Paylaş
Sözüer, Türkiye’de son 15 yılda örnek gösterilecek düzenlemeler yapıldığı ve bunlardan birinin İstanbul Sözleşmesi olduğunu söylüyor.
Kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesi, kadınların bu şiddete karşı korunmaları, failin yargılanması ve cezalandırılması konularında son derece önemli hükümleri içeren bu sözleşmeyi ilk onaylayan devletin Türkiye Cumhuriyeti olduğunu hatırlatıyor.
İstanbul Sözleşmesi kadın cinayetlerini durdurmak için önemli bir araç.
Nitekim geçtiğimiz cumartesi günü Kadıköy’de Emine Bulut cinayeti üzerine etkinlik düzenleyen Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu da sözleşmeyi vurguluyor.
İstanbul Sözleşmesi , 2011 yılı mayıs ayında İstanbul’da imzalandığında yıllardan beri kadın sorununu yazıp çizen tüm meslektaşlar ve kadın STK’lar oradaydık.
Sözleşmenin imzalanması hepimizi mutlu etmişti.
Türkiye’nin Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Dönem Başkanlığı’nı Ukrayna’ya devretmesi nedeniyle İstanbul’daki toplantıya İstanbul Sözleşmesi damgasını atmıştı.
İSPANYA KADIN CİNAYETLERİNİ NASIL AZALTTI?
Avrupa Konseyi Genel Sekreter Yardımcısı Hollandalı Maud de Boer-Buquicchio ile bu vesileyle İstanbul’da bir söyleyişi yapmıştım.
İstanbul Sözleşmesi’nin ortaya çıkmasında büyük payı olan, bir dönem Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Genel Raportörü olan Gülsün Bilgehan ile dün o günleri andık.
Bilgehan 2005 yılından itibaren Avrupa’da kadına şiddetin önlenmesi için kampanya başlatıldığını söylüyor.
Kampanyanın kamuoyuna duyurulduğu ilk toplantı, Sosyalist Başbakan Zapatero döneminde Madrid’de yapılmış.
Kampanyanın İspanya’da başlatılmış olması anlamlı.
Çünkü İspanya o dönemde Avrupa’da kadın cinayetlerinde rekora sahip ülkelerden biriydi.
Bugün İspanya kadın cinayetlerini 10 yılda yarı yarıya düşürmeyi başarmış bir ülke.
Yıldan yıla bu sayıyı düşüren İspanya neler yapmış?
Şiddete maruz kalan kurbanlara hukuki ve psikolojik destek sağlayan merkezler kurmuş.
Bizdeki gibi bir “alo şiddet” hattına da devreye girmiş.
Ancak en önemlisi İspanya’da eşi ya da eski eşinin şiddetine uğrayan kadınlar konusunda uzmanlaşmış özel mahkemeler de kurulmuş.
Bu mahkemelerde, yargıçlar başvuru dosyasını 72 saat içinde hazırlamak ve 15 gün zarfında dava açmak zorundalar.
Bu çok önemli çünkü unutmayın ki, cinayete kurban giden kadınlar çoğunlukla önceden resmi makamlara şiddete uğradıklarını, tehdit edildiklerini beyan eden kadınlar.
TÜRKİYE’DE SAYILARDA ARTIŞ
Prof. Sözüer’in söyleşisinde “uluslararası sözleşme, Anayasa ve kanunlardaki kadına yönelik şiddete ilişkin yasaları hayata geçirecek mekanizmalar için ciddi adım atılmıyor” derken çok haklı.
Zira yukarıdaki İspanya örneğinde gördüğümüz mekanizmaları kurmak hayat kurtarıyor.
Bu adımları atmak çok mu zor?
Gülsün Bilgehan ile dünkü sohbetimize dönersem, İstanbul Sözleşmesi’nin 25 Kasım 2011 TBMM’de onaylanması için dönemin Aile Bakanı Fatma Şahin ve Prof. Sözüer ile birlikte çalıştıklarını hatırlatıyor.
Türkiye kadınlar için son derece önemli maddeler içeren bu sözleşmeyi onaylayan ilk ülke.
Sözleşmenin 1 çekimser oya karşı 246 oyla onaylanmasından bu yana neden rüzg^ar bu kadar tersine döndü?
Kadınlar yıllardan beri “öldürülmek istemiyoruz” diyor ama kulaklar sağır.
Son 11 yılda 2 bin 714 kadın erkekler tarafından öldürülmüş.
Vahim olan sayılardaki artış.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre 2018 yılında 440 kadın erkekler tarafından öldürülmüş.
Bu sayı bir yıl önce 409 idi.
Paylaş