Paylaş
O kadar değerli ki Beytullah... O, anlattıkça büyüyenlerden. Dağ gibi bir yürek, aslan gibi bir özgüven ve sonsuz bir yaşama sevinci var.
Doğuştan iki kolu yok ve o bir Dünya Şampiyonu. Engel tanımıyor! Hep çalışıyor, hep çabalıyor. “Eve kapatmayın bedenindeki eksiklikten dolayı evlatlarınızı” diyor.
Onu antrenmanlara götüren anne ve babasına minnettar. “İlk can simidinin içine girdiğim günü unutmam, dibe çöküşüm ve suyun üstüne çıkışım miladım oldu” diyor. Yüzün gençler! Aşın engelleri...
Fotoğraflar: Murat ŞAKA
◊ Beytullah, kaç yaşındasın? Seni tanıyabilir miyim?
- 1995-Kahramanmaraş doğumluyum. Doğuştan iki kolum yok. Ayrıca kalça çıkıklığı ile dünyaya geldim. Hilal ve Mustafa çiftinin oğluyum. Dört kardeşiz. En büyük benim. Diğer kardeşlerimde herhangi bir fiziksel engel yok. İstanbul Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi öğrencisiyim. Aynı zamanda da Milli Takım kaptanıyım. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü yüzme takımlarında da kaptanım. Avrupa Şampiyonu olduktan sonra İstanbul’a geldim, ailem hâlâ Kahramanmaraş’ta.
◊ Tamamen İstanbul’a mı yerleştin?
- Evet. 3-4 ayda bir gidiyorum ailemi ziyarete.
◊ Kader olarak mı görüyorsun durumunu?
- Kadere inanıyorum. Annem çocuk gelin benim. Beni 15 yaşında doğurmuş. Doktorlar bunun sebebiyet verdiğini söylüyor. Annem benden sonraki kardeşlerimi 19 yaşından sonra dünyaya getirdi. Düşünsenize benim 15 yaşında takım arkadaşlarım var.
◊ Peki bu kadar madalya ve başarıyla, sporda bu kadar kararlı ve güçlü olarak ne anlatıyorsun hayata? Seninki bir farkındalık mı, bir engel mi?
- Farkındalık diyebiliriz.
Çok düşündüm bunun üzerine ama çok fazla şey bulamadım.
Bu bir rahatsızlık değil, engel de değil. Engeli ortadan kaldırabilirsin ama ben hayatım boyunca böyle olacağım.
◊ Sen zaten bütün engelleri ortadan kaldırmışsın. Üstüne de kupaları koymuşsun.
- Teşekkür ederim. Bunu ifade edecek tam bir sözcük bulamadım ama sanırım “farkındalık” diyebiliriz.
◊ Toplumumuzda engelli olduğu için çocuklarını eve kapatan aileler de var. Onlara bir çağrıda bulunur musun?
- Aslında öyküyü biraz daha baştan alacak olursak; ben de okula başlamadan önce ailesinden başka kimseyle iletişim kurmayan bir çocukmuşum. Yani spora başlamadan önce. Aile zoruyla okula gönderilmişim.
Aile büyüklerim bana okuma yazmayı öğretmiş. Anneannem, büyükbabam... Çünkü “Bu çocuk okulda bir şey öğrenemez” diye düşünmüşler.
SOKAĞA BİLE ÇIKMAZDIM SPOR BANA ÖZGÜVEN KAZANDIRDI
◊ Okula gitmeye çekiniyor muydun?
- Evet. Sokağa çıkmazmışım. Zaten şu an Beytullah Eroğlu olmamda en büyük faktör ailem.
Belki de tek faktör onlar. Ben spora başladıktan sonra ortaokulda okul başkanlığı yaptım, lisede okul başkanlığı yaptım.
Üniversitede de hocalarımız sürekli başkan olmamı istedi ama çok yoğun olduğum için kabul etmedim. Aile zoruyla başladığım eğitim hayatımı birinciliklerle bitirdim. Spor bana özgüven kazandırdı.
Bana neleri başarabileceğimi öğretti aslında. Çünkü insan vücut ağırlığının 10’da 1’ine düşüyor suyun içinde. İstediği şekilde özgürce hareket edebiliyor. Ben şu an burada takla atamam ama suyun içinde çok rahat takla atabilirim.
En ağır engelli dahi yüzebilir. En ağır engelli basketbol ya da futbol oynayamayabilir tekerlekli sandalyede ama yüzer. Çünkü hareket kısıtlılığı yoktur. Ve ben de hep şunu söyledim: “Mutlaka yüzsünler...” Ben yüzmeye başladığımda sanıyordum ki dünyadaki tek engelli benim.
◊ İlk başlarda hiç korkmadın mı?
- Korktum. Yüzmeye başlamadan önce televizyonda dahi izlememiştim. Haberim yoktu yüzmeden.
