Paylaş
NEW York merkezli Columbia Üniversitesi’nin Rektörü Lee C. Bollinger, ifade ve basın özgürlüğü alanlarında ABD’nin önde gelen bilim insanları arasında.
ABD’de inanç ve ifade özgürlüğünün garantisi olarak özetleyebileceğimiz “Birinci Anayasa Değişikliği” uzmanı.
Geçtiğimiz yıl İstanbul Teknik Üniversitesi’nde “Özgür Basın için Özgür bir Dünya” başlıklı bir konferans veren Lee Bollinger son kitabında “Uninhibited, Robust and Wide-Open” 21. yüzyılda özgür basının önemini ele alıyor.
Columbia Üniversitesi’nin İstanbul’daki “Küresel Merkezi”nin açılışına katılan Lee Bollinger ile Sultanahmet civarında “tarihe doğru bir yolculuğa çıkmadan” önce konuşma fırsatı buldum.
Üniversitenin, New York, Santiago, Paris, Pekin, Mumbai, Beijing, Amman’dan sonra sekizincisini İstanbul’da açtığı “Küresel Merkezin” Direktörü İpek Cem Taha.
Türkiye yükselen ekonomi
* Neden İstanbul’da ve neden şimdi Columbia Üniversitesi’nin “Küresel Merkezi”?
- Küreselleşme olgusunu iyi anlamak istiyorsanız Türkiye bunun için en iyi yerlerden birisi. Zira yükselen ekonomisi, yükselen bir politik gücü var ve Türk toplumu dünya ekonomisine ve siyasetine entegre olmaya hazır gelmiş bir durumda. Konumu ilginç. Gelişmiş ülkelerle, gelişmekte olan ülkelerin ortasında. Bence dünyanın hiçbir noktası bu kadar ilginç değil. Şimdilerde gücün Batı’dan Doğu’ya kaydığından söz ediyoruz. Ülkeniz tam bu “bu kaymanın ya da değişimin gerçekleştiği noktada” diyebilirim. İstanbul, Ortadoğu ve Arap ülkelerinde olup bitenlerin, Afrika’daki gelişmelerin, Rusya’nın, Doğu Avrupa ülkeleriyle ve Kafkasya’nın kolaylıkla izlenebileceği bir “başkent” diyebilirim. Beijing da aynı şekilde o bölgenin “başkenti”. Küreselleşmenin iki boyutu var. Biri ekonomik yani pazarlar, sınırlar kapitalizme açılıyor. Çin’de, Hindistan’da şaşırtıcı gelişmeler yaşanıyor. Türkiye’nin dinamik ekonomisi etkiliyor. Diğer boyutu bilişim teknolojilerinin inanılmaz gelişimi. Önümüzdeki on yıllarda çok ilginç şeyler yaşanacak ve bizim gibi iddialı üniversiteler bu gelişmeleri incelemek, bu konuda düşünmek ve araştırmalar yapmak zorundalar.
ABD kayıtsız kalamaz
* Türkiye’ye baktığınızda nasıl bir ülke görüyorsunuz? Demokrasi mi? Yarı demokrasi mi? Ortadoğu ülkesi olmadığımız kesin ama ifade özgürlüğünde örneğin ciddi sorunlar yaşıyoruz. Meslektaşlarımız cezaevlerinde.
- İfade özgürlüğü anlamında olsun, diğer alanlarda olsun buradaki kaygıların farkındayım. Türkiye’nin insanlarıyla ve diğer ülkelerin insanlarıyla bu sorunları burada ele almak yapacağımız en önemli işlerden biri. Küresel bir toplum gelişiyor. Toplumların birbirine bağımlılık durumunu değerlendirecek kurumlar oluşturmak, yeni yaşam biçimleri geliştirmek zorundayız. ABD dünyanın diğer tarafında olup bitenlere kayıtsız kalamaz. Böyle yaparsa ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya kalır. Düşünün ki, şirketlerinin gelirlerinin yarısı ABD’nin dışından geliyor. Ben bir Amerikan vatandaşı olarak bu ülkede ya da başka bir yerde ifade özgürlüğünün, basın özgürlüğünün nasıl gelişeceğini dikkate almak zorundayım. Eskiden bununla “insan hakları” açısından ilgilenirdim. Ama şimdi bu “birbirine bağımlılık” meselesi nedeniyle anlamam gereken pratik bir sorun olarak bakıyorum. Senin sorunun benim sorunum. ABD’de basın özgürlüğüyle ilgili ilkeler bugün güçlüdür. Bunlar 1960’larda hayata geçti. 1950’lerde kötü şeyler yaşanmıştı.
