Gülşah Öztürk Erten

Ebeveynler çocukları ile oynarken nelere dikkat etmeli?

8 Mayıs 2020
Oyun; çocukların hayal güçlerini, el becerilerini, fiziksel, bilişsel ve duygusal gelişimlerini desteklerken yaratıcılıklarını kullanmalarına izin verir. Çocuklar oyun yoluyla çevrelerindeki dünya ile etkileşime girer, deneyimlerini pekiştirir, sosyal rolleri ve kuralları deneyimlerler.

Ebeveynler çocuklarının oyunlarına dikkatli şekilde eşlik ettiklerinde onların iç dünyalarına inebilir ve yaşadıkları duyguları oyunlarında gözlemleyebilirler. Oyun, ebeveynlere çocuklarıyla tam olarak etkileşim kurmak için harika bir fırsat sunar. Peki, ebeveynler çocukları ile oynarken nelere dikkat etmelidir?

Oyunun kontrolünün çocuğunuzda olmasına izin verin

Oyunda çocuğun size rol vermesine, sizi yönlendirmesine fırsat tanıyın. Böylece karar verme becerileri gelişecek ve ihtiyaç hissettikleri konuyu oyunlarında tecrübe edeceklerdir. Çocuğun doğrudan anlatmakta zorlandığı durumlarda kendi seçimine bırakılmış oyuncaklar kendini ifade edebilmelerindeki en büyük yardımcılarıdır. Çocuk korku, kaygı, öfke ya da hayal kırıklıkları gibi duygularını ve yaşadığı olayları oyun ortamında tekrar yaratır. Defalarca aynı şeyi tekrar oynaması durumu içselleştirmesini sağlayacaktır.

Çocuğunuzun kendini yeterli hissetmesine destek olun

Çocuklar oyunlarında bağımsız hareket edebilmek, kendini yeterli ve güçlü hissedebilmek, yaşadığı kırılmaları telafi edebilmek isterler. Oyunlarda ebeveynler olarak kuralları çocuğun koymasına izin vermeli ve güç mücadelesinden kaçınmalısınız. Oyunlarda yaptığı denemeleri görmeli ve takdir etmelisiniz. Yapamadığı durumlarda ise müdahale etmek yerine denemesi için cesaretlendirmek daha uygun olacaktır.

Oyunda yaptıklarıyla ilgilendiğinizi ve keyif aldığınızı hissettirin

Bazen çocuklar oyunlarda size herhangi bir rol vermezler ancak onlarla birlikte olmanızı isterler. Bu durumlarda çocuğun yaptığı davranışları ona tekrar edebilirsiniz. Ayrıca okul öncesi çocukların sayıları, renkleri, kavramları öğrenmesi için de bu oyunlar fırsattır. Soru sormak yerine “demek kırmızı arabanı sarı arabanın yanına park ettin” gibi cümlelerle oyununa eşlik edebilirsiniz.

Yazının Devamını Oku

Kontrolcü ebeveyn mi koruyucu ebeveyn misiniz?

10 Mayıs 2019
Ebeveynler çocuklarıyla geçirdikleri sürelerde onlara ne kadar hareket ve düşünce özgürlüğü için fırsat tanıdıklarını iyi değerlendirmelidirler. Ancak bazı anne babalar çocuklarını korumak adına onların yeni deneyimlerine fırsat tanımak konusunda kendilerine engel olamayıp, farkında olmadan hayatlarını yönetmeye başlarlar.

AŞIRI KONTROLCÜ EBEVEYN ÖZELLİKLERİ

1. Mükemmeliyetçi olmak

Kontrolcü ebeveynlerin çocuktan beklentileri hatasız olarak her şeyi düzgün yapmasıdır. Katı kurallara sahiptir ve sık sık uyarılarda bulunurlar.

2. Çocuk için her zaman en iyisini bilmek

Her çocuk yaşına uygun karar verme özgürlüğüne sahip olmalıdır. Kontrolcü ebeveynlikte ise alternatifler arasından çocuğa düşünme ve seçim yapma şansı verilmez.

3. Yüksek beklentiler

Kontrolcü ebeveynler çocukların yaptıklarından daha çok yapamadıklarına dikkat ederler. Yüksek notları olan çocuğun okul birinciliğini kaçırmasına odaklanıp çocukta yoğun başarısızlık hissine sebep olan beklentilere sahiptir.

  

4. Bağımsız hareketlerinin sonucunu olumsuz yaşatmak

Anne babalarına danışmadan alınan karar ve yapılan eylemler sonucunda kontrolcü ebeveynler çocuklarına bu durum karşısında aşırı tepki verirler. Durumu dramatize eder ya da sonuçlarıyla ilgili korku oluştururlar.