◊ Büyük cesaret... İlk kim soktu seni suya?
- Eski Milli Takım antrenörü Osman Çullu.
◊ Nerede rastladın ona?
- Kahramanmaraş’ta. Engelli sporcu arayışındaymış. Okullara yazılar yazılmış. Aynı yazıdan benim okuluma da gelmiş. Ailem de “Beytullah biraz özgüven kazansın, kendinden başka engellilerin de var olduğunu görsün” diyerek beni götürdü. 7 yıl boyunca can simidiyle yüzdüm. Sırf sosyalleşme ve kendimi geliştirme amaçlı.
◊ Kaç yaşında başladın?
- 7...
◊ Ailene hiç “İstemiyorum” demedin mi?
- Yok. Gittim. Takım arkadaşlarımı sevdim. Suyu sevdim. Annem hep söyler “Çocukken hiç sudan çıkmazdın” diye.
◊ Yüzmeye başladıktan sonra hedefini büyütmeye nasıl başladın?
- Amcam Şeref Eroğlu Avrupa ve Dünya Şampiyonu, ayrıca Olimpiyat ikincisi. Onu da örnek aldım. Mesela can simidiyle başladım ama bilirsiniz ki can simidini de kollar tutar. Ben içinden aşağıya indim tekrar (gülüyor)...
◊ Sonra?
- Bir aparat geliştirildi. O değiştirildi. Sonra yelekler giydim. Gömlekler vardı sweatshirt şeklinde. Onlardan giydim. Böylelikle yüzmeyi öğrendim.
BREZİLYA’DAN 7 MADALYAYLA DÖNDÜK
◊ İlk ödülü nerede aldın?
- Karadeniz Oyunları’nda. Orada ilk defa can simidini çıkartarak yüzdüm. Çok büyük bir yarıştı. Akdeniz Oyunları’nı biliyorsunuzdur, biz orada gösteri yarışı yapmıştık engelliler olarak. Orada Dünya Rekorları kırıldı ama hiçbiri benim kadar alkışlanmadı.
◊ Bravo...
- Çok amatörce bir yüzüştü ama çok sevdim müsabakayı. Profesyonel olmayı o gün istedim. 2007’den itibaren profesyonel olarak çalıştım. 2010’da da Milli Takım’a girdim.
◊ En son Brezilya’dan madalyayla döndün değil mi?
- Evet. En son Brezilya’da dünya serilerinde iki altın, üç gümüş ve iki bronz madalyayla ülkemize döndük.
◊ Sen hem Avrupa hem de dünya şampiyonusun...
- Genel olarak Avrupa şampiyonluğum, dünya şampiyonluğum hep göz önünde ve konuşuluyor. Brezilya çok yeni ve orada aldığımız sonuç bizi çok mutlu etti.
◊ Doğuştan kolların olsaydı yine de spor âşığı olur muydun?
- Olmazdım galiba. Spor meşakkatli bir iş. Hayatının her anına dikkat etmen gerekir. Yediğine, içtiğine, her şeyine... Amatörlükten profesyonelliğe geçiş evresi çok zordur. İnsanlar çok zorlanır. Sabah 06.00’da kalkıyorum. Kimi zaman “Niye ya niye yapıyorum ben bu işi?” diyorum. Ama şunu biliyorum ki biz milletçe başarıyı hak ediyoruz. Benden önce bu kategorilerde hiçbir Türk sporcu Avrupa ve dünya şampiyonalarında madalya almamış. Hâlâ ben almazsam alamıyoruz. Tarihimizde ilk defa ben dünya şampiyonu oldum. Geçen sene... Paralimpik oyunlarında, 2016’da ve 2012’de finalde yine ilk defa ben yüzdüm.
2010 YILINDA MİLLİ TAKIM’A GİRDİM İLK MADALYAYI BEN ALDIM
◊ Gerçek bir azim hikayesi...
- Zaten 2010’da ben Milli Takım’a girdiğimde, daha önce hiç madalya alınmamıştı. Hiç final dahi yüzülmemiş dünya şampiyonasında. “Neden olmasın?” dedim. “Ya bu işte en iyisi olacağım ya da ben bu işi yapmayacağım” dedim. Rakiplerden biri ısınıyordu. Yunan bir rakibimdi ve inanın benim bacaklarım kadar kolları vardı. Rakibim olduğundan haberdar değildim. Sadece ısındığını görüyordum. “Allah bu adamın rakibinin yardımcısı olsun” dedim. Finalde bekleme salonuna gittiğimizde bir baktım meğer benim rakibimmiş. 15 yaşındaydım.
◊ Yendin mi adamı?
- O beni yendi ama şu an çok gerimde.
◊ Beslenmenle ilgili özel olarak dikkat etmen gereken şeyler var mı?
