Hiçbir filmini gördüğümü de sanmıyorum.
Ama son günlerde
‘‘Kaliforniya Valisi olacağım’’ diye ortaya çıkınca, doğal olarak medya da peşine düşünce çaresiz yazılanları okudum.
Kaliforniya'da 7 Ekim'de yapılacak valilik seçimlerine 150 aday başvurmuş. Kaliforniyalılar, şimdiki vali
Gary Davis'ten o kadar bıkmışlar ki, seçim yapılması için aralarında imza toplamışlar.
Dilekçede tam 1.3 milyon kişinin imzası var.
Aday olmak için 3 bin 500 dolar tutarında bir çek ile 65 kişinin imzası yeterli.
Kimler yok ki adaylar arasında...
Porno kralı
Larry Flint, porno kraliçesi
Angelyne,
‘‘ne alırsan 99 sent’’ kampanyasının sponsorluğunu yaptığı 99 yaşında bir kadın, Hollywood'da
artık kimsenin hatırlamadığı aktörler.
Bunların arasında, 1968 yılında Avusturya'dan ABD'ye göç etmiş, 56 yaşındaki
Arnold Schwarzenegger'in bir yıldız gibi parlaması doğal.
Cenazesine bile gitmediği babası partiye kayıtlı bir Nazi’ymiş, İngilizcesi
Henry Kissinger'in İngilizcesinden de betermiş, vaktiyle ‘‘
Bay Vücut’’ yarışmalarına katılmak için tonlarca ilaç yutmuş.
Ne gam!
Koyu bir cumhuriyetçi olan
Terminatör, vali olmayı kafasına koymuş bir kere.
Burası Amerika, her şey olabilir.
Kennedy ailesinin bir ferdi olan karısı
Maria Shriver koyu bir Demokrat.
Valilik sevdasından kocasını vazgeçirtmeyi başaramamış.
Ofisinde büstü olan
Ronald Reagan hem idolü, hem ilham kaynağı.
Peki
Schwarzenegger'in politik görüşleri ne?
‘‘Kürtaja karşı değilim, eşcinsel beraberlikler evlilik olmadığı sürece rahatsız etmiyor, ateşli silahların yasaklanmasından yanayım’’ diyor.
Yani söylemi Demokratlar’ın da hoşuna gidecek cinsten.
Zaten kimi politik analistler, insanlarla kurmayı başardığı sıcak ilişkiler nedeniyle onu
Clinton'a benzetiyorlar.
Ancak benzetme bu kadarla kalıyor.
Terminatör'ün entelektüel birikimi konusunda soru işaretleri hayli fazla.
Mesela, geçenlerde bir gazeteci çevreyle ilgili ayrıntılı görüşlerini rica etmiş. Cevap şöyle:
‘‘Hiç merak etmeyin çevre için mücadele edeceğim.’’
Her beş çocuktan birinin yoksulluk sınırının altında yaşadığı Kaliforniya'daki ekonomik krizi nasıl gidereceği, eyaletin 38 milyar dolarlık bütçe açığını nasıl halledeceğine ilişkin bir ses yok bugüne kadar.
Sadece bir keresinde şöyle demiş:
‘‘Tüm Kaliforniyalıların müthiş işlerde çalışmalarını sağlayacağız.’’
Nasıl?
Belli değil.
Bir tek şey belli:
Terminatör vali olsa bile
Ronald Reagan gibi Beyaz Saray'ın yolunu tutması mümkün değil.
Çünkü, Amerika'da yasalar henüz başka bir ülkede doğmuş bir göçmenin cumhurbaşkanı olmasına olanak tanımıyor.
Bu kıymetli devlet kuşu ne yazık ki sadece Kaliforniya'nın başına konabilecek.
Büyük orkestralar AB'nin gürültü sınırına dayandı
Birçok Avrupa ülkesinde yasal gürültü sınırı 90 desibel. Ancak Avrupa Birliği, gürültü sınırını yüzde 20 azaltarak 85 desibele indirmeye hazırlanıyor.
Oysa büyük bir senfoni orkestrası, bir senfonik eser çaldığında çıkardığı ses 98 desibele kadar yükseliyor. İngiltere Orkestralar Birliği'nin yaptığı bir araştırmaya göre, pek çok müzisyen kısmi sağırlık dahil, birçok işitme rahatsızlığı çekiyor. Özellikle aletleri 140 desibele kadar ses çıkaran perküsyoncular, kariyerlerinin son bulmasından endişe ettikleri için, kulak testi yaptırmaktan kaçınıyor. Diğer müzisyenler de yanı başlarındaki arkadaşlarının aletlerinden çıkan sesten şikayet ediyor.
İngiltere'de orkestra müzisyenleri kulaklarını hem kendi enstrümanlarından hem de arkadaşlarınınkinden korumak için eğitilecekler. BBC, senfoni ve filarmoni orkestralarındaki müzisyenlere, her biri 150 sterlinlik özel kulak koruyucu veriyor. Almanya'da ise sesi 10 desibel kadar azaltan şeffaf ekranlar kullanılıyor.
Ancak bütün bu önlemler, bir yandan da müzisyenlerin müziğin sesini iyi algılayamamalarına neden olduğundan eleştiriliyor.
Orkestraları en çok korkutan, en gürültülü eserlerden bazı örnekler şöyle:
Şostakoviç'in dördüncü senfonisi.
Verdi'nin Requem'i (özellikle Dies Irae bölümü).
Stravinski'nin İlkbahar Ayini.
HK Gruber'in ‘‘Karanlıkta Dans’’ müziği.