Seminer beklediğim gibi çıkmadı ama hem dünyadaki, hem Türkiye'deki su sorunlarıyla haşır neşir olma fırsatını buldum.
Bir kere dünyada
‘‘su sektörünün’’ giderek gelişmekte olan bir sektör olduğunu öğrendik.
Dünyadaki su tüketiminin şimdilik sadece yüzde 5'i özel sektörün elinde.
Suyu yüzyıllardan beri
‘‘nasılsa bedava’’ mantığıyla hoyratça kullanmışız.
Şimdi alarm zilleri çalıyor.
Dünya nüfusunun artması, su kaynaklarının kirlenmesi, kötü yönetilmesi, altyapı eksikliği nedeniyle öyle görünüyor ki özel sektöre önümüzdeki yıllarda fazlasıyla iş düşecek.
Londra'daki seminerden çıkarttığım kadarıyla, birçok uluslararası kuruluş ve büyük şirket, 21. yüzyılın en önemli sorunu olmaya aday su için proje üretenlere destek sağlamaya hazır.
Meselá Avrupa Birliği Komisyonu
‘‘AB Su İnisiyatifi’’ adı altında Afrika, Orta Avrupa ve aralarında Türkiye'nin de olduğu Akdeniz ülkelerine kaynak akıtma kararı almış.
Türkiye'de suyla ilgili proje üretmek isteyen sivil toplum kuruluşları sanırım AB Komisyonu'ndan bu konuda bilgi alabilirler.
Seminere katılanlar arasında su sektörünün önemli isimlerinden
Thames Water da vardı.
Alman RWE şirketi tarafından satın alınan
Thames Water bugünlerde Hazine'ye verdiği zarar nedeniyle yeniden gündeme gelen İzmit Kentsel ve Endüstriyel Su Temini Projesi'nin aktörlerinden.
Şirketin Türkiye direktörü
Evren Köprülü'ye 4 milyar dolara varacağı iddia edilen zararı sordum.
Biliyorum, bu proje ve Yuvacık Barajı konusunda bir hayli yazıldı çizildi, ortaya iddialar atıldı.
Ancak
Thames Water durumu nasıl değerlendiriyor?
Evren Köprülü ‘‘Biz sözleşmeye sadık kaldık’’ diyor.
Proje için sözleşme imzalandığında, İstanbul'un da yılda 100 milyon metreküp almasının söz konusu olduğunu söylüyor.
İstanbul'un yanısıra sanayiye de su satılması gündemdeymiş.
Ne var ki evdeki hesap, çarşıya uymamış.
İstanbul yani İSKİ suyu almaktan vazgeçmiş.
İzmit Belediyesi de sanayiye suyu satmayı başaramamış.
‘‘Proje İzmit Belediyesi’ne bir-iki gömlek büyük geldi’’ diyor
Köprülü.
İzmit Belediyesi’ne yılda 110 milyon metreküp su veriliyor, parası alınıyor ama belediyenin kullandığı su ancak 55 milyon metreküp.
Neden?
‘‘Fiziki kayıplar var. Altyapı bakımsız ve eski. Suyun dağıtımı kontrolsüz. Kimi kaçak kullanılıyor. Kimi zaman siyasete yatırım diye borçlar siliniyor. Neticede Türkiye genelinde olduğu gibi yaklaşık yüzde 50'lik bir kayıp var.’’ Hazine'den kredi garantisi istemiyor
Evren Köprülü ile konuşurken
Thames Water'ın Gebze için Hazine'ye önerdiği proje de gündeme geliyor.
Thames Water, Gebze, Dilovası'ndaki sanayiye Yuvacık Barajı'ndan gelen suyu bağlamayı önermiş. Yani gerekli altyapıyı üstlenecek.
Köprülü ‘‘Hazine'den kredi garantisi istemedik’’ diyor.
‘‘Tam tersine 2013 yılına kadar kasanıza 100 milyon dolar girmezse biz ödeyeceğiz dedik.’’
Şirketin araştırmalarına göre Dilovası'ndaki şirket sayısı 685.
Bunların yaklaşık 200 tanesiyle yüzyüze görüşme yapılmış.
Tankerle su taşıma ya da kuyudan su çekme yerine çoğu belediyeden su almayı istiyormuş.
Hesaplara göre Dilovası'nda sanayiye su satarak 10 yılda 360 milyon dolar elde etmek mümkün.
Söz konusu yatırım
Thames Water'a yaklaşık 25 milyon dolara malolacak.
Şirketin önerisine hazineden henüz yanıt yokmuş.
Çelik Gülersoy ve Adalılar Vakfı
İSTANBUL tutkunu
Çelik Gülersoy'u en son geçen pazar günü Büyükada'da gördüm.
Adalılar Vakfı'nın yeni çalışmalarını tanıtmak üzere yaptığı toplantıda.
Vakfın
‘‘Adalı Onursal’’ grubuyla yaptığı toplantıda,
Yavuz Canevi, Yalım Eralp, 37 yıllık kariyerinde 33 bakan görmüş eski İstanbul İl Turizm Müdürü
Yalçın Manav ve bir süreden beri çalışmalarını Büyükada'da sürdüren
Çelik Gülersoy vardı.
Adalılar Vakfı her Adalı'nın içinde yer alabiliceği,
‘‘Adalı Onursal’’ ‘‘Adalı Esnaf’’ ''Adalı Turizmci'' ''Adalı Genç'' gruplar oluşturmuş.
Toplantıda elbet Adalar'a sahip çıkmak meselesi konuşuldu.
Yıllarını İstanbul'a sahip çıkmaya, eldeki güzellikleri korumaya harcamış olan
Çelik Gülersoy doğrusu pek iyimser sayılmazdı.
Maddi kaynak olmadan hiçbir şey yapılamayacağını söylüyordu o hoş üslubuyla.
Öyle ya, bu işi kendisinden daha iyi kim bilebilirdi?