5. Arkadaşlarla iletişim

Çocuklarının hata yapmasından çok fazla endişelenen kontrolcü ebeveynler çocuklarının iletişim kurduğu tüm arkadaş çevresi ile yakından temas halindedir. En ufak bir sorunda çocukların kendi aralarında olayı çözmesine fırsat tanımadan müdahil olurlar. Ayrıca çocukla birlikte tüm aktivitelerde yer alırlar.

  

ABD'deki 422 çocukla yapılan 8 yıl süren bir çalışmada, kontrolcü ve müdahaleci annelerin 5 yaşındaki çocuklarında duygu ve dürtülerini kontrol etmede iyi olma ihtimalinin daha düşük olduğu tespit edildi. Ayrıca 10 yaşına geldiklerinde duygusal problemlerin ve akademik zorlanmaların olmasının daha muhtemel olduğu sonucuna ulaşıldı. Araştırmacılar küçük çocukların yeni şeyler denemelerinin ve sorunları kendilerinin çözmesinin önemini vurgulamış oldular. Ebeveynler çocukların büyüme yolculuklarında onlara eşlik ederek, ihtiyaçlarını yerinde yeterince karşılamalı ve rehber olmalıdır, çocukların hata yapma ve bunlardan ders çıkarma süreçlerini desteklemelidir.

1. Mükemmeliyetçi olmak

Kontrolcü ebeveynlerin çocuktan beklentileri hatasız olarak her şeyi düzgün yapmasıdır. Katı kurallara sahiptir ve sık sık uyarılarda bulunurlar.

2. Çocuk için her zaman en iyisini bilmek

Her çocuk yaşına uygun karar verme özgürlüğüne sahip olmalıdır. Kontrolcü ebeveynlikte ise alternatifler arasından çocuğa düşünme ve seçim yapma şansı verilmez.

3. Yüksek beklentiler

Kontrolcü ebeveynler çocukların yaptıklarından daha çok yapamadıklarına dikkat ederler. Yüksek notları olan çocuğun okul birinciliğini kaçırmasına odaklanıp çocukta yoğun başarısızlık hissine sebep olan beklentilere sahiptir.

Yazının Devamını Oku

Ağlayan çocuğa söylenmesi gereken 5 cümle

19 Mart 2019
Bebeklikte ihtiyaçlarını anlatamamasından dolayı bebeklerin ağlaması, ebeveynler tarafından bebeğin iletişim şekli olarak kabul edilir. Ancak oyun çocuğu olarak adlandırılan okul öncesi dönemde çocukların hala ağlama krizleri yaşamalarını anne babalar kabul etmekte zorlanır ve ne yapacaklarını çoğu zaman bilemezler. İhtiyaçlarını anlatmak dışında ağlamanın çocuklar için farklı işlevleri vardır.

Ebeveynler öncelikle ağlamanın çocuklar için bir duygusal boşaltım olduğunu bilmeli ve ağlamalarını kabullenerek işe başlamalılardır. Mesele çocukların ağlamayla baş etme kapasitelerini geliştirmek ve ağlamayı silah olarak kullanmalarının önüne geçmek olmaktır. Bunun için çocuklar ağlarken size yardımcı olacak 5 cümle şu şekildedir;

Okul öncesi çocukları duygularını söze dökmeyi öğrense bile henüz bu duyguların üstesinden gelmeyi öğrenemezler. Babasının işe gitmesi yüzünden ağladığını söyleyen bir çocuğun üzüldüğünün anlaşılması ve ifade edilmesi duygunun çocuk tarafından isimlendirilmesini sağlar. Böylece çocuk zamanla duygusal zeka olarak gelişme sağlar, hayal kırıklıkları ile baş etmeyi öğrenir ve gözyaşlarını daha az kullanma ihtiyacı hisseder.

Bazen çocukların ağlamaları ebeveynin tutumunu değiştirmesine yöneliktir. “Üzgün olduğun zaman ağlamanı anlıyorum” demek ağlama karşısında ebeveynin telaşlanmadığını ve tutumunu değiştirmeyeceğini çocuğa gösterir. Anne baba tarafından kullanılacak bu cümle ile ağlama normalleştirilecek ve çocuğun silah olarak kullanması engellenecektir.

“Bazen çok istediğin bir şeyi elde edemezsin bu gerçekten çok sinir bozucu” demek istediğini alamamış olsa da çocuğa anlaşıldığı ve tepkisi için ona kızmayan bir ebeveyni olduğu mesajı gönderir. Çocuklar için böyle bir tesellinin bile tek başına yeterli olduğu zamanlar vardır.

