AKP Hükümeti’nin AB üyelik süreci için kurduğu üç organ işlevlerini yitirmiş.
"İzleme Yönlendirme Kurulu."
"Reform İzleme Kurulu."
"Avrupa Birliği İletişim Grubu" (ABİG) sahipsiz.
AB-Türkiye ilişkilerini 25 yıldan beri takip eden Lüle, "İsyanlardayım" başlıklı yazısında, "Bu süreç böylesine mi askıda bırakılır" diye soruyordu.
Bu yüzden DEİK’in "üniversitede türban" ve "Kuzey Irak kara harekatının" gündemde olduğu bir dönemde Pierini’yi ağırlaması hoş bir sürpriz oldu.
Pierini’nin ne dediklerine geçmeden önce kariyeriyle ilgili bir bilgi.
AB Büyükelçisi 30 yıllık kariyerinin büyük bir bölümünü Avrupa Birliği’nin "EuroMed" Projesi’ne adamış.
Bu Avrupa Birliği ile Akdeniz çanağındaki Müslüman ülkeler arasındaki işbirliğini de kapsayan bir proje.
BÜYÜKELÇİ NE DEDİ
Dolayısıyla Pierini’ye, AB’nin Müslüman ülke uzmanı gözüyle de bakabiliriz.
Türkiye’yi anlaması açısından önemli.
Peki Ankara’nın gündeminde olmayan üyelik süreciyle ilgili ne diyor Pierini?
Fazla detaya girmeden notlarımdan çıkarttığım birkaç başlık şöyle:
AB vizyonu Türkiye’ye yatırımcı çekmek açısından önemli.
Müzakere uzun, engelli ve karmaşık bir süreç. Türkiye bu yüzden caymamalı.
Kıbrıs meselesi çözüme kavuşursa işiniz kolaylaşabilir.
Meclis’ten geçen Vakıflar Yasası ve 301 önemli ama iş iki yasayla bitmez. Uygulamalar önemli.
Enerji ve özellikle Nabucco projesi müzakere sürecinde de elinizde güçlü bir koz olabilir.
Türkiye düşündüğümüzden daha fazla AB’ye entegre durumda. Türkiye’nin gündemindeki konuları Avrupa da tartışıyor. Örneğin türban tartışmaları.
KORKU, ÖNYARGI VE CEHALET
AB ile Türkiye arasındaki üyelik sürece Büyükelçi Pierini’nin tanımlamasına göre "mekanik bir süreç".
Ama bunun dışında kamuoyunun algıları var.
Elçiye göre, Avrupalı kamuoyunda Türkiye’ye karşı "korku, önyargı ve cehalet" var.
Kötü bir "kokteyl" diyor Pierini.
Türkiye’nin bu durumda yapacağı şey ülkenin dinamizmini, kültürel değerlerini, kültürel yaşamını ortaya koymak için daha fazla çaba göstermek.
"Avrupa’da Türkiye’nin modern sanatını kim tanıyor? Bence kimse. Santral İstanbul’u kim biliyor?"
Doğru söze ne denir?
Ya bu söyledikleri?
"Bugünkü Türkiye 15 yıl önceki Türkiye mi? Bu değişimin AB kamuoyuna çok işi anlatılması gerek. Örneğin yeni nüfus sayımında nüfus 72 milyon değil 70 milyon çıktı. Yani Avrupalı’nın gözünü korkutan "100 milyonluk Türkiye argümanı doğru değil."
Bunları kim anlatacak Avrupa’ya.
Her şeyi sivil toplum kuruluşları üstlenebilir mi?
Avrupa ile "iletişimi" sağlayacak ABİG’nin sahipsiz kalması yazık değil mi?
TESEV’in kitabı: Milliyetçilik ve Türkiye-AB ilişkileri
TESEV (Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı) Dış Politika Programı tarafından yayınlanan "Milliyetçilik ve Türkiye-AB İlişkileri" Bilgi Üniversitesi öğretim görevlisi Doç. Dr. Umut Özkırımlı tarafından kaleme alınmış.
Özkırımlı, milliyetçilik konusunda önemli bir uzman.
Bu çalışmasında hem Avrupa’da, hem Türkiye’de "yükseldiği" söylenen milliyetçilik kavramını ele alıyor.
Milliyetçiliğin Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki ilişkileri nasıl etkilediğini inceliyor.
Bu konuda, Büyükelçi Pierini’nin yukarıdaki "korku, önyargı ve cehalet" sözlerini doğrular nitelikte bir saptaması var Özkırımlı’nın.
"Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkilerde temel sorun, karşılıklı korkulardır" diyor.
Çoğunlukla korkular "algılara" dayansa da her iki tarafın milliyetçiliği bunlardan besleniyor.