Soyer, Türkiye’nin ilk “sakin şehir” ünvanını kazanmış olan Seferihisar’ın belediye başkanı.
İngilizcesi “Slow City”, İtalyancası ise “Cittaslow” olan “Sakin Şehir” ne anlama geliyor? Bunu izah etmek için önce “Slow Food” hareketine değinmem gerek. İtalya’da 1982 yılında başlayan “Slow Food” hareketi geleneksel beslenme tarzına, yerel ürünlere, bunları yetiştirenlere sahip çıkar. “Fast Food”a yani hızlı tüketilen gıdaya bir başkaldırıdır. Dünyada 150 ülkede 100 binden fazla üyesi olan “Slow Food”un amblemi, “yavaşlığın sembolü” olan turuncu renkli sevimli küçük bir salyangoz. Türkiye’de de giderek yaygınlaşıyor. Bir süre önce İstanbul’da “Lüfer Yok Olmasın” kampanyasını başlatan “Fikir Sahibi Damaklar” da bu hareketin bir parçası. “Slow City” ya da “Sakin Şehir” hareketi aynı mantıktan yola çıkarak, 1999 yılında İtalya’da, Toskana’da başlamış. Amblemi aynı sevimli salyangoz. HAREKETİN 129. ÜYESİ “Sakin Şehir” hareketinin amacı, hızlı tüketime karşı olmakla birlikte yaşam kalitesini ve yerel kimliği koruyan, yerel ürünleri ön plana çıkartan, mutlu insanların yaşadığı şehirler yaratmak. Teknolojiye sırt çevirmek asla söz konusu değil. Harekete dahil olmanın şartı 59 kritere uymak ve 50 bin civarında bir nüfusa sahip olmak. 21 ülkede, 140 şehir bu hareketin üyesi. Seferihisar’a dönersek, Tunç Soyer belediye başkanlığına seçilir seçilmez hareket dahil olmak için kolları sıvamış. Neticede, geçtiğimiz yıl Seferihisar’ın “Sakin Şehirler” hareketinin 129. üyesi olmasını başarmış. Fransa’daki Segonzac kasabasından önce ünvanı kapmış. “Seferihisarlıların hayatlarında ne değişti?” diye soruyorum. Tunç Soyer anlatıyor. “İşe Seferihisar’ın Türkmen ve Girit mutfaklarının karışımı olan geleneksel mutfağını kayıt altına almakla başladık”. Şehirde “75 yaş üstü” partisi düzenlenmiş ve katılımcılara akıllarında kalan yemek tariflerini yazmaları istenmiş. YEREL ÜRETİM HAREKETİN OMURGASI Ortaya “Seferihisar’ın Yavaş Yemekleri” çıkmış. Bugün Seferihisar’ı ziyaret ettiğinizde “Sefertası” Lokantası’nda bunları tatmanız mümkün. Bu yemekleri ise yeni kurulan bir “kadın kooperatifi” yapıyor. Soyer “Sefertası” lokantalarının bir zincire dönüşebileceğini söylüyor. Yerel ürünlerin desteklenmesi demiştim. Seferihisar’ın eski belediye binası kendi ürünlerini satmak isteyenlere tahsis edilmiş. Bahçesinde domates yetiştiren, evinde turşu kuran bunları binanın çeşitli katlarında sergileyip satmaya başlamış. Tunç Soyer “Yerel üretim bu hareketin omurgası” diyor. Çok hoşuma giden bir şey yapmış. Sebze fidelerini, çeşitli tohumları okullara dağıtmış. Hevesli çocuklar şimdi okullarının bahçelerinde yetiştirdiklerini pazarda satabiliyorlar. Şehirde bisikleti yaygınlaştırmak için işe yine okullardan başlamış. ELEKTRİKLİ ARABA GÜNEŞ ENERJİSİ Soyer’in amacı “motorlu araç” trafiğine bir sınırlama getirmek. Belediye için ise “elektrikli araba” gündemde. “Orkinos çiftliklerine hayır” diyen Sığacık köyünün eski evlerini pansiyona dönüştürme projesi var. Seferihisar’a 5 kilometre uzaklıktaki antik Teos şehrinde Ankara Dil, Tarih, Çoğrafya Fakültesi’nin desteğiyle kazılar başlamış. Bu antik şehirle ilgili ilginç bir ayrıntı şöyle: “Dünyada, oyuncuların ilk kez sendikalaştıkları şehir Teos”. “Hollywood bunun farkına varsa yer yerinden oynar” diyor Soyer. En önemli iki şeyi söylemeyi unuttum. Birincisi, Seferihisar, organik tarım olsun, turizm olsun çeşitli projeleri üniversitelerin desteğiyle sürdürüyor. İkincisi, Türkiye’nin ilk “Sakin Şehri” çok yakında güneş enerjisine kavuşuyor. Soyer, “Bir tek insanın çok şey değiştireceğine inanıyorum” diyor. Ben de öyle.