Yazının Devamını Oku

Çocuğunuzun sizi daha iyi dinlemesi için ipuçları

21 Şubat 2019
Ebeveyn-çocuk çatışmalarına bakıldığında ailelerin en büyük şikayetlerinden biri çocuklar tarafından sözlerinin yeterince dinlenilmemesi olmaktadır. Çoğu zaman çocuğun düşünmeden, anlık hareket etme ihtiyacı yetişkinleri doğru şekilde anlamasına engel olabilmektedir. Ebeveynler iletişimlerinde bazı noktalara dikkat ederek bu çatışmaların üstesinden gelebilirler. Peki ama nasıl?

KONUŞURKEN MESAFENİZİ İYİ AYARLAYIN

Çocuklarla iletişimde onların göz hizasında olmak kadar önemli bir nokta da sizi daha iyi dinlemeleri için onlara yakın olmanızdır. Hatta bazı çocuklar o an ilgileri farklı şeylerde olduğunda sizi duyamazlar. Bu durumda dokunarak dikkatlerini çekmek çok faydalı olacaktır.

OLUMSUZ CÜMLELER YERİNE BEKLENTİLERİNİZİ SÖYLEYİN

Henüz beyin gelişimi tamamlanmamış çocukların dikkatleri oldukça kısadır. Özellikle yapmamaları gerekenleri anlatan bir konuşma onlar için çok da faydalı olmayacaktır. Çocuklar cümlenin sonunu yeterince dikkatli dinleyemeyebilir. “Oyuncaklarını evin her yerine dağıtamazsın” yerine “oyuncaklarınla odanda oynayabilirsin” çok daha anlaşılır bir cümle olacaktır.

KISA VE SOMUT CÜMLELER KURUN

Çocuklara “Odan çok dağınık görünüyor, bu karmaşayı ortadan kaldırmalısın” yerine “Oyuncaklarını kutusuna koymalısın” gibi bir cümle kurmak, onlardan ne beklediğinizi çok daha net bir şekilde anlamalarını sağlar.

SÖYLEDİKLERİNİZİ TEKRAR ETMESİNİ TEŞVİK EDEBİLİRSİNİZ

Konuşmanız bittikten sonra “peki şimdi ne yapacaksın?” gibi bir cümleyle yeterince ve doğru anlaşılıp anlaşılmadığınızı kontrol edebilirsiniz. Ayrıca kendilerinden beklenileni tekrar etmek çocukları da teşvik edecektir.

YAPMASINI İSTEDİĞİNİZ KONULARDA İKİ SEÇENEK SUNMAYA ÇALIŞIN

Çocuklara seçenek sunmak işbirliği yapmalarını kolaylaştıracaktır. Ancak ikiden fazla seçenek olduğunda işler daha karmaşık olup süreç uzayabilir. Örneğin; “önce salatanı mı pilavını mı yemek istersin?”

HAYAL KIRIKLIĞI YA DA ÖFKE YARATACAK DURUMLARA KARŞI ÖNCEDEN BİLGİ VERİN

Uyku vakti geldiği için oyununu yarıda bırakması gereken bir çocuğun hayal kırıklığı ya da öfke yaşayacağını bilmelisiniz. Bu durumda hemen oyundan kalkmasını beklemek yerine uyku vaktinden 5-10 dk kadar önce oyununu bitirmesi için çocuğunuza uyarıda bulunmak sizi dinlemesini kolaylaştıracaktır.

ÇOCUĞUNUZUN İHTİYACINI ANLAMAYA ÇALIŞIN

Çocuğunuzun hangi durumlarda sizi dinlemediğine dikkat edin ve duygularını anlamaya çalışın. Unutmayın kazanılmasını istediğiniz davranışlar sadece çocuğunuzun değil sizin de sorumluluğunuzdadır. Çocuğunuz tek taraflı beklentilerinizi söylediğiniz bir ortam yerine iş birliği yaparak anlaşıldığını hissettiği bir ortamda çok daha özverili davranacaktır.

Çocuklarla iletişimde onların göz hizasında olmak kadar önemli bir nokta da sizi daha iyi dinlemeleri için onlara yakın olmanızdır. Hatta bazı çocuklar o an ilgileri farklı şeylerde olduğunda sizi duyamazlar. Bu durumda dokunarak dikkatlerini çekmek çok faydalı olacaktır.

Henüz beyin gelişimi tamamlanmamış çocukların dikkatleri oldukça kısadır. Özellikle yapmamaları gerekenleri anlatan bir konuşma onlar için çok da faydalı olmayacaktır. Çocuklar cümlenin sonunu yeterince dikkatli dinleyemeyebilir. “Oyuncaklarını evin her yerine dağıtamazsın” yerine “oyuncaklarınla odanda oynayabilirsin” çok daha anlaşılır bir cümle olacaktır.

Çocuklara “Odan çok dağınık görünüyor, bu karmaşayı ortadan kaldırmalısın” yerine “Oyuncaklarını kutusuna koymalısın” gibi bir cümle kurmak, onlardan ne beklediğinizi çok daha net bir şekilde anlamalarını sağlar.

