Paylaş
Öz güvenli bireylerin diğer insanlarla ilişkileri iyidir, çevresine karşı duyarlıdır, empati yeteneği yüksektir, etrafındakiler tarafından sevilir, güçlü ve zayıf yönlerini bilir. Oysa narsist bireyler diğer insanlarla ilişkilerinde problem yaşarlar, sürekli ilgi odağı olmak isterler, kontrol etmeyi severler, çevrelerindekiler tarafından soğuk bulunurlar ve zayıf yönlerini kabul etmezler.
Araştırmalar kişilik özellikleri temellerinin 0-6 yaş arasında atıldığını gösteriyor. Bu durumda çocukların öz güvenli ya da narsist bireyler olarak yetişmesinde ailelerin etkisi son derece büyüktür.
Çocukluk döneminde ailelerin her sözü ve bakışı çocuk tarafından kendini şekillendirmesi için bir ipucu olarak kullanılır. Dolayısı ile çocuk her hareketinden sonra ebeveyninin gözlerine bakacak ve onlar tarafından onaylanma bekleyecektir. Ebeveynler burada iyi niyetli olarak aşırı övgüyle yaklaştıklarında öz güven yerine her çocukta doğuştan var olan narsizmi besleyeceklerdir. Ailelerin çocuklarının öz güvenlerini destekleyici ve cesaretlendirici cümleleri önemlidir. Burada dikkat edilmesi gereken "sen harikasın, müthiş oldu" gibi abartı ve içeriği olmayan cümleler yerine yaptığı davranışını ve duygusunu ona yansıtacak cümleler kurulmasıdır.
Erken çocukluk döneminde, gelişim özellikleri nedeni ile çocuklar bekleme kapasitesine sahip değillerdir. Ancak “mükemmel anne” olmak yerine “yerinde ve yeterince anne” olma çabasında olan yetişkinlerin varlığı ile çocuklar dünyanın gerçeklik kuralını ve beklemeyi öğrenirler. Bu dönemde belli bir düzeyde kırılma yaşarlar. Aksi takdirde isteklerinin anında gerçekleşmesi ve hiç kırılma yaşamaması, diğerlerinin düşünce ve hislerini önemsemeyen narsist bireyler yetişmesinde rol oynayacaktır.
Narsizm oluşmasında ebeveyn tarafından her isteğinin anında gerçekleşmesi kadar önemli olan bir diğer nokta da çocuğun ihtiyaçlarının giderilmemesi ve görmezden gelinmesidir. Her çocuk yaptığı davranışın görülmesine ve aynalanmasına ihtiyaç duyar. Aile tarafından erken yaşlarda yeterince aynalanmamış bireyler çevreleri tarafından sürekli takdir ve onay bekleyen bir döngü içerisine girerler.
Tek derdi ebeveynlerini mutlu etmek olan çocuklar sevgiyi koşullu aldıkları bir aile ortamında kendilerini tanıma şansı bulamazlar. Böyle yetişen bir çocuk sadece başarı ve diğer insanların takdirini kazanmak üzerine kendini ortaya koyacaktır. Oysa öz güveni yüksek çocuk yetiştirmenin temeli koşulsuz sevgiden oluşmaktadır.
Çocukların aile dışındaki dünyalarında da uyumlu, başkalarının haklarına saygılı, empati yeteneği gelişmiş öz güvenli bireyler olmalarında kural ve sınırların olması da şarttır. Okul öncesi dönemde kurallar çocuğun kişilik gelişimini destekleyecektir ve kendini güvende hissetmesini sağlayacaktır.
Aile tutumlarında dikkat edilecek noktalar olduğu kadar aile bireylerinin davranışlarındaki süreklilik ve tutarlılık da kişilik gelişiminde büyük rol oynayacaktır. Aileler çocukların mutlu olmasını isterken ve çabalarken, gerçeklikten uzaklaşılmamasına özen göstermelidir.
Paylaş