Paylaş
Köprüye itiraz sadece Unesco değil.
Yeni yeni sesini duyuran SOS İstanbul, Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı gibi çeşitli sivil toplum kuruluşları, bilim insanları, tarihçiler de karşı çıkıyorlar.
En son Harvard Üniversitesi’nden ünlü tarihçi Profesör Dr. Cemal Kafadar Cumhurbaşkanlığı 2010 Sanat ve Kültür Ödülü’nü alırken köprünün İstanbul’un tarihi dokusuna zarar vereceğini dile getirdi.
Bir yazımda Kafadar’ın İstanbul için haklı kaygılarına değinince Hakan Kıran aradı.
Projesini bizzat anlatmak istediğini söyledi.
Kıran restorasyon konusunda deneyimli, günlük hayatımızda sıkça karşımıza çıkan işlere imza atmış bir mimar.
Örneğin tuhaf bir şekilde yanan Maydanoz Gösteri Merkezi, Saray Muhallebicileri, Gloria Jean’s kafeleri.
Şimdi mahkemelik olan “Salı Pazarı Kentsel Dönüşüm Projesi” , Perpa Gökdelenleri Projesi”, “Kabataş Rıhtım Düzenlemesi Projesi” de Hakan Kıran’a ait.
KÖPRÜDEN VAZGEÇMEK Mİ?
İBB Başkanı Kadir Topbaş ile uzun yıllara dayanan dostluğu nedeniyle yukarıda saydığım projeleri üstlenince eleştirilere hedef olmuş.
Üzerinde en fazla yazılıp çizilen, eleştirilen projesi Haliç Metro Köprüsü.
Hakan Kıran bu proje üzerinde yaklaşık altı yıldır çalışıyor.
“Metronun Şişhane-Şehzadebaşı-Yenikapı güzergâhı 1950 yılında belirlenmiş. 1992 tüneller yapılmış, bitmiş. O yıldan bu yana onlarca öneri sunulmuş” diye anlatıyor.
Neticede, Topbaş altı yıl önce projeyi kendisine teslim etmiş.
Şimdi ortada şöyle bir gerçek var.
Güzergâh kararı yıllarca önce alınmış, tüneller açılmış köprü yok.
İstanbul gibi her köşesi tarih olan bir şehirde metronun güzergâahı en başından beri yanlış seçilmiş olabilir.
Şimdiye kadar alınmış öylesine fazla yanlış kararlar var ki.
Düşünün İstanbul gibi dünyada “biricik şehrin” doğru dürüst bir imar planı yok.
Peki şimdi ne olacak?
Kafadar’ın Cumhurbaşkanı Gül’den ödülünü alırken talep ettiği gibi köprüden tümden vazgeçmek mümkün mü?
O ZAMAN NEDEN TARTIŞILMADI
Yoksa Haliç Metro Köprüsü’nün nasıl olacağını daha fazla tartışmak mı gerekir?
Hakan Kıran bu noktada tepkili.
“Unkapanı ya da yeni Galata Köprüsü’nün mimarlarını tanıyan var mı? Neden o zaman tartışılmadı?” diye soruyor.
Belki tartışıldı ama medyanın haberi olmadı.
Günümüzde şükür biz İstanbullular daha çok bilinçliyiz,medya da.
Herkes İstanbul’dan geriye ne kaldıysa büyük bir titizlikle koruma çabasında.
Bu yüzden Sulukule denince kıyamet kopuyor.
Fener-Balat ya da Tarlabaşı-Tepebaşı kentsel yenileme denince sesler yükseliyor.
İstanbul’un korunmasını isteyen STK’ların sayısı çoğalıyor.
Haliç Metro Köprüsü’ne dönersek, Hakan Kıran Unesco’nun geçtiğimiz aylarda Brezilya’daki toplantısına gitmiş.
Unesco’nun Brezilya’da köprü aleyhine bazı kararları olduğunu bizzat söylüyor.
RAPOR ŞUBAT AYINDA
Köprü üzerinde istasyon olmaması, köprünün askılı değil dümdüz olması ve ayaklarının kısaltılması önerilmiş.
Ayaklar meselesi önemli.
Zira köprünün yüksek olması Süleymaniye’nin siluetini kötü etkiliyor.
Kıran “Unesco projenin detaylarına girdi. Bağımsız raportörler ağustos ayından beri gidip geliyorlar. Köprünün dümdüz olamayacağı konusunda ikna oldular. En doğru çözüm “eğik askılı” diyor.
Unesco’nun bağımsız raportörleri şimdi ayaklar kısaldığı takdirde statik hesapların ne olacağı üzerinde çalışıyorlar.
Şubatın ilk haftası çalışmalarını Unesco’ya sunacaklar.
Haliç Metro Köprüsü’nde son söz Unesco’da.
Cemal Kafadar ne diyor?
PROFESÖR Kafadar ile ABD’ye uçmadan bir, iki gün önce konuşma fırsatını buldum.
Kafadar “Daha önce alınmış kararlar söz konusu olunca böyle bir tabloyla karşı karşıyayız. Haliç Köprüsü İstanbul’a kesinlikle uyumlu değil” diyor.
Köprüyü şehrin tarihi dokusuna saplanmış bir hançer olarak görüyor.
İstanbul’da bulunduğu sürece birkaç kez köprü inşaatının başladığı alanı gezmiş olan Kafadar’a göre iki önemli sorun var.
Biri köprünün kendisi.
Diğeri projenin kamuoyu ile paylaşılmamış olması.
“Haliç Köprüsü çok az konuşuldu, çok az duyuruldu. Bazı mimar arkadaşlarım bile neler olup bittiğinden bihaber” diye konuşuyor.
Kafadar, İstanbul’un tüm tutkunları gibi bu şehrin en güzeline l^ayık olduğu düşüncesinde.
“Böyle bir büyü, böyle bir siluet dünyanın hiçbir yerinde yok” derken Hakan Kıran’ın Unesco için hazırladığı İngilizce broşürü bile İstanbul’a yakıştırmadığını söylüyor üzüntüyle.
Paylaş