Konuşmanız bittikten sonra “peki şimdi ne yapacaksın?” gibi bir cümleyle yeterince ve doğru anlaşılıp anlaşılmadığınızı kontrol edebilirsiniz. Ayrıca kendilerinden beklenileni tekrar etmek çocukları da teşvik edecektir.

Çocuklara seçenek sunmak işbirliği yapmalarını kolaylaştıracaktır. Ancak ikiden fazla seçenek olduğunda işler daha karmaşık olup süreç uzayabilir. Örneğin; “önce salatanı mı pilavını mı yemek istersin?”

Uyku vakti geldiği için oyununu yarıda bırakması gereken bir çocuğun hayal kırıklığı ya da öfke yaşayacağını bilmelisiniz. Bu durumda hemen oyundan kalkmasını beklemek yerine uyku vaktinden 5-10 dk kadar önce oyununu bitirmesi için çocuğunuza uyarıda bulunmak sizi dinlemesini kolaylaştıracaktır.

Yazının Devamını Oku

Bebeğinizi anlıyor musunuz?

13 Şubat 2019
Eşler daha çocuk sahibi olmaya karar verdikleri anda çocuğa ruhsal olarak yatırım yapılmaya başlanır. Anne bebeğini karnında taşımadan önce zihninde taşır. İşte bu andan itibaren ebeveynlerin bir yandan bebeklerinden beklentileri oluşurken bir yandan da gelecekte ona karşı davranış ve tutumları içinde zihinleri meşgul olur. Dolayısı ile bebek dünyaya geldiğinde birçok ebeveyn için yapılacak ve yapılmayacak davranışlar listesi hazırdır. Peki bu kadar hazırlık ve beklenti ile karşılanan bebekleri gerçekten duyup ne istediklerine odaklanmak mümkün olabiliyor mu?

BEBEK İÇİN İLK TRAVMA DOĞUMDUR

BEBEK İÇİN İLK TRAVMA DOĞUMDUR denilir. Bebeğin alıştığı ortamdan dünyaya gelerek yeni çevresine alışması ilk zorlu görevidir. Bu aşamada ona güven verebilecek en önemli kişi ise annesidir. Beslenme, alt temizliği, uyku gibi fiziksel ihtiyaçlar kadar önemli bir ihtiyaç da ten temasıdır, sıcak bir sarılmadır. Bebeğin doğum sonrası hayatta kalmasına yardımcı olan reflekslerden oluşan beyni, fiziksel duyumlar kadar duygusal duyumlara da ihtiyaç duyar. Duygusal ihtiyaçları yeterince karşılanmayan bebeklerde ağır gelişimsel gerilikler hatta ölümler görülmüştür.

Duygusal ihtiyacın bebekler için ne kadar önemli olduğunu, Alman imparator 2.Frederick’in çocukların doğuştan getirdiği dilin ne olduğunu merak ederek yaptığı deneyde bize göstermiştir. 50 kadar bebeğin her türlü ihtiyacı bakıcılar tarafından karşılanmış ancak asla konuşulmamış ve dokunulmamıştır. Maalesef deney sonucuna ulaşamadan bebekler ölmüştür. Beyindeki hipokampüs bölümü iletişimsizlik sonucu istenilmediğini düşünerek hayati salgılamaları durdurmuştur.

BEBEKLER ANNE KARNINDAKİ ORTAMI DEVAM ETTİRMEK İSTER

Bebekler doğum sonrası ilk aylarda anne karnında bulunduğu ortamı devam ettirmek ister. Bu uyaranların başında anne karnında duyduğu sesler gelir. Yenidoğan için aşırı sessiz ve tekdüze ortam yerine anne babanın yumuşak ses tonu, hafif sallantılar ve kucakta hissedeceği sıcaklık çok daha tanıdık ve güven verici olacaktır. Bununla birlikte kucakta annenin yüzüne odaklanma becerisine sahip olan bebek için göz teması gittikçe önem kazanacaktır.

BEBEK KUCAĞA ALINIRSA ŞIMARMAZ

Bu dönemde bebeğin kucağa alışması, fazla ilgi ile şımarması, gereksiz süre memede kalması gibi korkular gerçeği yansıtmamakta sadece bebeğin ruhsal ihtiyacı sonucunda oluşmaktadır. Dolayısı ile bunların zamanında ve yeterince karşılanması gerekmektedir. Buna karşılık tüm fiziksel ihtiyaçları karşılandığı halde sakinleşemeyen bebekler aileleri paniğe sürükleyebilir. Bu ağlamalar refleks olabileceği gibi bebeğin tek bildiği iletişim dili ile ihtiyaç duyduğu fiziksel ve duygusal yakınlığı anlatması da olabilir.

