Paylaş
Bunu anlamak için, Dünya Bankası’nın yeni yayınladığı Dünya Kalkınma Göstergeleri Raporu’nun verilerine bakmak yeterli.
Rapora göre, İstanbul, havasındaki “sülfürdioksit” miktarında şampiyonlar arasında.
Dünyada 7’nci sırada.
Çin üç şehirle ilk 7’de yer alırken, İstanbul’un önünde Tahran ve Rio var.
Kömür, benzin gibi fosil yakıtların ortaya çıkarttığı “sülfürdioksiti” İstanbul’da her gün, her dakika her saniye ciğerlerimize çekiyoruz.
Gazetelerde Dünya Bankası’nın raporunu okuyunca geçenlerde BD Otomotiv Yönetim Kurulu Başkanı Osman Boyner ile yaptığımız sohbet aklıma geldi.
Rapor, elektrikli araçlarla ilgili çalışmalarını uzun yıllardan beri sürdüren Osman Boyner’i haklı çıkartmış durumda.
TÜİK’in rakamlarına dayanan Boyner’e göre, Türkiye’de 16 milyon aracın yarısı “ticari araç”.
Hava kirliliğine en fazla yol açanlar bu sınıfa girenler zira sürekli hareket halindeler.
Baktığınızda, dolmuş, taksi, minibüs, otobüs, servis taşıtları en fazla kilometre yapanlar.
Bu yüzden Boyner fazla kilometre yapan araçların “elektrikli” olması gerektiğine yürekten inanıyor.
ELEKTRİKLİ ARAÇ İLLA BÜYÜK OLMAZ
“Elektrikli araç küçük olmalı gibi yanlış bir inanç yaygın. Otobüsler, servis araçları minibüsler elektrikli olabilir” diyor.
Çinli BYD Şirketi’yle ortak elektrikli otobüs üretip 2013 yılında piyasaya sunmaya hazırlanan Boyner, İtalya’da “elektrikliye” dönüştürdüğü ticari araçları Avrupa’nın çeşitli şehirlerine satıyor.
Alıcıları özellikle belediyelere ve özel şirketler.
BD Otomotiv, İngiliz Tesco şirketine geçenlerde 10 adet servis taşıtı satmış.
Danimarka Posta İdaresi de müşterileri arasında.
Osman Boyner önümüzdeki yıllarda elektrikli araç kullanımının hızla yayılacağı gerçeğinden yola çıkarak stratejisini belirlemiş.
Halen ayda ürettiği 10 elektrikli araç sayısını yakında 20’ye çıkartacak.
2 yıl sonra ise hedefi yılda 6 bin araç.
Avrupa’nın çeşitli merkezlerine sattığı elektrikli araçların sayısı 350’yi geçmişken İstanbul’dakilerin sayısı sadece 15.
Bundan “Avrupalı elektrikli araca hazır, biz değiliz” sonucunu çıkartmak mümkün.
Nitekim geçen hafta Fransa’ya yaptığım yolculukta küçük şehir belediyelerinin “elektrikli araç” kullanımını yaygınlaştırmaya çalıştıklarını bizzat tanık oldum.
Film Festivali’ne hazırlanan Cannes da, belediye neşeli bir şekilde süslediği pembe “elektrikli” otobüsleri şehirde dolaştırıyor.
KÜRESEL İLKELER SÖZLEŞMESİ UNUTULMASIN
İstanbul’un hava kirliliği Dünya Bankası’nın raporuyla bir kez daha karşımızda.
Belediyenin, kamunun ve özel sektörün “elektrikli araç” konusunda biraz daha “bilinçli davranmaları” gerekmez mi?
Osman Boyner “Kamunun örnek olması ve bu araçların kullanılmasını teşvik etmesi gerekiyor. Elektrikli ticari aracın ÖTV’si normal ticariye göre daha uygun olursa kullanım yaygınlaşır. Danimarka örneğin iki yıl elektrikli araçtan ÖTV alınmayacağını beyan etmiş” diye konuşuyor.
Dediği gibi, devletin atılan “tohumları” yeşertmesi şart.
Ancak ben özel sektöre de iş düştüğüne inanıyorum.
Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni imzalamış çok sayıda Türk şirketi var.
Sözleşme maddelerinden biri çevreyi korumak.
Küresel İlkeler Sözleşmesi’ne imza atmış şirketlerimiz, İstanbul sokaklarında dolaşan servis araçlarından hiç olmazsa bazılarını “elektrikliye” dönüştürseler, İBB bu işe dört elle sarılsa belki önümüzdeki yıllarda “Dünya Hava Kirliliği Şampiyonlar Listesi”nden çıkabiliriz.
Ucu Olmayan Şehir İstanbul
HAYATIMIN en etkileyici belgesel filmlerinden birini cumartesi günü seyrettim.
Sadece Beyoğlu’ndaki Majestik’te gösterilen “Ekümenopolis - Ucu Olmayan Şehir” İstanbul’un acımasızca dönüşen yüzünü anlatıyor.
Belgeselde kimin söylediğini hatırlamıyorum İstanbul “nüfus, ekolojik ve ekonomik eşiklerin” aşıldığı bir şehir olarak tarif ediliyor.
Bir dev gibi iştahlı, büyüdükçe büyüyor ve yoluna çıkanları yutuyor.
Yutulanların pek çoğu “kentsel dönüşüm” kurbanları.
Ekümenopolis’te, İkitelli, Ayazma ve Sulukule kentsel dönüşümlerinde evlerini kaybedenlerin tanıklıkları da var, Ayazma’da konut yapan Ali Ağaoğlu’nun söyledikleri de.
Belgeseli yapanlar projektörü herkese çevirmişler.
Kentsel dönüşümün, 3’üncü Köprü’nün nelere mal olacağını öğrenmek istiyorsanız bu belgeseli kaçırmayın derim.
Paylaş