FRANÇOIS-Henri Pinault Fransa’nın en büyük gruplarından PPR’ın CEO’su.
PPR, Printemps, Redoute, Fnac, Le Point Dergisi, ünlü müzeyede evi Christie’s, Gucci (yüzde 60’ı) markalarının sahibi.
Pinault, International Herald Tribune Gazetesi’nin İstanbul’da düzenlediği "Lüks Tüketim" Konferansı’nın açılış konuşmasını yapıyor.
Söze "İnanıyorum ki Avrupa, zengin geçmişiyle ve parlak geleceğiyle Türkiye’yi yakında kendisine dahil edecek" diye başlıyor.
Akşam benzer sözleri ünlü müzisyen Bob Geldof’tan da duymuştuk.
Demek ki, işadamları, sanatçılar politikacılardan farklı düşünüyor.
Hele François-Henri Pinault, Türkiye’ye karşı olan Sarkozy ile taban tabana zıt.
Türkiye’nin AB üyeliği konusunda söylediklerine gerçekten inanıyor.
Çünkü konuşmasından sonra bir İngiliz gazeteci ısrarla soruyor:
"Türkiye’nin AB üyeliğine ne diyorsunuz?"
"Kesinlikle üyeliğine inanıyorum. Bakın yıllarca önce Fransa, İspanya’ya nasıl direndi. Protesto gösterileri yaptık. Bugün geldiğimiz noktaya bakın. İspanya’sız AB düşünülemez"...
Pinault’nun konuşmasına dönersek...
Fransız işadamı "lüks tüketimin" önümüzdeki günlerde daha da artacağı görüşünde.
Neden?
Çünkü bir yanda kişisel servetlerin sayısı artıyor.
Diğer yanda Çin, Hindistan, Rusya gibi ülkeler hızla zenginleşiyor.
Yeni tüketici tipleri ortaya çıkıyor.
Pinault’nun elinde rakamlar var.
2000 yılından bu yana serveti 30 milyon doların üzerinde olanlar sürekli artışta.
Kişisel servetlerin toplamı 2005 yılında 33 trilyon dolar.
Hesaplara göre 2010 yılında 44.6 trilyon dolar olacak.
Önceki gün bizim ekonomi sayfalarındaki küçük haberi hatırlıyorsunuz mutlaka..
BM bünyesindeki, Dünya Kalkınma Ekonomileri Araştırma Enstitüsü’nun araştırmasına göre, dünyada 499 dolar milyarderi,
13 milyon ise dolar milyoneri var.
Özetle, dünya malının yarısından fazlasına dünya nüfusunun yüzde 2’si sahip.
Pinault’nun verdiği rakam araştırma sonucunu doğrular nitelikte.
Sonuçta bazılarında inanılmaz bir servet birikimi var.
Bu kişiler "ultra lüks tüketime" yöneliyor.
Ünlü markalar şimdi en çok bu tüketicilerin peşinde.
Yeni zenginleşen ülkeler nedeniyle "lüks tüketim", kişisel servetlerdeki patlamalar nedeniyle de "ultra lüks tüketim" hızla büyüyen bir pazarlar.
Bob Geldof’un konuşmasında değindiği Afrika’da açlık da var.
Servet uçurumu da.
"Ultra lüks tüketim" de.
Dünyanın gerçekleri böyle.
En azından şimdilik.
Pinault ile konuşmasından sonra ayaküstü sohbet ediyoruz.
Türkiye’de yatırım niyeti olup olmadığını soruyorum.
"Türkiye’den tekstil ve elektronik ev aletleri alıyoruz" diyor.
Önemli bir haber daha veriyor.
Ünlü Fnac mağazaları bir iki yıl içersinde Türkiye’ye geliyor.
Pinault "Halen Yunanistan operasyonuyla ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Tamamlanır tamamlanmaz Türkiye’deyiz" diyor.
Yeni bir İstanbul yaratmak
International Herald Tribune Gazetesi’nin Başkanı Michael Goldman dün "İstanbul yüzyıllar boyunca dünyanın merkeziydi. Şimdi bir süreden beri yine dünyanın odak noktasında" diyor.
Bunda AB tartışmalarının da payı var.
Bu şehrin dinamizminin de.
Şu birkaç hafta içersinde olup bitenlere bakın.
Dünya Ekonomik Forumu, Marian Salzman’lı Perakende Günleri, Bob Geldof’lu Marka Günleri, International Herald Tribune’un Lüks Tüketim Konferansı, dünya basınının ilgiyle izlediği Sabancı Müzesi’ndeki Cengiz Han Sergisi.
"Lüks Tüketim Konferansı" fikir anası olan, Herald Tribune Gazetesi’nin ünlü moda editörü Suzy Menkes dün bakın ne diyor:
"Bu büyülü şehrin tarihinde, kültüründe farklı şeyler var. Bunlardan yeni bir İstanbul yaratmalısınız. İspanyolların yeni bir Barcelona yarattıkları gibi".
Gazetenin dünkü sayısında İstanbul ile ilgili dört sayfa hazırlamış olan Menkes’e katılıyorum.
Geçmişi ve geleceğiyle yeni bir İstanbul yaratmalıyız.
Barcelona’yı bile yaya bırakacak yeni bir İstanbul’u.