ANNELİK SEZGİLERİNİZE GÜVENİN

Bu durumlarda anneler bebeklerinin ihtiyaçlarını anlamak ve hissetmek için etkileyici yeteneklere sahip olduklarını hatırlamalıdırlar. Sakin kalarak sadece bebeğinize odaklanmak çok daha fazla işe yarayacaktır. Anneliğin tadını ilk aylarda doyasıya yaşayın ve sezgilerinize güvenin. Kurallar ve doğrular peşinden koşmaya çalışmak yerine ana odaklanmak ve bol bol ten teması yaşamak ileride bebeğinizin ihtiyaç duyacağı güven duygusunun temelinin sağlam atılması sağlayacaktır.

BEBEK İÇİN İLK TRAVMA DOĞUMDUR denilir. Bebeğin alıştığı ortamdan dünyaya gelerek yeni çevresine alışması ilk zorlu görevidir. Bu aşamada ona güven verebilecek en önemli kişi ise annesidir. Beslenme, alt temizliği, uyku gibi fiziksel ihtiyaçlar kadar önemli bir ihtiyaç da ten temasıdır, sıcak bir sarılmadır. Bebeğin doğum sonrası hayatta kalmasına yardımcı olan reflekslerden oluşan beyni, fiziksel duyumlar kadar duygusal duyumlara da ihtiyaç duyar. Duygusal ihtiyaçları yeterince karşılanmayan bebeklerde ağır gelişimsel gerilikler hatta ölümler görülmüştür.

Duygusal ihtiyacın bebekler için ne kadar önemli olduğunu, Alman imparator 2.Frederick’in çocukların doğuştan getirdiği dilin ne olduğunu merak ederek yaptığı deneyde bize göstermiştir. 50 kadar bebeğin her türlü ihtiyacı bakıcılar tarafından karşılanmış ancak asla konuşulmamış ve dokunulmamıştır. Maalesef deney sonucuna ulaşamadan bebekler ölmüştür. Beyindeki hipokampüs bölümü iletişimsizlik sonucu istenilmediğini düşünerek hayati salgılamaları durdurmuştur.

Bebekler doğum sonrası ilk aylarda anne karnında bulunduğu ortamı devam ettirmek ister. Bu uyaranların başında anne karnında duyduğu sesler gelir. Yenidoğan için aşırı sessiz ve tekdüze ortam yerine anne babanın yumuşak ses tonu, hafif sallantılar ve kucakta hissedeceği sıcaklık çok daha tanıdık ve güven verici olacaktır. Bununla birlikte kucakta annenin yüzüne odaklanma becerisine sahip olan bebek için göz teması gittikçe önem kazanacaktır.

Bu dönemde bebeğin kucağa alışması, fazla ilgi ile şımarması, gereksiz süre memede kalması gibi korkular gerçeği yansıtmamakta sadece bebeğin ruhsal ihtiyacı sonucunda oluşmaktadır. Dolayısı ile bunların zamanında ve yeterince karşılanması gerekmektedir. Buna karşılık tüm fiziksel ihtiyaçları karşılandığı halde sakinleşemeyen bebekler aileleri paniğe sürükleyebilir. Bu ağlamalar refleks olabileceği gibi bebeğin tek bildiği iletişim dili ile ihtiyaç duyduğu fiziksel ve duygusal yakınlığı anlatması da olabilir.

Bu durumlarda anneler bebeklerinin ihtiyaçlarını anlamak ve hissetmek için etkileyici yeteneklere sahip olduklarını hatırlamalıdırlar. Sakin kalarak sadece bebeğinize odaklanmak çok daha fazla işe yarayacaktır. Anneliğin tadını ilk aylarda doyasıya yaşayın ve sezgilerinize güvenin. Kurallar ve doğrular peşinden koşmaya çalışmak yerine ana odaklanmak ve bol bol ten teması yaşamak ileride bebeğinizin ihtiyaç duyacağı güven duygusunun temelinin sağlam atılması sağlayacaktır.

Yazının Devamını Oku

Öz güvenli ya da narsist çocuk yetiştirmek

11 Ekim 2017
Bir kişilik özelliği olan özgüven kendimize ne kadar değer verdiğimizle ilgili olup sorun çözme ve baş etme becerilerini arttırır, doğru ve yerinde davranış sergilenmesine yardımcı olur. Narsistik kişilik özelliği ise başarıya aşırı odaklanmakla birlikte kişinin kendisinin diğerlerinden özel ve üstün olduğunu düşünmesidir. Övgüye muhtaç olan narsist bireylerin eleştiriye asla dayanamadıklarını dile getiren Uzman Klinik Psikolog & Pedagog Gülşah Öztürk Erten, altta yatan değersizlik duygusuna karşı mükemmel olma çabasıyla kendilerini gösterdiklerini belirtti.

