DAVOS’ta birlikte olduğumuz ARGE Danışmanlık Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Yılmaz Argüden ile Avrupalılık meselesini konuşuyoruz.
Türkiye’de ‘kalite’ kavramının yerleşmesinde önemli bir payı olan KalDer eski başkanlarından Argüden şimdilerde ‘Avrupalılık’ kavramı üzerinde odaklanmış.
‘Ne kadar Avrupalıyız’ sorusunun cevabı kafasında son derece net.
‘Avrupa’ya ne kadar çok şey katar isek o ölçüde Avrupalı olabiliriz...’
Avrupa’ya ne katıyoruz?
Avrupa Birliği üyeliğini konuştuğumuz çoğu yabancı işadamı, politikacı da çoğunlukla bu soruyu soruyor:
‘Peki siz Avrupa’ya ne vereceksiniz?’
Daha geçen hafta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın muhatap olduğu sorulardan bir tanesi de buydu zaten.
Dünya Ekonomik Forumu kurucusu ve Başkanı Klaus Schwab, Kongre Sarayı’ndaki teke tek konuşmalarında Başbakan Erdoğan’a aynı soruyu sordu.
Recep Tayyip Erdoğan, yanlış hatırlamıyorsam, Türkiye’nin medeniyetler uzlaşması sağlayacağından söz etti.
Avrupa’nın Türkiye’nin katılımıyla bir Hıristiyan kulübü olmaktan çıkacağını söyledi.
Zaman zaman genç ve dinamik nüfusumuzun da Avrupa’ya katkısından da söz ediyoruz.
Ama mesele bu kadar basit değil.
Avrupa’ya vereceğimiz bunlarla sınırlı olmamalı.
Argüden’e dönersek bakın ne diyor: ‘Ulusal kalite hareketi 1998’de başlamıştı. 2004’te Avrupa’da en fazla kalite ödülünü kazanan ülke Türkiye oldu. Yani Türk insanı başarılı. Şimdi hedefi Avrupa standartlarını yakalamak değil, her şeyi Avrupa boyutunda düşünmek olmalı.’
Öncelikle, 2000 yılında önüne koymuş olduğu hedeflerin hayli gerisinde olan Avrupa’nın rekabet gücüne katkıda bulunmalıyız.
Peki bu nasıl olacak?
Avrupa için fikir üretmekle.
‘Mesela’ diyor Argüden, ‘Türkiye’deki araştırmaların diyelim yüzde 30’u bundan böyle Avrupa’yı da kapsamalı...’
Avrupa’nın işsizlik sorununda söyleyecek bir sözümüz olmalı.
Teknolojik gelişiminde Türk bilim adamının da emeği geçmeli.
Sanatçımız oralarda boy göstermeli.
Üniversiteler, sivil toplum örgütleri arasında işbirliği daha geniş bir yelpazeye yayılmalı.
‘Bakış açımızı bu şekilde değiştirebilirsek AB müzakerelerinde işimiz çok daha kolaylaşır. Uzun vadeli stratejiler üretmeyi de öğreniriz’ diyor Argüden.
Toplumca ‘Ne kadar Avrupalıyız’ sorusunun cevabını vermenin zamanı geldi galiba.
‘Su Damlası’ kadını evinden çıkaracak
DÜN gazetede Avrupa Parlamentosu’ndan bir misafirimiz vardı.
Hollanda milletvekili Emine Bozkurt.
Bozkurt Avrupa Parlamentosu için ‘Türkiye’de kadının durumuyla’ ilgili bir rapor hazırlıyor.
Siyasilerle, bakanlarla, çeşitli kuruluşlarla görüşmüş.
Ancak Avrupa Parlamentosu’ndan 10 kişilik grupla yaptığı üç günlük ziyaretin rapor için yeterli olmayacağı görüşünde.
Büyük bir olasılıkla tekrar gelecek.
Zira Türkiye’de kadının sorunu bir tane değil, yüz tane.
Meclis’teki düşük temsil, aile içi şiddet, okuma yazma oranında erkek ile arasındaki uçurum, namus cinayetleri derken liste hayli uzun.
Emine Bozkurt’un Türkiye’de ‘kadın’ meselesine eğildiği tam bu günlerde Kadın Girişimciler Derneği KAGİDER’in, evlerinde oturan üniversite mezunu kadınları iş hayatına kazandırmak için start verdiği bir proje var.
Projenin adı ‘Su Damlası’.
Avrupa Birliği tarafından destekleniyor.
Ankara, İzmir, Adana, Gaziantep, Kayseri, Denizli, Bursa illerini kapsıyor.
Bu arada küçük bir parantez.
Devlet İstatistik Enstitüsü’nden dün aldığım bilgiye göre, bu yedi ilde yüksek okul ve üniversite mezunu kadınların sayısı şöyle:
Adana 29 bin 894
Ankara 142 bin 837
Bursa 37 bin 125
Denizli 13 bin 448
Gaziantep 10 bin 447
İzmir 101 bin 900
Kayseri 14 bin 096
Projeyi yürüten KAGİDER Başkan Yardımcısı Yasemin Tutal Güzelkan’ın bu illere yaptığı ziyaretlerden edindiği izlenime göre, ünversiteli kadınların çoğu ya evde ya da işlerinden mutsuz.
Peki bu kadınlar iş hayatına nasıl kazandırılacak?
İnsan kaynakları ve yönetim danışmanlığı alanlarında eğitilecekler.
Bu iki alan pratik bir talep nedeniyle belirlenmiş.
Bu illerdeki şirketler, KOBİ’ler insan kaynakları hizmeti için İstanbul’a gelmek zorundalar.
Oysa şimdi, KAGİDER tarafından eğitilmiş kadınlar bu hizmeti onlara götürecek.
İşin püf noktası şu:
KAGİDER’in, eğittiği 50 kadın her ay 20 kadın ve erkek üniversite öğrencisi ‘karyer planlaması’ konusunda eğitecek.
Yani ‘Su Damlası’ büyüyecek ve ‘Göl’ olacak.
Bu projeyle ilgilenenler www.kagider.org sitesinden bilgi alabilirler.
DÜZELTME: Salı günkü nükleer enerji santrallarıyla ilgili yazımda, bir nükleer santralın maliyeti 2 milyon dolar olarak yazmışım. Doğrusu 2 milyar dolardır.