Paylaş
TÜRKİYE’de müteahhitliğin en gözde mesleklerden biri olduğu sır değil. Türkiye Jokey Kulübü’nün ikinci dönem başkanlığını üstlenmiş olan Yasin Ekinci mesleğinin zirvesinde müteahhitliği bırakıp at yetiştiriciliğini seçmiş bir isim. Üniversite arkadaşları Sezai Bacaksız, Nihat Özdemir ile birlikte kurduğu Limak’taki hisselerini yıllar önce devreden, 2000’li yılların başında Kurtalan Çimento’yu da Nihat Özdemir’e satan Ekinci 15 yıldan beri Riva’daki çiftliğinde yarış atı yetiştiriyor. Yasin Ekinci’nin at yetiştiriciliğini seçerek elini çektiği tek alan müteahhitlik değil. Diyarbakırlı köklü bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen ve 1977 ile 1980 yılları arasında Sanayi ve Ticaret Başkanlığı’nı üstlendiği Diyarbakır ile de bağlarını koparmış. Dedelerden gelen arazilerinin pek çoğunu zarar etmek pahasına satmış. “Diyarbakır’ı kötü günlerin beklediğini çok önceden tahmin etmiştim” diyor.
TAPULARDA APO İMZASI
Elinden çıkardığı tapularda, bir zamanlar şehirde tapu müdürlüğü yapmış olan Abdullah Öcalan’ın imzasının olduğunu anlatıyor. Türkiye nereden nereye gelmiş. Diyarbakır’da bir zamanlar tapu müdürlüğü yapan Abdullah Öcalan İmralı’da, Diyarbakır ise ne yazık ki savaş alanı. Türkiye Jokey Kulübü’nün davetlisi olarak, dünyanın en büyük yarışçılık etkinliği Asya Yarışcılık Konferansı’nı izlemek üzere geldiğimiz Mumbai’de Ekinci ile sohbet at yetiştiriciliği üzerinde yoğunlaşıyor. “At yetiştiriciliği ciddi bir sanayi. Önemli bir istihdam sağlıyor. Türkiye atçılıkta en fazla direkt istihdam sağlayan ilk 10 ülke arasında.
Atçılık derseniz ata sporu. Ama gelin görün ki bu alan Türkiye’ye de gereken ilgiyi görmüyor” diyor Yasin Ekinci. Atlara ilgisi Diyarbakır’daki çocukluk günlerinden başlamış. “Her yere atlarla gidilirdi. Dicle nehrini geçmek için atları salların üzerine koyardık” diye anımsıyor.
YATIRIM FAKİRİ SEKTÖR
Henüz emekleme safhasında olan atçılık sektörünün daha iyi günlere geleceğini, örneğin, yarış atı ihraç edebileceğimiz günleri hayal ediyor. Ekinci’nin paylaştığı rakamlara göre, bugün Türkiye’de 31 bin kayıtlı safkan İngiliz ve Arap atı var. “Yarış atı deyince ilk akla gelen İngiliz atı. Bu ırkın atasının 2. Viyana Kuşatması sırasında Osmanlılardan esir düşen Byerley Turk adındaki bir atın olduğunu pek çoğumuz bilmeyiz” diye konuşuyor. Hollanda’nın lalesi gibi İngiliz atının da kökleri bu topraklara dayanıyor. Ama baktığınızda atçılık sektöründe İngiltere ile Türkiye arasındaki fark dağlar gibi. Ülkemizde atçılığın daha çok müşterek bahisle gündeme gelmesi üzücü. Ekinci’nin dikkat çektiği bir başka nokta ise hipodromların azlığı. “Türkiye’de sadece 9 hipodrom var. İngiltere’deki sayı ise 58. Yatırım fakiri bir sektörden konuşuyoruz” diyor.
Türkiye’den inovasyon: Cipli Kamçı
YASİN Ekinci ile birlikte Mumbai’ye gelen kuzeni elektronik mühendisi Ferhat Tigrel, Asya Yarışçılık Konferansı’nda ilginç bir buluşunun tanıtımını yapıyor: Binicinin kaç kez ve hangi şiddetle ata kamçı salladığını ölçen “cipli kamçı”. Esit Elektronik Şirketi’nin kurucusu olan Ferhat Tigrel Türkiye’nin ilk elektronik kantarını üretmişti. Yasin Ekinci ile birlikte geçtiğimiz mart ayında Şanlıurfa Hipodromu’nda bir atın kamçının şiddetiyle yere yığıldığını gören Tigrel kolları sıvamış. “Cipli Kamçı” yı üretmeyi başarmış. Tigrel, bu inovasyonunu dünyaya pazarlamayı umut ediyor.
Paylaş