Paylaş
Bu kez mesele çevre değil insan sağlığı.
Çevre örgütü bir süre önce, ünlü giyim markaları için üretim yapan bazı Çinli şirketlerin Çin’de nehirlerdeki zehirli atıklardan sorumlu olduklarını tespit etmiş.
Bu işin sorumlularını temmuz ve ağustos aylarında peş peşe yayımladığı “Kirli Çamaşırlar” adındaki iki raporunda deşifre etmiş.
Ardından ünlü markaları ürünlerinde zehirli kimyasallar kullanmamaya çağıran “Detoks” diye bir kampanya başlatmış.
Le Monde gazetesinin haberine göre, Greenpeace geçen hafta yayımladığı “Kirli Çamaşırlar” Raporu’nun ikincisinde, Türkiye dahil 13 ülkede üretilen ünlü markalara ait 78 ürünü inceledi.
Bunların üçte ikisinin “Nonilfenol Etoksilat” adında bir kimyasal madde içerdiğini tespit etti.
Hormonal dengesizliğe yol açtığı bilinen bu maddeye en fazla Filipinler’de üretilen Converse tişörtünde rastlanılmış.
ADİDAS, NİKE VE PUMA’YI İZLİYOR
Mercek altına alınan şirketler arasında Lacoste, Abercrombie&Fitch, Ralph Lauren, Cavin Klein, H&M gibi markalar var.
Raporlar üzerine, Greenpeace’in “Detoks” kampanyasına hemen olumlu yanıt veren iki ünlü marka Puma ile Nike.
Nike ve Puma ürünlerini tehlikeli maddelerden arındırma sözü vermiş.
Her iki marka önümüzdeki günlerde bunu nasıl yapacağını kamuoyuna duyuracak.
Bu arada çevreci örgütle ünlü markalar arasında pazarlıklar sürüyor.
Adidas, rakip şirketler Nike ve Puma’nın Greenpeace’in girişimini desteklemeleri nedeniyle yelkenleri suya indirmiş.
Çevre örgütüyle sürdürdüğü pazarlıklar neticesinde tekstil ürünlerindeki zehirli maddelerin oranını düşürmeye yanaşmış.
Greenpeace, tekstilci Çinli şirketler nezdinde de faal.
Kimi zaman ilginç yollar da deniyor.
Çinli Greenpeace üyeleri, uluslararası marka olma iddiasındaki Li Ning Şirketi’nin Hong Kong’daki yönetim kurulunu basmış.
Şirketin üst düzey yöneticilerinden “Detoks” Kampanyası’na katılma sözü almış.
Le Monde’un yazısının başlığı şöyle:
“Greenpeace, moda sanayiyi tekstil ürünlerindeki zehirli maddeleri kontrol etmeye zorluyor.”
Tüketici olarak birilerinin sizlerin sağlığını kolluyor olması iyi bir duygu.
Balıkların boyu nasıl ölçülecek
DÜN televizyonda av yasağının sona ermesi nedeniyle denize açılan balıkçılara kulak veriyorum.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın avlanacak lüferin boyunu 20 santimetre olarak belirlemesine balıkçılar ne diyor?
Kimi 20 santimetrenin yetersiz olduğu, lüferin boyunun en az 25 santimetre olması görüşünde.
Böyle düşünen balıkçıların olması gerçekten sevindirici.
Kimilerinin karara itirazı var:
“Bakanlığın kararı yanlış. Avladığımız balığı güverteye alıp ölçmeye kalkarsak balık ölür”.
Bu itiraz bana biraz yersiz geldi.
Zira sanıyorum balıkçılar ağlarına takılan balığın boyunu ölçmeden göz kararı kestirebilirler.
Anında da suya atabilirler.
Defne Koryürek’in “Lüferime Dokunma” ve Greenpeace’in “Seninki Kaç Santim” kampanyaları neticesinde bu yıl avlanma boyları 14 santimetreden 20 santimetreye çıkartılan lüferi esas tezgâhta kim denetleyecek?
Söz denetimden açılmışken benim bu avlanma yasağıyla da ilgili fazlasıyla kuşkum var.
Tezgâha yeni çıkması beklenen “Çingene Palamutu” yaklaşık 1 aydır Adalar ve Boğaz’daki lokantalarda yeniyor.
Lokantaların tümü Çingene Palamutu’nu olta balıkçılarından satın alıyor olabilirler mi?
TÜBA’nın özerkliğiyle ilgili kaygılar var
BAYRAM öncesi İstanbul Teknik Üniversitesi Fizik Bölümü öğretim görevlisi Prof. Ayşe Erzan’dan bir e-posta geldi.
Aynı zamanda Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) üyesi olan Prof. Erzan, 27 Ağustos günü Resmi Gazete’de yayımlanan Kanun Hükmünde Kararname’de (KHK) TÜBİTAK ve TÜBA’yla ilgili bazı değişikliklere dikkat çekiyor.
Erzan’a göre, TÜBA için bu değişiklikler kurumun özerkliğinin kaldırılması ve bir bilimsel akademi yapısından tamamen uzaklaşması anlamına geliyor.
Prof. Erzan diyor ki:
“KHK’da TÜBA ile ilgili 31-38 maddeleri uygulandığı takdirde Türkiye’de bilimsel liyakat temelinde kurulu olan yegâne özerk kurumun ortadan kaldırılması anlamına gelir.”
TÜBA’yla ilgili değişikliklerden bir tanesini örnek olarak vereceğim.
Yeni karara göre, TÜBA Başkanı üçlü kararname ile Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı tarafından atanacak.
Oysa mevcut durumda başkan TÜBA genel kurulu tarafından seçiliyor ve Başbakan’ın onayıyla atanıyor.
Yine yeni karara göre, üye sayısının üçte biri bakanlar kurulu, üçte biri YÖK tarafından atanacak.
Prof. Erzan haklı olarak “Bilim akademileri özerk yapılardır. Üyeleri bilime katkının uluslararası başarı ölçütlerine göre akademi üyeleri tarafından seçilirler. Bilimsel liyakat bilim insanları tarafından en iyi şekilde değerlendirilir” diyor.
Türkiye’nin envanteri çalışmaları nedeniyle birkaç yıldan beri yakından izlediğim TÜBA’ya yazık olacak.
Paylaş