Geçen yıl da "obezite genleriyle" ilgili çalışmalarıyla dünyada ünlenen Profesör Dr. Gökhan Hotamışlıgil’in labortavutarında araştırma yapan gençlerle tanışmıştım.
Tümü Sabancı Üniversitesi’nin mezunuydular.
Harvard’daki buluşmada bize eşlik eden Güler Sabancı, üniversitenin başarısından pek memnundu.
Profesör Hotamışlıgil’in izinden giden bu genç doktora, öğrenciler ilgiyle kulak veriyordu.
Sabancı Üniversitesi, Harvard’ın yanısıra, MIT, Yale, Brown, Stanford gibi dünyanın önde gelen üniversitelerine lisans üstü ve doktoraya öğrenci göndermiş.
1999 yılından beri kendine özgü başarılı bir sistem uyguluyor.
Rektör Tosun Terzioğlu’nun belirttiğine göre, "Temel Geliştirme Programı" tam olarak Amerikan üniversitelerinin uyguladığı sistem olmasa da bir benzeri.
YÜZDE 93 BAŞARI
Üniversiteye kayıtlarını yaptıran öğrenciler ilk yıl aynı dersleri okuyorlar.
Sosyal bilimlere kayıt yaptıran öğrenciler fen, matematik dersleri de alıyor.
Amaç tüm öğrencilerin aynı seviyeye gelmeleri.
Sonuçta, sistem uygulandığı tarihten bu yana başarılı sonuçlar vermiş.
Yukarıdaki örnekte verdiğim gibi mezunlarının çoğu dünyanın önde gelen üniversitelerinde burslu kabul edilmiş.
Mezuniyetten sonra akademik ya da profesyonel olarak bir yere yerleşme oranı yüzde 93.
2003 yılından bu yana 1745 mezundan yüzde 93’ünün hayatına yön verme şansı Türkiye açısından kayda değer bir şey.
Sabancı Üniversitesi’nin uyguladığı bu başarılı sistemi Işık ve Okan üniversiteleri de izlemiş.
Ama gelin görün ki YÖK bu başarıdan memnun değil.
NEDEN İLLA TEK TİP EĞİTİM
Memnun olsa Sabancı Üniversitesi’ne geçtiğimiz günlerde "Diğer üniversitelerin sistemine uyun aksi takdirde kontenjanınızı azaltırız" diye bir uyarı gönderir miydi?
Terzioğlu’na bakarsanız YÖK, "Temel Geliştirme Programı"nı tam olarak anlamamış.
"Sistemin ne olduğunu bir yazıda uzun uzun anlattık" diyor.
YÖK Sabancı Üniversitesi’nin bu yazısını dikkate alır mı?
Bilmem?
Farklı bir eğitim sisteminden çekinmediğini, tek tip eğitimde ısrarlı olmadığı kanıtlamak istiyorsa eğer dikkate almak zorunda.
Yüksek öğrenimde ’Elbise dar geliyor’ raporu
İŞİN ilginç yanı yanı şu:
YÖK’ün Sabancı, Işık ve Okan üniversitelerine "bizim sistemimize uyun" uyarısı tam da yüksek öğretimle ilgili yeni yayınlanmış bir raporla aynı günlere denk geliyor.
Raporun başlığı "Neden yeni bir yükseköğretim vizyonu?"
Prof. Dr. Üstün Ergüder, Prof. Dr. Mehmet Şahin, Prof. Dr. Tosun Terzioğlu ve Prof. Dr. Öktem Vardar tarafından kaleme alınmış.
Neredeyse üç yıllık bir çalışmanın ürünü.
Son haline dönüşmeden önce çeşitli toplantılarda akademisyenler, işadamları, sendikacılar, Milli Eğitim ve YÖK temsilcileriyle tartışılmış.
Raporda önemli tespitler var.
Üniversitelerin arasındaki kalite eşitsizliğinden tutun, bilimsel araştırmaların yetersizliğine kadar.
Günümüzün en "sıcak konusu" toplumsal uzlaşma için öneriler var.
Örneğin "İmam Hatip liselerine kız öğrenci alımına son verilmeli" diyor.
Devlet üniversitelerinin "hesap verme" sorumluluğu ve "rekabetçiliği" üzerinde duruyor.
Özetle, rapora göre, "YÖK elbisesi artık dar geliyor".
YÖK, Türkiye’de yükseköğretimi tam 28 yıldır şekillendiriyor.
2008 yılında devlet üniversitelerinin sayısı 94’e, vakıf üniversitelerinin sayısı ise 36’ya ulaşmış.
Bu sayıdaki üniversiteye ve milyonlarca öğrenciye "YÖK elbisesinin artık dar geldiğini" kim inkar edebilir?
Kadıköy Belediyesi, bir çocuk cenneti yaratmış
MADEMKİ söz öğretimden, eğitimden açıldı Kadıköy’de geçenlerde ziyaret ettiğim "Kadıköy Belediyesi Çocuk Sanat Evi"ne değinmem şart oldu.
Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk’ün "mutlaka ziyaret etmelisin" dediği mekan sanat evinden ziyade "bir çocuk cenneti".
500 metrekarelik mekánda, çevre okullardan gelen küçük öğrenciler parasız keman, piyano, gitar, perküsyon ve bağlama eğitimi alma imkanına kavuşmuş.
Her müzik odasının izolasyonu yapılmış.
Müzik aletleri gıcır gıcır.
Belediyenin istihdam ettiği, çoğu Marmara Üniversitesi Konservatuvarı mezunu müzik eğitmenleri yaklaşık 50 dakikayı kimi zaman tek bir öğrenciye ayırabiliyor.
Perküsyon, piyano, bağlama dersleri birebir yapılıyor örneğin.
Çocuk Sanat Evi’nin kayıtlı 8 ila 16 yaşlarında 400 kadar öğrencisi var.
İki yıllık eğitimden geçen öğrenciler yetenekli oldukları takdirde konservatuvarın yolunu tutuyor.
Çocukların müzik yeteneklerinin ortaya çıkmasını sağlayan bu proje için, Kadıköy Belediyesi’ni kutluyorum.