0-6 YAŞ DÖNEMİNDE KİŞİLİĞİN TEMELLERİ ATILIYOR

Öz güvenli bireylerin diğer insanlarla ilişkileri iyidir, çevresine karşı duyarlıdır, empati yeteneği yüksektir, etrafındakiler tarafından sevilir, güçlü ve zayıf yönlerini bilir. Oysa narsist bireyler diğer insanlarla ilişkilerinde problem yaşarlar, sürekli ilgi odağı olmak isterler, kontrol etmeyi severler, çevrelerindekiler tarafından soğuk bulunurlar ve zayıf yönlerini kabul etmezler.

Araştırmalar kişilik özellikleri temellerinin 0-6 yaş arasında atıldığını gösteriyor. Bu durumda çocukların öz güvenli ya da narsist bireyler olarak yetişmesinde ailelerin etkisi son derece büyüktür.

"SEN HARİKASIN, MÜTHİŞ OLDU" GİBİ ABARTILI CÜMLELERDEN KAÇININ

Çocukluk döneminde ailelerin her sözü ve bakışı çocuk tarafından kendini şekillendirmesi için bir ipucu olarak kullanılır. Dolayısı ile çocuk her hareketinden sonra ebeveyninin gözlerine bakacak ve onlar tarafından onaylanma bekleyecektir. Ebeveynler burada iyi niyetli olarak aşırı övgüyle yaklaştıklarında öz güven yerine her çocukta doğuştan var olan narsizmi besleyeceklerdir. Ailelerin çocuklarının öz güvenlerini destekleyici ve cesaretlendirici cümleleri önemlidir. Burada dikkat edilmesi gereken "sen harikasın, müthiş oldu" gibi abartı ve içeriği olmayan cümleler yerine yaptığı davranışını ve duygusunu ona yansıtacak cümleler kurulmasıdır.

İSTEDİKLERİNİ ANNINDA GERÇEKLEŞTİRMEYİN!

Erken çocukluk döneminde, gelişim özellikleri nedeni ile çocuklar bekleme kapasitesine sahip değillerdir. Ancak “mükemmel anne” olmak yerine “yerinde ve yeterince anne” olma çabasında olan yetişkinlerin varlığı ile çocuklar dünyanın gerçeklik kuralını ve beklemeyi öğrenirler. Bu dönemde belli bir düzeyde kırılma yaşarlar. Aksi takdirde isteklerinin anında gerçekleşmesi ve hiç kırılma yaşamaması, diğerlerinin düşünce ve hislerini önemsemeyen narsist bireyler yetişmesinde rol oynayacaktır.

İHTİYAÇLARINI GÖRMEZDEN GELMEYİN

Narsizm oluşmasında ebeveyn tarafından her isteğinin anında gerçekleşmesi kadar önemli olan bir diğer nokta da çocuğun ihtiyaçlarının giderilmemesi ve görmezden gelinmesidir. Her çocuk yaptığı davranışın görülmesine ve aynalanmasına ihtiyaç duyar. Aile tarafından erken yaşlarda yeterince aynalanmamış bireyler çevreleri tarafından sürekli takdir ve onay bekleyen bir döngü içerisine girerler.

ÖZ GÜVENİ YÜKSEK ÇOCUK YETİŞTİRMENİN TEMELİ KOŞULSUZ SEVGİDEN GEÇİYOR

Tek derdi ebeveynlerini mutlu etmek olan çocuklar sevgiyi koşullu aldıkları bir aile ortamında kendilerini tanıma şansı bulamazlar. Böyle yetişen bir çocuk sadece başarı ve diğer insanların takdirini kazanmak üzerine kendini ortaya koyacaktır. Oysa öz güveni yüksek çocuk yetiştirmenin temeli koşulsuz sevgiden oluşmaktadır.

KURAL VE SINIRLAR ŞART

  

Çocukların aile dışındaki dünyalarında da uyumlu, başkalarının haklarına saygılı, empati yeteneği gelişmiş öz güvenli bireyler olmalarında kural ve sınırların olması da şarttır. Okul öncesi dönemde kurallar çocuğun kişilik gelişimini destekleyecektir ve kendini güvende hissetmesini sağlayacaktır.

MUTLU OLSUNLAR DERKEN GERÇEKLİKTE UZAKLAŞMAYIN

Aile tutumlarında dikkat edilecek noktalar olduğu kadar aile bireylerinin davranışlarındaki süreklilik ve tutarlılık da kişilik gelişiminde büyük rol oynayacaktır. Aileler çocukların mutlu olmasını isterken ve çabalarken, gerçeklikten uzaklaşılmamasına özen göstermelidir.

