Paylaş
Böyle konuşmalarda ne kadar not alırsanız alın mutlaka bazı konular diğerlerine göre daha fazla dikkatinizi çeker.
Aklınız bir köşesine yer eder.
Bakan Ergün, “üniversite-sanayi” işbirliğinden, AR-GE çalışmalarından, Türkiye’nin “yüksek teknoji vizyonundan” söz etmesi doğrusu pek hoşuma gitti.
7-8 yıl öncesi hatırlıyorum.
“Üniversite-sanayi” işbirliğinden söz ettiğimde derdimi anlatabildiğimden emin değildim.
Şimdi Nihat Ergün diyor ki, “Üniversite-sanayi işbirliği giderek kurumsallaşıyor. Bakanlığımız AR-GE çalışmalarına, inovasyona destek oluyor. Türkiye’yi ‘yüksek teknolojide’ Avrasya’nın merkezi haline getireceğiz.”
2002 yılında 2 adet olan “teknopark” sayısı 37’ye ulaşmış.
Teknoparklara yatırım yapan şirket sayısı yabancılar dahil olmak üzere gün geçtikçe çoğalıyor.
Teknoparklardaçalışanların sayısı da.
Bu arada Bakanlık her yıl 100 genç “tekno-girişimciyi”destekleyecek.
Böyle pembe bir tabloya kim sevinmez?
STANFORD’DAN TRANSFER
Sevincim akşam saatlerinde DEİK’in, Türkiye’yi ziyaret eden Nobel Barış ödüllü Kosta Rika Devlet Başkanı Oscar Arias Sanchez onuruna verdiği yemekte daha da arttı.
Nedeni, yemekte masa komşum olan Koç Üniversitesi’nin yeni rektörü Profesör Dr. Ümran İnan.
Profesör İnan, Koç Üniversitesi’ne ünlü Stanford Üniversitesi’nden transfer olmuş.
Uzay bilimcisi olan Profesör İnan, Stanford Üniversitesi’nde uzun yıllar Uzay, Telekomünikasyon ve Radyo Bilimi Merkezi’nin direktörlüğünü yapmış.
“Uzay İletişim Bilimi” Oscar’ı sayılan “Appleton Ödülü” sahibi.
ABD’de geçirdiği otuz yıldan sonra “gözünü kırpmadan” Koç Üniversitesi’ ne gelmiş.
Gelir gelmez Koç Üniversitesi bünyesinde bir AR-GE Merkezi oluşturmak için kolları sıvamış.
Merkezin hedefi da başta Koç’un şirketleri olmak üzere sanayiye yönelik projeler hazırlamak.
Profesör İnan, “Üniversite bünyesindeki böyle merkezin teknoparktan daha dinamik bir yapıya sahip olabileceğine inanıyorum” diyor.
Stanford Üniversitesi’ndeki benzer bir merkezin Silikon Vadisi’ni beslediğini anlatıyor.
“Google gibi şirketler böyle bir işbirliğinden doğdu. Koç Üniversitesi’nde bunun aynısı yapacağız”diyor.
Anladığım kadarıyla bizim Silikon Vadisi de yolda.
Tüm okurlara mutlu bayramlar diliyorum.
PROFESÖR İnan’dan bir diğer önemli haber şu:
Koç Üniversitesi’nde bir “Kadın Araştırmaları Merkezi” kurulacak.
Doğrusu bunu AR-GE Merkezi haberinden de büyük bir sevinçle karşıladım.
Zira geçenlerde KAGİDER’de dinlediğimiz Kadın ve Aileden sorumlu Bakan Selma Aliye Kavaf’ın da belirttiği gibi, kadınlarla ilgili istatistiki veriler, envanterler eksik.
Türkiye’de kadın konusu nu en iyi bilen isimlerden Profesör Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı’nın başına geleceği “Kadın Araştırmaları Merkezi”nin büyük bir boşluğu dolduracağından kuşkum yok.
Bakanlıkların elindeki bilgi ve verilerin de birbirini tutmadığını Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün konuşmasından bir kez daha anladım
Bakan Ergün, Türkiye’deki işsizliğin 5 yapısal özelliğini sayarken, “kadınların iş gücünekatılımında ciddi artışı”nı bunların arasına kattı.
Oysa sürekli yazıp çizdiğimiz gibi tam aksi bir tablo söz konusu.
Kadının işgücüne katılımı sürekli aşağıya doğru bir eğri gösteriyor.
Nitekim, Kavaf da 1990’lı yıllarda kadının iş gücüne katılımının yüzde 34, şimdi ise yüzde 22olduğunun altını çizdi geçen hafta.
Tarımdaki istihdamı ayrı tuttuğunuz takdirde bu oran yüzde 17’lere düşüyormuş.
Demek ki, Sanayi ve Ticaret Bakanı’nın kadın istihdamıyla ilgili elindeki veri doğru değil.
Ergün, Türkiye’deki işsizliğin yapısal özellikleri arasında, halen var olan işsiz stokunun erimesini engelleyen “nüfus artışı hızını” da saydı.
“Avrupa’nın tersine biz nüfus artış hızını azaltmaya çalışıyoruz” dedi.
Peki bu Başbakan Erdoğan’ın “3 çocuk” politikasına ters değil mi?
Kafam karıştı desem yalan değil.
Paylaş