Paylaş
Dünya Kupası’nın resmi sponsoru Coca-Cola’nın davetlisi olarak yarı finalde oynayan Almanya-İspanya maçının seyircileri arasındayım.
Gönlüm İspanya’dan yana.
Üstelik Durban limanında öğle yemeğinden sonra karşılaştığım İspanya Kraliçe’si Sophia’ya verilmiş sözüm de var.
Yok şaka değil.
Öğle yemeğinde rezervasyonumuzu kaptırdığımız Kraliçe Sophia ile daha sonra limandaki dükkanları gezerken karşılaştık.
Yanına giderek elini sıktım ve “bol şans” diledim.
Tabii bir Türk gazetecisi olduğumu da ekledim.
Türkiye’yi sıkça ziyaret eden Kraliçe Sophia pek mutlu oldu.
Almanya’ya karşı İspanya’yı tutmamın nedenlerinden biri şu:
Belçika’ya devrettiği Avrupa Birliği dönem başkanlığı sırasında bir kez daha İspanya’nın Avrupa Birliği üyeliğimiz için ne kadar uğraştığına tanık olduk.
AB-Türkiye müzakerelerinde, nihayet 13. başlığın (gıda güvenliği) açılmış olmasında İspanya’nın rolü büyük.
MAÇI 61 BİN KİŞİ İZLEMİŞ
Şansölye Merkel ve Almanya’nın Türkiye’nin AB üyeliğine nasıl baktıkları ise ortada.
Avrupa Birliği penceresinden baktığımda Almanya’nın benim gözümde şansı maalesef sıfır.
Kaldı ki bir Akdenizli olarak İspanyolları bizlere daha yakın buluyorum.
Her neyse, dualarım tuttu.
İspanya maçın tek golünü Almanya’nın kalesine attı.
Futbol yorumu yapmak asla haddim değil ancak maçın ikinci yarısı o kadar heyecanlıydı ki zaman zaman yerimden kalkarak dışarıda turlamayı tercih ettim.
Maçın genel havasına gelirsek...
Öncelikle maçın yapıldığı “Moses Mabhida” Stadyumu tek kelimeyle muhteşem.
Dışarıdan bakınca, kenarları hafif yüksek, yarı şeffaf bir elips şeklinde.
Üzerinde merdivenle ya da fünikülerle çıkabileceğiniz 350 metre uzunluğunda bir kemeri ayrı bir hava veriyor stadyuma.
Adını Güney Afrika Komünist Partisi eski genel sekreterinden almış ve çok amaçlı bir spor kompleksi olarak tasarlanmış.
70 bin kişilik kapasitesi var.
İspanya-Almanya maçını 61 bin kişinin izlediğini ışıklı panoda gördüm.
On binlerce kişi stadyuma girer çıkarken hiçbir sıkışıklık yaşamadık.
Başlarındaki kırmızı-sarı peruklarıyla, sırtlarına geçirdikleri bayraklarıyla İspanyol seyircinin sayısı daha fazlaymış gibi göründü.
Bize yakın oturan genç bir İspanyol, “vuvuzela”ya karşı kocaman davuluyla gelmişti.
VUVUZELA CİROSU 2.1 MİLYON EURO
Ama “vuvuzela”nın sesini bastırmak ne mümkün?
Stadın içerisine milyonlarca arı kovanı boşaltılmış gibi.
Hele yan yana oturmuş birkaç kişi tarafından koro halinde öttürüldüğü vakit o arı kovanları beyninizin içersinde.
Dünya Kupası’nın “yıldızı vuvuzela” diyenler bence haklılar.
“Vuvuzela” Güney Afrika’ya özgü bir antilop olan “kudu”nun boynuzundan çıkan sesi taklit ediyormuş.
Ne olursa olsun bir “pazarlama harikası” olduğu kesin.
Her yerde, her renkte karşınıza çıkıyor.
Durban’a gelmeden bir yerde okumuştum.
“Vuvuzela” Cape Town’da Güney Afrikalı siyahların kurmuş olduğu Masincedane Sport adındaki bir şirket tarafından piyasaya sürülmüş.
Şirketin hedefi Dünya Kupası’nda 2.1 milyon Euro’luk bir ciroya ulaşmak.
Dünya Kupası biter bitmez “vuvuzela”yı Avrupa’ya ihraç etmek.
Cape Town’lu şirket Almanya’da Düsseldorf merkezli bir şirketle lisans anlaşması yapmış.
“Vuvuzela” Avrupa pazarı için biraz daha az gürültü çıkartacak şekilde tasarlanacakmış.
İyi bari... Türkiye’yi de istila edecekse daha az gürültü çıkaranı olsun.
Güney Afrika izlenimlerine pazar günü devam edeceğim.
Paylaş