Paylaş
Kendini bilmez gazeteci Susurluk yazarmış!
Geçenlerde otomobille gazeteye giderken Radyo Foreks'te Süleyman Yıldız'ın programını dinliyordum. Aniden dikkat kesildim.
Yıldız, Enis Berberoğlu ile Susurluk sohbeti yaparken, Mecbure Canan Barlas'tan alıntı yaptı. Önce kulağıma inanamadım, sonra yazının çıktığı gazeteyi bulup okudum. Bakın Barlas ne diyordu:
‘‘Devletin içindeki kokuşmuşluk Susurluk ile kapandı. Suçlu Devlet çıktı. Kimse aldırmadı. Devletin içindeki yasa dışı örgütlerin sınırları belli değil. Artık Susurluk da önemli değil. Zaten kendini bilen basın mensubu Susurluk'tan hiç söz etmedi. Devletçi ve gerici takım sadece tek başına hırsız yakalamak için didindi. Faili meçhul cinayetlerin failleri anlaşıldı gibi. Bu da içselleştirildi.’’
Evet, Mecbure Canan Barlas'ın bu yorumunu aktaran Süleyman Yıldız, Enis Berberoğlu'na sordu:
- O zaman siz de kendini bilmez gazeteci misiniz?
Berberoğlu, ne yapsın? Aile terbiyesi yüzünden lafı çevirdi:
- Canan Hanım benden eski gazetecidir, o ne dediğini bilir.
Demek ki neymiş, kendini bilen gazeteci Susurluk'tan bahsetmezmiş... Peki, nelerden söz edermiş?
En iyisi Mecbure Canan Barlas ve eşi Mehmet Barlas'ı örnek göstererek konu başlıkları halinde sayalım...
Mesela Canan Barlas'ın mönüsü bellidir. Soyut demokrasi, somut Refah ve Tansu Çiller övgüsü ana yemektir... Kenar süsü olarak az biraz globalleşme, melatonin hapının faydaları, küreselleşme gibi konuları içeren yazılar yazar...
Mehmet Barlas'ın çok sevdiği konular arasında Yeniköy, Ahmet Mesut Yılmaz'ın marifetleri, Mauritius adasında rastladığı Türk büyükleri, silah almaya parası olmayan fakat Londra'daki müzayedede satışa çıkarılan Churchill'in mektuplarını satın alan Genelkurmay, Tansu Hanım'ın giderek artan popülaritesi gelir...
Haaaa! Az kaldı unutuyordum. TGRT den sürdürdüğü yorumlarına uzuuun bir tatile çıktığı için ara vermiş...
BİR RASTLANTI
Mecbure hanımın Susurluk'la ilgili yazısını arşivde ararken yazılarından birinde Güven Erkaya'dan bahsetmesi dikkatimi çekti...
‘‘Askerken bile siyasi konularda aşırı fikirler üretiyor ve bunu resmi olmayan yerlerde açık açık konuşuyordu. Dönemin Başbakanına ağzına geleni söyleyebiliyordu.’’
Bu yazıyı okuyunca aklıma Tufan Türenç'le birlikte dinlediğimiz sonra da Türenç'in rafine üslubu ile kaleme aldığı bir yazısı geldi...
Türenç ‘‘Düşündürücü iki olay’’ başlıklı yazısında meslek ilkeleri nedeniyle isim yazmadığı hatta ipucu bile vermediği yazısında anlattığı olaylardan ilki şöyle
‘‘Birinci olay, birinci sınıf yolcularına ayrılan ön koltuklarında geçiyor.
Devletin çok üst düzey görevlilerinden biri, uçağın en ön koltuklarından birine yanında bir arkadaşı ile oturuyor.
Yine aynı sıraya, bir kaç koltuk ileriye de ünlü bir gazetecinin eşi yerleşiyor.
Hostesler uçak kalkmadan günlük gazeteleri dağıtıyor. Uçağın kalkmasını bekleyen yolcular, gazeteleri okumaya başlıyor.
İşte ne oluyorsa o gazete okuma sırasında oluyor.
