Paylaş
Kütüphaneyi karıştırırken Henri Bergson’un “Gülme” adlı kitabı gözüme çarptı.
Halihazırda muhteşem bir ekiple komedi filmi çekiyorum, dedim ki şu kitaba bir daha bakayım. Bu tiyatrocuların el kitabı olsa da, bence gülmeyi seven her insanın okuyacağı türden bir kitap. Yüzleşebildiğimiz kadarıyla tanığız zaten ne kadar az güldüğümüze.
NELERE GÜLÜYORDUK
Ülkece güldüğümüz ortak konuları evimize televizyon getirdi. Fakat bazı tiyatroların, özellikle Devlet Tiyatrosu’nun girmediği köy de kalmamıştır. Yıllarca Devlet Tiyatrosu’nda çalışan Gülenay Kalkan, çekim yaptığımız yerde sohbet ederken dedi ki: “Köye Hamlet götürdüğünü bilirim tiyatronun...”
Bakın bu çok değerli. Hele ki kendi olanaklarıyla şehir şehir gezen özel tiyatrolar ve onların hikayeleri... Çok büyük bir şey. Tiyatroyla gülen bir halkın motivasyonu ile bir veren ağaç bin verebilir.
Levent Kırca, Müjdat Gezen, Münir Özkul, Adile Naşit, Nevra Serezli gibi pek çok oyuncunun Türk Sineması’nda oynadıkları sıcacık karakterlerin bizlere bu kadar tanıdık gelmesinin öncüsüdür tiyatro.
Televizyonla birlikte Levent Kırca, Oya Başar bize çok güzel şeyler gösterdi. “Olacak O Kadar” yılları elbette unutulmazdı.
Politik güldürüler, sanatsal kaygılar içinde karşılıklı hicivler, magazinel başlıklar, güncel konu ortaklıklarımız (evlilik sorunları, yalnızlık sorunları, aile içi çatışmalar) ile yüzleştiğimiz “Olacak O Kadar” yılları elbette unutulmazdı.
◊ “Bir Demet Tiyatro” vardı. Demet Akbağ ve Yılmaz Erdoğan’ın şahane ikililiğiyle tanıdığımız BKM’nin yıllarca bizi ekrana kitleyen kahkaha dolu performansları. Sonra bu ikili Yılmaz Erdoğan’ın yazdığı tiyatro oyunlarıyla Türkiye’de gezmedik yer bırakmadı. Onlara olan hayranlık da hiç terk edilmedi.
◊ Yılbaşı geceleri ve mümkünse haftada birkaç gün Huysuz Virjin... ve eşsiz bir insan Seyfi Dursunoğlu... Bizzat şahidim ki evdeki mizahı değiştirmiştir onun ustalıklı, kıvrak zekası.
◊ Unutulmaz Cenk Koray-Müjdat Gezen performansı.
İkili bir araya geldiğinde komşudan komşuya koşturan ailelerimiz...
◊ Zeki Alasya-Metin Akpınar’ın eşsizlikleri. Kandemir Konduk, Müjdat Gezen gibi yazar ekipleriyle yarattıkları muhteşem skeçlerle Türkiye’nin her yerini gezdikleri oyunları...
80’li, 90’lı yıllara dair hatırladıklarım bunlar. Bunlar hep hatırladıklarım, gülmeyi bir türlü unutamadıklarım.
Güldürürken yüzleştiren, yozlaştıran ne varsa silip süpüren ve kahkahayı evden eksik etmeyen değerler.
Gülmek özgür olmak mıdır?
İnsan neye gülüyorsa odur.
Neye ağlıyorsa odur.
Fazlası değildir.
Bursa ziyareti
Geçenlerde Mehmet Turgut’la CNN Türk’teki programı “Falan Filan” için doğup büyüdüğüm Bursa’ya gittik.
Çarşamba’sında, Heykel’de, Lunapark’ta, Tayyare Kültür Merkezi’nde, eski sevgililikte, yılların içinde hor kullandığımız yanlarımızı konuştuğumuz, ümitlerimize güldüğümüz, teleferik tepesinde korkudan titrediğimiz şahane bir program çektik. Programı meşhur Karagöz-Hacivat Anıtı’nın orada bitirdik.
Bursa görmeyeli çok değişmiş. Benim tanıdığım Bursa, Nilüfer’e doğru taşınmış. Eskilerden pek kimse kalmamış açıkçası. Tabelaların çoğunun Arapça olması da ayrıca dikkatimi çekti.
Fakat değişimin bununla alakası yok. Eskiden bu kadar kaba insanla karşılaşmazdık. Neyse ki meşhur iskendercinin lezzeti ve sohbetiyle merkezin orada epey eğlendik.
Kültür olarak iç içeydik daima ama Türklerin anlayabileceği bir tabela da olsa fena olmazdı dedim içimden. Mozaik dışına taşan bir şey olduğunda bu şekilde üzülüyorum hakikaten.
Fakat Bursa hâlâ yeşil. Bursaspor’a aşık gençler hâlâ alev alev formalarıyla ortada.
Tophane’de çay içmek hâlâ muzazzam. Ne pahasına olursa olsun, insanları da benim insanım. Hâlâ oralıyım.
Doğup büyüdüğüm eve gittim. Önünde bir ağaç vardı. Dev dalını kesmişlerdi biz taşınırken. Çok ağlamıştık. Ona bir kere zıplayıp ellerimizle asılıp öyle geçerdik. Ama ağaç da evin içine yatay geçiş yapmıştı mübarek. Sofraya girecekti neredeyse. Girseydi keşke.
Yıllar sonra baktım, uzamış tekrar ve çocuklar asılıyor. Niye tuttuysam kendimi bilemedim ama atlayamadım da.
Şahane bir program çektik. İzleyin derim. Ayrıca kanallarda böylesi seyahatli, fotoğraflı bir şeyler seyretmek ne güzel.
Hayalim bir Anadolu belgeseli ile yol çıkmak ve her köşeciğine misafir olmak benim de.
EYLÜL AYINA KİTAP ÖNERİSİ
k Eduardo Galeano / Hikaye Avcısı.
ALBÜM ÖNERİSİ
k Joy Exit / EP
k Andrew Bayer: In My Last Life
ÖZEL BİR ÖNERİ
k YouTube’da Arkeolog Mesut Alp’in “Mezotopotamya Hikayeleri”ni seyredin.
Paylaş