Paylaş
800 milyon nasıl 1.7 trilyon oldu?
İstinye'deki MİT arazisi Şehit Anaları Vakfı'na 49 yıllığına devredilirken Aile'ye yakınlığı ile tanınan eski İstanbul Defterdarı Alper Kuş bu arazi için 800 milyon liralık değer biçmişti. Daha sonra Vakıf bu arazi üzerine Sevgi Vakfı Vakfı ile birlikte bir üniversite kurmaya karar verdi. Üniversite izni için YÖK'e müracaatında ise MİT arazisi için biçilen ekspertiz değeri birden l trilyon 745 milyar lira oluvermişti. (Yani o günkü kurlarla 43 milyon dolarcık).
Şimdi bir arazi, dönemin Başbakanı Çiller'in kurduğu Şehit Anaları Vakfı'na verilirken 800 milyon lira, Vakıf'a üniversitesi kurulmasına izin çıkması için YÖK'e yapılan müracaata ise 43 milyon dolar. Gelin işin içinden çıkın. İyi ki bu ülkenin Maliye Bakanı değilim. Böyle bir çarpıklık ancak T.C.'de olabilir. Anlaşılan Maliye Bakanımız Zekeriya Temizel'in işi zor. Deveye ‘‘boynun eğri’’ demişler deve ‘‘nerem doğru ki?’’ demiş. Türkiye de her kurum ayni şekilde yozlaşmış. Toplum temiz toplum diye bastırıyor.
GELECEĞİN DÜNYASI
‘‘İşkenceci doktor’’ olarak tanınan Orhan Özcanlı'nın başkanı olduğu Sevgi Vakfı ile Tansu Çiller'in ebedi başkanı olduğu Şehit Anaları Vakfı birlikte bir vakıf üniversitesi kurmaya karar verirler. Üniversitenin ismi ise hazırdır. ‘‘Geleceğin Dünyası Üniversitesi’’. YÖK'e izin için ilk müraccat da bu isme yapılır. Herhalde üniversitenin isim babası Çillerler, Akşener ve aynı zamanda Orakoğlu'nun yakın dostu olan Orhan Özcanlı'nın kurucu üye olduğu ‘Geleceğin Stratejik Araştırmalar Vakfı’dır. Daha sonra ‘‘Avrasya Üniversitesi’’ ismi daha çok hoşlarına gider ve hemen isim değişikliği için YÖK'e ilave bir dilekçe verilir. Üniversite için YÖK'e gösterilen teminatlar şöyle:
l. Merkezi Ankara'da bulunan Sevgi Özel Sağlık Hizmetleri A.Ş.'nin gayrisafi gelirinin yüzde 2'sini üniversiteye hibe ve teberruğ edeceğine dair noter taahhüt senedi ve eki şirket bilançosu.
2.Teminatlar kapsamında olmak üzere müteşebis vakıflardan Şehit Analarını Koruma Vakfı tarafından gösterilen ve istanbul ili Sarıyer ilçesi, İstinye Mahallesine kain, taşınmazın adı geçen vakfa ait olan irtifak hakkının değerinin takdir ve tebbitine ilişkin olarak Vakıfbank yetkili ek per kurulunca tanzim 1.745.000.000.000 olup bu meblağ yaklaşık 43.625.000 ABD dolarına tekabül etmektedir.
KAYNAKLAR YETERSİZ
Bu müraacatı Kemal Gürüz başkanlığındaki YÖK Yönetim Kurulu ince eleyip sık dokumuş. (Ellerine sağlık). Vakfın kaynaklarını bir üniversite kurmaya yeterli bulmamış. Çillerler'in Orhan Özcanlı ile birlikte kurmayı planladıkları Avrasya Üniversitesi'nin izni bir başka bahara kalmış.
Tanıdık isimler
Vakıf Üniversitesi'nin kurucular listesinde tanıdık isimler göze çarpıyor: Orhan Özcanlı, İskender Öksüt, Mehmet Ayral, Turgut İmir, Ömer Dönderici, Semra Kahraman, Muzaffer Olcay Çizmeli, Hasan Hilmi Yılmazer ve Haldun Barış Diren. Şehit Anaları Vakfı'nın kurucuları da tanıdık: Müşerref Hekimoğlu, Ayseli Göksoy, Mesude Sevim Ertekin, Şebnem Kaptan, Yurdagül Sadıklar, Sabiha Gökçen, Gülgen Dural, Hüsniye Aydın, Aydan Baran, Prof. Dr. Türkan Tatlıcıoğlu, Prof Dr. Tansu Arasıl, Nükhet Tuzcu, Ayten Sümer.
Çiller yalısını kim alacak?
Cem Boyner ilk eşinden boşanırken Alsit'teki villasını eşine hediye etmişti... İkinci eşi Ümit ile bol bol kirada yaşadı... Gönlüne uygun bir ev aramaktan başı dönüyordu ki Prof. Dr Nedim Zenbilci'nin Kanlıca'daki yalısını gördü... Yalı çok beğendi ve satın aldı... Boyner'in yalı satın almak istediğini duyan bir komisyoncu ona Tansu Çiller'in yalısını önermiş... Boyner, 'Şaibeli olur' diye istememiş... Yeniköy sahillerinde anlatılanlara bakılırsa Zenbilci'nin yalısını satın almak isteyen bir İsviçreli işadamı bugünlerde Çillerler'le sıkı bir pazarlık halindeymiş... Acaba Çillerler'in yalısına talip olan şanslı kim?
Aramız düzelebilir
Nisan ayında bir gece arkadaşlarımla Zeytin Sardunya'ya gitmiştim...
Bir masada Rauf Tamer ve eşi, Mete Has ve eşi , Tayfun ve Ayşegül Uzunova, Mehmet ve Canan Barlas , Güneş Taner ve eşi oturuyordu... Taner'in eşi Beyza Hanım'ı Taner'den de çok severim... Hemen yanına gidip, ‘‘iyi geceler’’ dedim... O günlerde Hürriyet Gazetesi'nde benimli ilgili bir röportaj yayınlanmıştı... Biraz sonra Güneş Taner yanıma geldi ve hemen, ‘‘Röportajında Özal'ı sevmediğini söylemişsin... Sen nasıl Özal'ı sevmedin?’’ diye takıldı... Sonra masasına oturdu... Geçenlerde bir dost davetinde o gece onlarla birlikte olan bir dostum yanıma geldi ve ‘‘Senin yüzünden Güneş Taner ile Mehmet Barlas'ın arası açıldı... Biliyor musun?’’ dedi ve o gece masada olanları anlatmaya başladı... Meğerse Mehmet Barlas, ‘‘Sen Gülçin'e nasıl merhaba dersin?’’ diye Taner'e kızmış... Kızmakla da kalmamış, eşi Canan'ı alıp masayı terketmiş... Taner de bu davranışa çok sinirlenmiş... Uzun süredir benim yüzümden küsmüşler... Bakan olduktan sonra barıştılar mı öğrenemedim... Barlas, bana olan kızgınlığından Taner'in ileride bakan olacağını düşünemedi... Barlas benden aracı olup ikisini barıştırmamı isterse Taner'e rica ederim... Belki beni kırmaz ve barışırlar... Bunun karşılığında ben de Barlas'dan, benimle küs olan ve VİP Dergisi'ne verdiği demeçte kendini ‘‘onurlu, ciddi, dürüst gazeteci’’ olarak tanımlayan Canan Barlas ile beni barıştırmasını isterim.
Paylaş