SİEMENS’in medya zirvesi bu yıl ilk kez Berlin’de.
Futbol Şampiyonası nedeniyle "tek yürek, tek ekran" haline dönüşmüş Berlin’de Siemens’in CEO’su Dr. Klaus Kleinfeld’in "21. Yüzyıl Megatrendleri için Yenilikler" konuşmasını dinledik.
Siemens önce "megatrendleri" tespit etmiş.
Şirket politikasını ona göre şekillendirmiş.
Nedir bu "megatrendler"?
Bunlara geçmeden önce yerküremizin gelecekteki durumuna bakalım.
2050 yılından itibaren yeryüzü 9.3 milyar kişi barındıracak.
Birleşmiş Milletler verilerine göre, 2007 yılı bir dönüm noktası.
İlk kez şehirlerde yaşayanların sayısı kırsal kesimlerde yaşayanlardan fazla olacak.
Dolayısıyla nüfusu 10 milyonun üzerinde "megakent"lerin sayısı hızla artacak.
Bugün "megakentlerin" sayısı yirmiye yakın.
Bunlardan çoğu da gelişmekte olan ülkelerde.
(İstanbul 15. sırada)
"Megakent" demek iş hayatının yoğunlaşması,
Alt yapı, trafik, güvenlik, daha çok enerji gereksinimi,
Çevre sorunlarının artması demek.
Özetle Siemens’in 21. yüzyılda odaklanacağı "megatrendlerin" biri "kentleşme".
NÜFUS HEM ARTIYOR HEM YAŞLANIYOR
Diğeri ise "demografik dönüşüm".
Bir yanda dünyanın nüfusu artıyor.
Diğer yanda yaşlı insanların sayısı.
İnsanlık tarihinde ilk kez birkaç yıl içersinde 60 yaş üstüyle 15 yaşın altı eşitlenecek.
2050 yılına gelince 80’li yaşlarda olanlar dünya nüfusunun yüzde 4.1’ini oluşturacak.
Bu oran bugün sadece yüzde 1.2 oranında.
Yaşlanan ve giderek daha uzun yaşayan nüfusu ne ilgilendirir?
Elbette ki sağlık...
Dolayısıyla Siemens’in CEO’su Dr. Klaus Kleinfeld "megatrendleri" anlatırken sağlık meselesinin üzerinde önemle duruyor.
Alman Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, AB, ABD ve Japonya’da 2002 yılında 2.9 trilyon euro olan sağlık harcamaları 2010 yılında 3.8 trilyon euroya ulaşacak.
Sağlık harcamaları başdöndürücü bir hızla tırmanıyor.
Kleinfeld’in söylediğine göre, Siemens sağlık harcamalarını azaltmak ve sağlık hizmetinin kalitesini iyileştirmek için büyük bir atılım içersinde.
AVRUPA BİRLİĞİ BÜTÇESİNDEN BÜYÜK
Peki bu "megatrendlere" çözüm sunmanın yolu ne?
Ar-Ge’ye yani araştırma/geliştirmeye yatırım.
Kleinfeld’in bununla ilgili verdiği rakam müthiş.
Siemens’in geçtiğimiz yıl Ar-GE’ye ayırdığı miktar 5.2 milyar euro.
Yine Kleinfeld’in belirttiğine göre bu miktar AB’nin araştırma bütçesinin üzerinde.
Şirketin 75 milyar euroluk cirosunun yüzde 6.8’i Ar-Ge’ye gidiyor.
Siemens’in 47 bine Ar-Ge çalışanı sadece geçen yıl 8 bin 800 patent başvurusu yapmış.
Şirketin elindeki patent sayısı 53 bin.
"Megatrendlere" çözüm üretmesinin yolu bunlardan geçiyor.
Londra’daki ’trafik yönetim sistemi’ neden İstanbul’a uygulanmasın?
KLAUS Kleinfeld’in sunumundan sonra, Siemens’in Enerji, Su, Trafik, Sağlık ve Futbol Şampiyonası için neler yaptığına kulak verdik.
Her konuda 30-40 dakikalık sunumlara rağbet hayli fazlaydı.
Enerji ve su konularına bir başka yazıda değineceğim.
Bugün esas değinmek istediğim konu trafik.
Bilmem farkında mısınız İstanbul’da trafik okulların tatil olmasını filan dinlemedi.
Her zamankinden de kötü.
İkitelli’den Anadolu yakasına geçmek artık iki saat.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yol, kavşak yapımı 2009’a kadar devam edecekmiş.
Bittiğinde rahat edecek miyiz?
Pek sanmam.
Trafik artık pek çok ülkede yol, kavşak yapımıyla değil teknolojik çözümlerle rahatlıyor.
Verilere göre, Batı Avrupa’da nüfus yaşlansa da araba sayısı azalmıyor.
Aksine artıyor.
2010 yılında trafik yoğunluğunun Batı Avrupa’da yüzde 188 oranında artacağı hesaplanıyor.
Siemens’in "Akıllı Trafik Sistemleri" Bölümü’nün Pekin’den, Johannesburg’a, Los Angeles’tan Londra’ya çeşitli büyük şehirlere getirdiği çözümler var.
Mesela Londra’da kameralarla ve uydularla devrede olan "trafik yönetim" sistemi var.
Benim merak ettiğim şu:
İstanbul’un altyapısını tamamlamak iyi, güzel de teknolojiden yararlanmak neden yöneticilerimizin aklına gelmiyor?
Acaba yöneticilerimiz, Siemens ya da aynı çizgide başka bir şirketin trafik için ne tür sistemler geliştirdiklerini biliyorlar mı?