- Çok fazla kilo problemi yaşamıyorum. Dönem dönem değişiyor. Yarış döneminde karbonhidratla, sezon hazırlık dönemlerinde proteinle beslenmemiz gerekiyor.
CUMHURBAŞKANIMIZA SÖZ VERDİM VE DÜNYA ŞAMPİYONU OLDUM
◊ Bu başarılarından sonra arzu ettiğin gibi el üstünde tutuldun mu?
Maddi-manevi hak ettiğin değerin altı çizildi mi sence?
- Dışarıdan baktığımız zaman aslında şunu çok duyuyorum: “Bir uçtan bir uca gitti. Dünya şampiyonu oldu.” Ama ben o uçtan diğer uca gitmek için bir yıl boyunca haftada 8-10 antrenman yaptım. Her antrenmanım yaklaşık 2.5-3 saat sürdü. Maalesef biz bunu bilen bir millet değiliz.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü’ne transfer olmamı sayın Cumhurbaşkanımız sağladı. Maddi imkansızlıklarla mücadele ettiğim dönemde beni kulübümüze emanet etti. Ben de kendisine dünya şampiyonu olma sözünü verdim. Ve dünya şampiyonu oldum. Sağ olsun, beni aradı.
Onun dışında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Mevlüt Uysal ve kulüp başkanımız da sağ olsun aradı. Ama dediğim gibi spor kültürü olan bir millet değiliz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü desteğini esirgemiyor ama biliyorsunuz ki profesyonellik maddiyatla başlar. Bunun beslenmesi girer içine, mayosu girer...
Normal bir birey ya da amatör bir sporcu mayoyu bir yıl kullanabilir ama profesyonel sporcu üç ayda bir mayo değiştirmek zorunda.
◊ Mesela ülkemizde futbola olan yoğun ilgi seni üzüyor mu?
- Ülkemizde futbola ve bir futbolcuya verilen değerin 10’da 1’i engelli yüzücülere verilse 5 olimpiyat şampiyonu çıkarırız.
◊ Yüzmeden başka bir spor yapmayı hiç düşünmedin mi?
- Sonradan spor değiştirmeyi düşündüm ama yüzmenin kesinlikle en iyisi olduğuna karar verdim. Çünkü yüzme çok zor bir spor. Suyla yarışıyorsun. Karşında bir rakibin yok, yarışın zamanla... Ben zoru seven biriyim. Her zaman da zorları başarmışımdır zaten bu ülkede. Onun için de en zor olanını seçtim içinden.
◊ Gündelik hayatını tek başına kolay idame ettirebiliyor musun?
- Evet. Ailem benimle beraber İstanbul’a gelmişti. Ben her şeyimi kendim yapabilir hale geldikten sonra tekrar Kahramanmaraş’a döndüler. Zaten ben yetenekli bir insandım. Her şeyimi kendim yapmaya çalışırdım. Maalesef öyle engelliler var ki hiçbir şeyi kendi yapmasın, oturduğu yerden kendisine hizmet edilsin istiyor. Ama kendi yapmak zorunda kaldığı gün zaten yapıyor. Bence bırakmalıyız.
◊ Sen bunun farkına ne zaman vardın?
- Spor sayesinde oldu. Yurtdışına çıktım. Dünya şampiyonasına ilk gittiğimde, babam yediriyordu yemeklerimi. Baktım bir engelli var, aynı benim gibi ama yemeğini kendi yiyor.
◊ Nasıl?
- Ayaklarıyla. “Aa! Ben de yaparım” dedim. Yedim. Mayomu tek başıma giyemiyordum ki mayo giymek zordur. Baktım farklı bir tekniği var. “Bak, ne yapmış baba, gördün mü?” dedim. Kendi kendine teknik üretmiş. Farklı bir sporcudan onu öğrendim. Diğerinden başka bir şey aldım. Sonra kendim de bir şeyler katarak her işimi kendim yapabilir hale geldim.
ANA BRANŞIM KELEBEK
◊ Hangi stilde yüzüyorsun?
- Ana branşım kelebek. Kelebekle zaten dünya ve Avrupa şampiyonu oldum. Sırt üstünde de iki kere dünya üçüncülüğüm var.
◊ Yakın zamanda müsabaka var mı?
- 10 gün sonra İtalya’ya gidiyorum, dünya serilerine. İtalya’dan döndükten sonra da yine dünya serileri için Almanya var. Sonrasında da Avrupa şampiyonası.
◊ Bugün tedaviden geliyorum dedin. Ne tedavisi görüyorsun?
- Kalça çıkıklığımdan dolayı sol ayağım sağ ayağımdan 13 santim kısa. Bu da yürürken skolyoza neden oluyordu.
Ottobock, sponsorum oldu. Yeni bir protez tasarlandı hayatımı kolaylaştırabilmek için. Bugün onu taktırmaya gitmiştim.
Paylaş