünyesinde barındırır. İstanbul’un ağzı burnu dağıtılmıştır.
-- Kıtanın en eski şehirlerinden biridir ama tarihi ne varsa mümkün olduğu kadar çabuk yıkılıp yenisi yapılsın diye heves edilir. İstanbul’un hafızası defalarca zorla silinmiştir.
Onlar ‘Ah Güzel İstanbul’ diyeli 51 yıl oldu ama kent hâlâ aynı çekicilikte!
-- Avrupa ve Asya’da toprağı olan, “Bir kıtadan diğerine 10 dakikada geçilebilen bir şehir” olduğu iddia edilir ama İstanbul oradan oraya iki saatten önce geçmenize izin vermez! İstanbul’un damarları tıkanmıştır.
-- Bu kadar doğa katliamına, yeşil düşmanlığına karşın, hâlâ kaldırım kenarından bile kendi kendine ağaç çıkaran, her yeri kedi, köpek, kuş dolu, hayatta kalmak için direnen bir şehirdir. İstanbul’un oksijeni kesilmiştir.
-- Başka bir yerdeyken herkes İstanbul’a gelmek ister, gelip yerleştikten sonra herkes buradan kaçmanın yolunu arar!
-- Sürekli genişlemesi, alan olarak belki dünyanın en geniş şehirlerinden biri haline gelmesine rağmen, beş yüz metrekare arsası için insanlar hâlâ birbirini öldürür! İstanbul kapış kapış parçalanmış, her parçası kapanın elinde kalmıştır.
-- Bu yukarıdaki eziyetler size yapılsa, ya çoktan ölürdünüz ya da delirirdiniz. Her güçlü, yaşam sevinci, gayreti olan canlı gibi, İstanbul da delirmeyi seçmiştir.
-- Kentimiz yıllar önce deliye bağlamış, her sene de kafayı biraz daha kırarak ‘level atlamaktadır’! Ve her tecrübeli deli gibi, bir yerden sonra salmış, kendini neşeye, eğlenceye vurmuş, onunla birlikte yaşayanları delirtmeye karar vermiştir. Yani bizi!
-- Sevgili belediye. Bak kaç senedir bu şehirde yukarıdaki anlattığım problemlere bir taş koyamadınız. Hatta bazılarının altında sizin de imzanız var!
-- ‘Akıllı şehir’, ‘Otobüs durağında düğmeye basınca tansiyonunu ölçen şehir’ filan, her ne demekse... Bırakın bunları. Hâlâ haftada üç kere elektrik kesiliyor bizim mahallede abicim! Hâlâ yağmurda bodrum katlarını sel basıyor. Hâlâ inşaatlar denetlenmiyor, işçiler ölüyor. Etrafta park yok. Park yaptık diye beton döküp etrafa saksıda bitki koyup duruyorsunuz. Boğaz’da her sene bir balık türü bitiyor farkında mısınız? Taksim Meydanı, Beyoğlu rezalet durumda, görüyor musunuz? Müzeler hâlâ berbat. Bir özel müzelere bakın, bir devlete ait olanlara Allasen. Şehrin trafiğine hiç girmiyorum bile. Gerçekten girmiyorum, evden üç kilometreden daha uzak randevuları kabul etmiyorum, ruh sağlığım için!
-- Siz önce 1960’larda filan medeni ülkelerde büyük şehirlerle ilgili yapılmış temel işleri bir bitirin, akıllı şehre, antine kuntine, vizyona misyona sonra bakarsınız!
-- İstanbul’un kafasında huni var güzel kardeşim, artık akıllı şehir olmaz buradan.
-- Siz yukarıda söylediklerimi bir çözün önce, İstanbul ‘uslu’ bir şehir olsun, ‘Kafası ara ara gidip geliyor ama iyi’ şehir olsun ilk ‘faz’da o bize yeter.Ayrıca biz de bu kentte delirdiğimiz için, fazla akıl hepimizi bozar!
Paylaş