Paylaş
Kocaoğlu, o buluşmamızda Brookings Enstitüsü ve JP Morgan Chase’ın Global Metro Monitor Raporu’na göre İzmir’in dünyada en hızlı kalkınan ikinci kent olduğu müjdesini vermişti.
Bu sefer yine önemli veriler paylaştı Kocaoğlu, ama en önemlisi “İzmir Modeli”ni anlattı.
Verilerden başlarsak, İzmir’in ödediği vergi, toplam vergi oranın yüzde 10.5’i.
Buna karşılık yatırımlardan aldığı pay yüzde 2.
Kocaoğlu bu yüzden “İzmir başkentten aldığının beş katı fazlasını veriyor” diyor.
Kamu yatırımlarında Ankara 3.5 milyar, İstanbul 2.5 milyar lira alırken Türkiye’nin üçüncü büyük ili İzmir 704 milyon lira alıyor.
Şimdi bu “üvey evlat muamelesi” değilse ne?
İzmir, Ankara’nın fazla desteği olmaksızın dünyanın en hızlı kalkınan şehirler arasına girmişse bunun arkasında yerel yönetimin bir başarısı olduğunu göz ardı etmemek gerek.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin toplam yatırımı 13 yılda tam 15 kat artarak 11 milyar 419 milyon liraya ulaşmış.
Kocaoğlu, “Yatırım projeleri için 403 milyon 400 bin Euro’luk finansman sözleşmesi imzaladık. Kolaylıkla kredi buluyoruz. Moody’s’e göre kredi notumuz ulusal düzeyde en yüksek not olan 3A” diyor.
Moody’s, Eylül 2016 raporunda İzmir’in olumlu performansını, yeterli likiditesini, yönetilebilir borç düzeyini vurgulamış.
Şimdi gelelim bu “yerelde kalkınma” meselesine.
TARIMDA 2.5 KAT FAZLA BÜYÜDÜK
Öncelikle şu nokta önemli:
2000 ile 2014 yılında Türkiye’de tarım ortalama yüzde 2.1 büyürken, İzmir’de yüzde 5.5 büyümüş.
Yani Türkiye ortalamasının 2.5 katı büyümüş.
“Biz farklı bir belediyecilik yaptık. Yerelde kalkınma modelini seçtik” diyor Kocaoğlu.
Bu model nedir?
Kocaoğlu’nun anlattıklarından yola çıkarsam bu model “gayrimenkul odaklı kentsel gelişme üzerine değil kırsal alanda kalkınma” üzerine kurulu.
Kentsel dönüşümle büyüyen İstanbul için hayal gibi bir şey.
Örneğin: İzmir sütte Türkiye’nin lider kenti.
2007 yılından bu yana Tire Süt Kooperatifi’nden alım yaparak üreticiyi korurken, okullarda çocuklara sağlıklı süt içirdiği için bakın ne oldu?
Son 10 yılda Türkiye’deki süt üretimi yüzde 70 artarken, Tire’de bu oran yüzde 440.
Tire Süt Kooperatifi’nin üreticileri, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü FAO tarafından “Dünyanın en iyi kırsal kalkınma modeli ödülü”ne layık görülmüş.
Bugün Türkiye’deki kooperatifleşme oranı yüzde 13.
İzmir’de bu oran ülke ortalamasının iki katı yüzde 28.
Hep karşılaştırma üzerinden gidiyorum ancak İzmir’in aldığı yolu en iyi böyle anlatmak mümkün.
GÜNDE ORTALAMA 10 KÖY GEZİYOR
Bu arada, dünyanın refah düzeyi en yüksek ülkelerinden Danimarka’da sütte kooperatifleşme oranı yüzde 98, Hollanda’da ise et ve süt sektörlerinde bu oran yüzde 95.
Kocaoğlu’nun verdiği bilgiye göre, belediyenin 2007 yılından bu yana kırsal üreticiye verdiği toplam destek 642 milyonu bulmuş.
İzmir’in 600 kadar köyü varmış ve Kocaoğlu kimi zaman günde ortalama 10 köy geziyormuş.
Çoğunun yolları asfaltlanmış.
Kooperatifleşme sadece süt değil çiçekçilik sektöründe de kazandırmış.
İzmir Büyükşehir’in fidan alımı yaptığı Ödemiş-Bademli’deki Fidancılık Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, Orta Asya ülkelerine ihracata yönelirken, Kazakistan’da fidan üretimine başlamış.
Yerelde kalkınmanın en önemli artısı şu:
Yerelde üretimi desteklediği için köyden kente göçü büyük oranda azaltıyor.
Sosyal belediyeciliğin püf noktası yerelde kalkınma olsa gerek.
İzmir bunun iyi örneğini veriyor.
OPERA OLARAK TASARLANAN İLK BİNA
KOCAOĞLU sohbetimizde, Urla, Çeşme, Karaburun, Seferihisar ve Güzelbahçe ilçelerini kapsayan Yarımada Bölgesi için Stratejik Kalkınma Planı’nı hazırladıklarını söylüyor.
Bu arada başka müjde veriyor.
Türkiye’nin ilk opera binası olarak tasarlanan yapı önümüzdeki günlerde ihaleye çıkıyor.
İzmir’de Mavişehir’deki 1300 kişilik opera binası için açılan yarışmayı tanıdığımız bir isim kazanmış.
Bu yıl Venedik Uluslararası Mimarlık Bienali’nde Türkiye Pavyonu’ndaki Darzana projesini tasarlayan Teğet Mimarlık kurucularından Mehmet Kütükçüoğlu.
Paylaş