Öz güvenli bireylerin diğer insanlarla ilişkileri iyidir, çevresine karşı duyarlıdır, empati yeteneği yüksektir, etrafındakiler tarafından sevilir, güçlü ve zayıf yönlerini bilir. Oysa narsist bireyler diğer insanlarla ilişkilerinde problem yaşarlar, sürekli ilgi odağı olmak isterler, kontrol etmeyi severler, çevrelerindekiler tarafından soğuk bulunurlar ve zayıf yönlerini kabul etmezler.

Araştırmalar kişilik özellikleri temellerinin 0-6 yaş arasında atıldığını gösteriyor. Bu durumda çocukların öz güvenli ya da narsist bireyler olarak yetişmesinde ailelerin etkisi son derece büyüktür.

Çocukluk döneminde ailelerin her sözü ve bakışı çocuk tarafından kendini şekillendirmesi için bir ipucu olarak kullanılır. Dolayısı ile çocuk her hareketinden sonra ebeveyninin gözlerine bakacak ve onlar tarafından onaylanma bekleyecektir. Ebeveynler burada iyi niyetli olarak aşırı övgüyle yaklaştıklarında öz güven yerine her çocukta doğuştan var olan narsizmi besleyeceklerdir. Ailelerin çocuklarının öz güvenlerini destekleyici ve cesaretlendirici cümleleri önemlidir. Burada dikkat edilmesi gereken "sen harikasın, müthiş oldu" gibi abartı ve içeriği olmayan cümleler yerine yaptığı davranışını ve duygusunu ona yansıtacak cümleler kurulmasıdır.

Erken çocukluk döneminde, gelişim özellikleri nedeni ile çocuklar bekleme kapasitesine sahip değillerdir. Ancak “mükemmel anne” olmak yerine “yerinde ve yeterince anne” olma çabasında olan yetişkinlerin varlığı ile çocuklar dünyanın gerçeklik kuralını ve beklemeyi öğrenirler. Bu dönemde belli bir düzeyde kırılma yaşarlar. Aksi takdirde isteklerinin anında gerçekleşmesi ve hiç kırılma yaşamaması, diğerlerinin düşünce ve hislerini önemsemeyen narsist bireyler yetişmesinde rol oynayacaktır.

Yazının Devamını Oku

Çocuklara yemek yedirme savaşı nasıl sonlandırılır?

14 Temmuz 2017
Çocuklara beslenme alışkanlığı kazandırmak için yorucu uğraşlar verildiğini söyleyen Uzman Klinik Psikolog & Pedagog Gülşah Öztürk Erten, çocuklarla yaşanan yemek yedirme savaşının nasıl sonlandırılabileceğini anlattı.

Ebeveynlerin büyük bir bölümü çocuklara erken dönemlerde kazandırılması gereken alışkanlıkların başında beslenme alışkanlığının da olduğunun farkındadır. Ancak çoğunlukla bu alışkanlığı kazandırmak için yorucu savaşlar verilir. Sonunda bir kaşık daha yemesi için dakikalarca uğraşıp yorulan bir ebeveyn ve mutsuz bir çocuk resmi karşımızdadır.             

Uzman Klinik Psikolog & Pedagog Gülşah Öztürk Erten bu alışkanlığı kazandırmanın erken çocukluk dönemlerinden itibaren dikkat edilmesi gereken kurallarla birlikte bir süreç olduğunun bilinmesi gerektiğini belirtiyor…

    

Beslenme Alışkanlığı Kazandırma Konusunda Ebeveynlerin Dikkat Etmesi Gereken Noktalar

  

Yazının Devamını Oku

Çocuğunuzun karnesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

6 Haziran 2017
Okulların kapanmasına sayılı günler kala karne ve tatil heyecanı da başlıyor. Karne birçok çocuk için ebeveyn ve akran baskısının yoğun hissedilmesine sebep olan bir göstergedir. Uzman Klinik Psikolog & Pedagog Gülşah Öztürk Erten, sene içindeki performansın değerlendirildiği karnenin, ebeveynler tarafından nasıl okunduğunun ve nasıl tepki verildiğinin son derece önemli olduğunu belirtiyor.

KÖTÜ NOTLAR OLAN KARNE

Öncelikle sene boyunca gösterilen öğrenim sürecinin değerlendirilmesi olarak görülen karnenin, çocuğun tüm potansiyelini yansıtmayacağı unutulmamalıdır. Çocuğun ilgi ve yeteneklerini değerlendirmek için daha fazla çabaya ihtiyaç vardır. Karne döneminden önce sorunun tespit edilerek çözümüne yönelik destek alınması gerekir. Sorun bazen duygusal ve psikolojik desteğe ihtiyaç duyduğu dönemler olabileceği gibi bazen de dikkat eksikliği, öğrenme güçlüğü gibi özel eğitim ihtiyaçlarının fark edilmemiş olması olabilir.

