Paylaş
Ayvalık’ta Komili Aile’sine ziyaretlerinde görüp âşık olduğu eski Rum köyü Patriça’da, acaba günün birinde Sabancı Üniversitesi çatısı altında uluslararası bir çalışma merkezi kurulabilir mi?
Güler Sabancı’nın bu hayalini besleyen şey ise İtalya’daki örnek.
Yıllar önce, Como Gölü kıyılarındaki Bellagio gibi şiirsel bir bölgede gördüğü, Rockefeller Vakfı’na ait tarihi bir mekân onu hayli etkilemiş.
Vakfın mekânı, dünyanın dört bir yanından gelen edebiyatçı, ressamlar için bir “ilham alma ve yaratma” ortamına dönüştürülmüş zira.
Güler Sabancı, benzer bir konsepti Patriça Köyü’nde hayata geçirmek için Sabancı Üniversite’nin ilk rektörü Prof. Tosun Terzioğlu’na başvuruyor.
Terzioğlu sadece İtalya’daki değil Fransa, İngiltere, Almanya ve Kanada’daki örnekleri inceliyor.
Neticede Sabancı Üniversitesi çatısı altında bir “Akademik Köy” konseptini geliştiriyor.
Nedir bu konsept?
BİLİM İNSANLARININ BULUŞMA YERİ
Patriça Köyü’nde, dünyanın önde gelen bilim insanlarının bir araya gelerek son bilimsel gelişmeleri tartışacakları çalıştaylar düzenleyecek.
Çalıştayları genç bilim insanlarımız da izleyebilecek.
Yani nasıl Como Gölü kıyıları sanatçılara ilham veriyorsa, Ayvalık-Cunda kıyıları bilim insanlarına ilham verecek.
Osmanlı döneminde bir “Bilimler Akademisi”ne sahip olmuş Ayvalık’a da yakışanı buydu zaten.
“Akademik Köy”le ilgili Prof. Terzioğlu, “Bilimsel fikirler genellikle tartışırken oluşur, gelişir” diyor.
Gerçek bir bilim insanının bakış acısıyla “Beraber yemek yerken, yürüyüş yaparken, dinlenirken bir taraftan beyinler de çalışır. Buluşlar birdenbire ortaya çıkar, somutlaşır” diye ekliyor.
BİLİMSEL POTANSİYELİN TANITIMI
Bu tür merkezlerde yapılan bilimsel tartışmalar neticesinde yayınlanan makalelerin sayısı da az değilmiş.
Terzioğlu bununla ilgili bakın ne diyor?
“Yayınlanan makalelerde araştırmayı mümkün kıldığı için merkeze özellikle teşekkür edilir. Bu nedenle böyle merkezler ülkenin bilimsel potansiyelinin tanıtımı için büyük önem taşır.”
Bilimde şimdiye kadar hiç Nobel kazanmamış bir ülke için ne büyük bir fırsat.
Yine Terzioğlu’na dönersek, bilim insanlarının merkezdeki çalışma süreci en verimli kılan şey “mekânın sessizliği” ve “dış dünyadan izole” olmasıymış.
Dikkat çektiği bir nokta daha var.
Dünyanın her yerinden davet alan bilim insanları için “Akademik Köy” mekânını çekici kılmak için tarihi yerleşim bölgeleri içinde ya da yakınlarında yer alması tercih ediliyormuş.
ZEYTİN AĞAÇLARI ARASINDA
İtalya, Sicilya’daki Erice, Fransa’da Luminy bilimsel merkezleri böyle tarihi bölgelere entegre olmuş merkezler.
Ayvalık-Cunda’daki Patriça Köyü bu durumda tam biçilmiş kaftan.
Zira zeytin ağaçları arasında sessiz sakin bir yer ve Cunda gibi tarihi bir mekânın hemen yanı başında.
“Patriça Akademik Köyü’nün projesini EPA Mimarlık-Ersen Gürsel yürütüyor.
Proje Bursa Koruma Kurulu tarafından onaylanmış.
Bu ay içersinde 13 yapının rölöve çalışmalarına başlanacak.
Başarılı işlere imza atmış olan Ersen Gürsel’i iyi tanıyorum.
Dolayısıyla adım gibi, hayata geçireceği projede Patriça Köyü’nün mimarisinin bire bir koruyacağını, dillere destan titizliğiyle çevreye herkesten fazla özen göstereceğini biliyorum.
KİMSEYE KAPALI DEĞİL
“Patriça Akademik Köyü” projesine 2007 yılından beri hazırlanmakta olan Ersen Gürsel, “İşin güzel yanı Akademik Köy’dekilerle köyün sakinleri ile iç içe yaşayacaklar. Mekân kimseye kapalı değil” diyor.
Yani bilim insanlarıyla köyün yerleşik olanları aynı yaşam alanını paylaşacaklar.
“Patriça Akademik Köyü” yle ilgili bir nokta daha var.
Bilim insanları yaz döneminden ziyade bahar aylarında burada çalışacakları için Ayvalıklı gençlerin de merkezden yararlanması için bir proje geliştirilmiş.
Gürsel’in dediğine göre, merkez yaz aylarında gençlerin su sporları yapacakları bir faaliyet alanı olarak düzenlenecekmiş.
“Partiça Akademik Köyü” her şeyden önce bilimsel potansiyelimizin gelişmesine büyük katkı sağlayacak bir proje.
Ayrıca Ayvalık’a ayrı bir zenginlik daha katacağından kuşkum yok.
Paylaş