* Son günlerde dünyayı sarsan olaylara gelirsek… Sizce Wall Street’i İşgal Et gösterileriyle Arap Baharı gösterileri arasında bu ilişki var mı?
- İkisi de ekonomik sistemin sorunlarına başkaldırıda benzeşiyor. Amerikan ekonomik sistemi, gelir uçurumuna, fırsat eşitsizliğine de yol açabiliyor. Ekonomik sistemler farklı olsa da – biri serbest piyasa sistemi, diğeri devlet kontrolünde- Arap Baharı’nda da fırsat eşitsizliğinin tepkilere yol açtığını gördük. ABD’de benim büyük durgunluk diye tanımladığım dönemde yani 2007- 2008 yıllarında 8,5 milyon kişi işini kaybetti. O dönemden bu yana 1,5 milyon yeni iş yaratıldı. İşsizlik yüzde 9. Çok ciddi bir durum bu. Detroit gibi otomotiv sektörünün merkezi olmuş bir şehirde işsizlik oranı yüzde 40. Büyük bir trajedi yaşanıyor. Terk edilmiş ev sayısı 600 bin. Felakete uğramış bir şehir deyince aka sellerden ötürü New Orleans geliyor ama Detroit de aynı şekilde büyük bir darbe yedi.
New York Merkez Bankası’nı da yönetiyor Türk banka stratejisini merak ediyor
* Bu ay izleme fırsatını bulduğum toplantılarda, -Ölü Deniz’deki DEF ya da Cannes’daki B20- hep şu konunun gündeme geldiğine tanık oldum. Mevcut eski kurum örneğin IMF, Dünya Bankası dünyanın sorunlarını yönetemiyor. Yenilerine ihtiyaç var. Siz buna ne diyorsunuz?
- Kesinlikle yeni kurumlar inşa etmeliyiz. Küresel Merkez’lerde yürütülen araştırmaların temel motivasyonu bu. Dünya ekonomik gelişmelerle ve bilişim teknolojileriyle değişiyor ve ne yazık ki elimizin altında bu değişimle başa çıkabilecek kurumlar yok. Bazı sistemleri regule edecek kapasitemiz yok. Bakın bir örnek vereyim. Ben aynı zamanda New York Merkez Bankası Yönetim Kurulu Başkanıyım. Bankaları regüle edecek bir kurum yok. Tamamen “gönüllü bir sisteme” dayanıyor. Standartları istersen geliştirirsin, istemezsen geliştirmezsin. Şimdi Columbia Üniversitesi’nden bir ekip dünyadaki bankacılık sistemlerini araştırıyor ve önümüzdeki günlerde İstanbul’a gelecek. Türk bankaları çok etkili reformlar uyguladılar. Ekibimiz burada nasıl stratejilerin uygulandığını inceleyecek.
Dünyada fazlasıyla sorun olduğunu gördük
* Wall Street olaylarını televizyonda izlerken protestocular arasında ekonomist Jeffrey Sachs’ı da gördüm. Oradaydı protestocularla dayanışma halinde. Jeffrey Sachs hâlâ Columbia Üniversitesi’ne bağlı Dünya Enstitüsü’nün başında değil mi? Ne yapıyor bu enstitü?
- Columbia Üniversitesi’ndeki bu enstitü 10 yıl önce, küresel sorunlara bilim, mühendislik ve kamu politikalarıyla çare bulmak üzere kuruldu. Afrika’daki yoksulluğa ya da Hindistan’da zor koşullarda yaşamlarını sürdürenlere el uzattığı gibi, deprem, iklim değişikliği, su sorunu gibi şeylerle de uğraşıyor. Columbia Üniversitesi, dünyada fazlasıyla sorun olduğunu anladı. Jeffrey Sachs çok özel yetenekleri olan biri ve bu işleri koordine edebiliyor. Dünya Enstitüsü’nün örneğin Bangladeş’te bir projesi var. Medikal bir ekibimiz kaynak sularına karışan arseniğin sağlık üzerindeki etkilerini araştırıyor.
Nükleere güveni araştırıyor
* Üniversitenizin özel sektörle işbirliği nasıl?
- İyi bir işbirliğimiz var. İlaç sektörüyle ilgili bazı araştırmalar yürütüyoruz. Aynı şekilde nükleer enerjinin ne kadar güvenli olup olmadığını araştırıyoruz. Yenilenebilirle ilgili çalışmalarımız var.
Paylaş