Gazetesini okuyan üst düzey devlet görevlisi, bir kaç koltuk ilerisinde oturan hanımın kocasının yazısı bulunan sayfaya gelince duruyor.
ÇİLLER'İN YAĞCISI
Sonra yanındaki arkadaşına dönüp duyulacak sesle şöyle diyor
‘Şu utanmaz adama bak, Tansu Çiller'in köpekliğini yapıyor. Tam bir köpek...'
Bu sözler birinci sınıfta oturan herkes tarafından duyuluyor.
Belli ki devlet görevlisi, bu sözlerinin duyulmasını istiyor.
Özellikle de o gazetecinin eşi tarafından...
Verilmek istenen mesaj da açık.
Devletin üst düzeyi, bu gazetecinin ‘Çiller güdümlü' yazılarından çok rahatsız.
Bunu duyurmak için nezaket kurallarını bile zorlamayı göze alacak noktaya gelmişler.
Gazetecinin eşi bu mesajı hemen alıyor.’’
Acaba bu açık sözlü üst düzey devlet görevlisinin kim olduğunu çıkarabildiniz mi?
Özer Bey'den mutluluk reçetesi
Geçen sabah gazeteleri okurken beni bir gülme krizi tuttu... İlköğretim okulları için hazırlanan 8. sınıf ‘‘Türkçe’’ kitaplarına Özer Uçuran Çiller'in bir makalesi konmuş... Ünlü yazar ve düşünür Özer Çiller'in ‘‘Mutluluğun dört anahtarı’’ başlıklı makalesinde ‘‘ahlaki mutluluğun’’ en büyük mutluluk olduğunu anlatmış...
Mütevazı olmayı sevmem... Sonra inanıyorlar. Onun için iddialıyım... Eminim ki Özer Çiller'in makalesinin Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu'nun dikkatini çekerek ‘‘Türkçe’’ kitabına diğer ünlü düşünürlerle birlikte alınmasında Özer Çiller'in ‘‘Mutlu ve Başarılı Olma Sanatı’’ adlı kitabını çok iyi tanıtmam rol oynadı. Zaten Türkiye'de mutluluğu yakalamak isteyen mutsuzlar o kadar çoktuki, kitap tam 4 baskı yaptı.
Kitapta en sevdiğim bölüm, Özer Bey'in 107. sayfada dürüstlüğü anlatmasıydı. Yunanlı filozof Diojen'in elinde lambasıyla yollara düşüp dürüst insan aradığından bahsediyordu. Çok etkilenmiştim. Özer Çiller'in Diojen'i bu kadar yakın takip etmesi beni heyecanlandırmıştı. Hatta Leo Buscaglia ‘‘Birbirimizi Sevebilmek’’ adlı eserinde Özer Bey'den intihal yapmıştı! ‘‘Vay intihalci Buscaglia vay’’ dedim kendi kendime. Osmanlıca sözlüklerde ‘‘intihal’’ kelimesi, ‘‘başkasının eserini kendisinin gibi göstermek’’ diye açıklanır. Ben de Buscaglia'yı adam sanırdım. O gün bugündür Buscaglia okumuyorum. Kütüphanemdeki tüm eserlerini çöpe attım... Koskoca Buscaglio'ya Çiller'den çalıntı yaparsa bizim Talim Terbiye'ciler de göğüslerini gere gere Özer Çiller'in makalesinin Türkçe kitabına girmesine izin verirler.
DÖRT ANAHTAR
Gelelim Özer Bey'in Türkçe kitabına giren makalesine: ‘‘Mutluluğun genel tanımını yapmadan gelin mutluluk yolunda kapalı kapıları açacak dört anahtardan söz edelim. Birinci anahtar bilgidir. Antik Çağ Yunan felsefesi, ‘en üstün olan mutluluk, töresel yani ahlaki mutluluktur, bu da bilgi ile elde edilir' der. İkinci anahtar dengedir. Üçüncüsü inançlı ve affedici olabilmek dördüncüsü de sevgidir.’’
Özer Çiller ve muhterem eşi, bu 4 anahtarı o kadar iyi kullandılar ki biz de bu anahtarlardan nasibimizi aldık!
Paylaş