TÜM NOTLARI PEKİYİ OLAN KARNELER

Çocukların göstermiş olduğu yoğun gayretle alınan bu başarı ebeveynlere de mutluluk ve gurur yaşatmaktadır. Bu karnelerin önemsenmesi, ödüllendirilmesi çocukların ihtiyaç duyduğu görülme, değerli hissetme duygusu ve motivasyon için önemlidir. Burada dikkat edilmesi gereken amacından sapmayan ödüllendirme ve tepkiler verilmesi gerektiğidir.

Bir diğer önemli konu ise bu başarı öncesi ailenin tutumu ve beklentileridir. Bazı ebeveynlerde var olan mükemmeliyetçi ve kontrolcü yapı ya çocuklara model olmakta ya da yüksek beklentiyi karşılama çabasına girmelerine sebep olmaktadır. Notları beklendiği gibi olmadığında ebeveynleri tarafından kabul görmeyecekleri ve sevilmeyecekleri duygusu altında ezilirler. Ebeveynler çocuklar için en iyisini isterken bu aşırı beklentiler sonucu mükemmel ancak kendini mutsuz ve yetersiz hisseden çocuklar olarak hayata atılmasına sebep olacaktır.

AİLELERE ÖNERİLER

    Kötü notları yargılamak yerine çocuğun başarısızlığına neden olan psikolojik ve fizyolojik sebepleri değerlendirin. Okul ve aile ortamında yaşadığı sorunları, iletişim eksikliklerini, öğrenmesini etkileyecek dikkat dağınıklığı, öğrenme güçlüğü vb. problemlerin olup olmadığını araştırın.Başarısızlık nedenlerini değerlendirirken eleştirmek yerine dinleyin ve sadece sonuca değil sürece de odaklanın. Göstermiş olduğu gayret ve çabayı görmezden gelmeyin.Çocukların ilgi ve yeteneklerini tanımaları için fırsat yaratın; farklı spor ve sanatsal faaliyetleri denemesini sağlayın.Verilen karne ödüllerinin uygun seçilmesine dikkat edin. Başarıdan alacağı hazzın önüne hediyenin geçmesine izin vermeyin.Karne sonucunda verilecek cezanın çok etkili bir yöntem olmayacağını bilmelisiniz. Çocuklar için davranışın sonucunu hemen görmeleri önemlidir. Dolayısı ile sınavlarını yıl boyunca takip edip gerekli destek ve yönlendirmeyi yapmanız daha işlevsel olacaktır.Yüksek beklentilerle çocuğun gerçek potansiyelini göstermesine engel olabileceğinizi bilmelisiniz. Çocukların eğitim hayatı boyunca ihtiyacı olan şey doğru seçim yapabilmeleri için yollarına ışık tutan ebeveynlerdir.

Öncelikle sene boyunca gösterilen öğrenim sürecinin değerlendirilmesi olarak görülen karnenin, çocuğun tüm potansiyelini yansıtmayacağı unutulmamalıdır. Çocuğun ilgi ve yeteneklerini değerlendirmek için daha fazla çabaya ihtiyaç vardır. Karne döneminden önce sorunun tespit edilerek çözümüne yönelik destek alınması gerekir. Sorun bazen duygusal ve psikolojik desteğe ihtiyaç duyduğu dönemler olabileceği gibi bazen de dikkat eksikliği, öğrenme güçlüğü gibi özel eğitim ihtiyaçlarının fark edilmemiş olması olabilir.

Çocukların göstermiş olduğu yoğun gayretle alınan bu başarı ebeveynlere de mutluluk ve gurur yaşatmaktadır. Bu karnelerin önemsenmesi, ödüllendirilmesi çocukların ihtiyaç duyduğu görülme, değerli hissetme duygusu ve motivasyon için önemlidir. Burada dikkat edilmesi gereken amacından sapmayan ödüllendirme ve tepkiler verilmesi gerektiğidir.

Bir diğer önemli konu ise bu başarı öncesi ailenin tutumu ve beklentileridir. Bazı ebeveynlerde var olan mükemmeliyetçi ve kontrolcü yapı ya çocuklara model olmakta ya da yüksek beklentiyi karşılama çabasına girmelerine sebep olmaktadır. Notları beklendiği gibi olmadığında ebeveynleri tarafından kabul görmeyecekleri ve sevilmeyecekleri duygusu altında ezilirler. Ebeveynler çocuklar için en iyisini isterken bu aşırı beklentiler sonucu mükemmel ancak kendini mutsuz ve yetersiz hisseden çocuklar olarak hayata atılmasına sebep olacaktır.

Yazının Devamını Oku