Paylaş
Türkiye Bilişim Vakfı (TBV) Başkanı Faruk Eczacıbaşı’nın elindeki verileri alt alta sıralıyorum:
· İstanbul Moskova’dan sonra Avrupa’nın ikinci büyük metropolü.
· Türkiye’nin 50 bankasının 46’sının merkezi
· Banka mevduatlarının yüzde 42’si
· Banka kredilerinin yüzde 48’i
· Sanayimizin yüzde 28’i
· Ticaretin yüzde 25’i
· Ulaştırma ve haberleşmenin yüzde 42’si İSTANBUL’da.
· 2010 yılının ilk 6 ayında İstanbul’da ödenen vergi 55 milyar lira.
Madalyonun diğer yüzüne bakalım:
· OECD’nin Global Ekonomide Rekabetçi Kentler Raporu’nda iş gücü verimliliği ve satın alma gücü paritesine göre gelir açısından 78 metropol arasında 76. sırada
· Unesco’nun “Yaratıcı Kentler” ağında İstanbul yok
· 2010 Küresel Kentler listesinde 65 kent arasında 41.
· 2010 İnovasyon Kentleri listesindeki 100 kent arasında yok
· Avrupa’nın “İnovasyon Kenteri” listesinde 76. sırada
· Global Finansal Merkezleri listesinde adı yok.
AR-GE YATIRIMLARI NE İŞE YARAMIŞ?
Türkiye Bilişim Vakfı Yönetim Kurulu toplantısının yapıldığı üyelerinin Konya’da bir araya geldiğimiz Faruk Eczacıbaşı bu bilgileri bizimle neden paylaşıyor?
Zira vakıf, İstanbul’un dünyada büyük popülarite kazanmasına rağmen kısaca BİT diye bilinen “bilgi ve iletişim teknolojileri” nin katma değerine önem vermediği için yukarıdaki listelerde varlık göstermediğine inanıyor.
Eczacıbaşı “İstanbul artık yüksek teknolojinin merkezi olmalı. Kentin ekonomik faaliyetlerine baktığımızda BİT sektörünün şehre katma değerini bilmiyoruz” diye konuşuyor.
Bu gerçekten hareketle TBV kolları sıvıyor.
İstanbul Kalkınma Ajansı’ndan aldığı destekle, 15 kişilik bir “İstanbul Bilgi Toplumu İzleme Grubu” kuruyor.
Peki bu İzleme Grubu ne yapacak?
İstanbul’da BİT sektörünün envanterini çıkartacak ki bununla ilgili istatistiki bilgi yok gibi.
BİT sektörünün, İstanbul’a sağladığı katma değeri hesaplayacak ve bunu daha fazla arttırmanın yollarını araştıracak.
Örneğin, İstanbul’daki Ar-Ge yatırımlarını az çok biliyoruz ama bu yatırımların çıktılarını bilmiyoruz.
MODEL TÜRKİYE’YE UYGULANABİLİR
İzleme Grubu işin bu tarafına ışık tutacak.
Tabii bu çalışma için belirli bir metodoloji ya da bir model oluşturmak gerekiyor.
TBV Yönetim Kurulu üyesi Sabancı Üniversitesi rektör danışmanı Cemil Arıkan, İzleme Grubu’nun oluşturacağı modelin tüm Türkiye’ye uygulanabileceğine söylüyor.
Modeli devletin, üniversitelerin ve hatta medyanın sahiplenmesi koşuluyla elbet.
“Bütünsel bir sahiplenme olmadığı sürece bilgi toplumu filan olamayız” diyor Arıkan.
Bu tespiti de bir yere not edelim.
Bir yıl devam edecek proje için 436 bin 415 liralık bütçeye sahip İstanbul Bilgi Toplumu İzleme Grubu’yla ilgili önemli bir nokta daha.
Grubun oluşturacağı model daha çok şeffaflık, daha çok katılım anlamına da geliyor.
AB fonları Zeynep Arsan’dan sorulur
İSTANBUL Bilgi Toplumu İzleme Grubu’nun ortakları arasında TÜBİSAD (Bilişim Sanayicileri Derneği) ve TAGES var.
TAGES’e ve Konya’da tanımış olduğum CEO’su Leyla Arsan’a değinmek istiyorum.
TAGES 2002 yılından yani Türkiye’nin 6. Çerçeve Programı’na katılmasından bu yana AB fonları, Teknoloji Ar-Ge ve İnovasyon konusunda danışmanlık hizmeti veren bir şirket.
Şimdiye kadar Türkiye’ye 4 milyon 515 bin euroluk AB fonu kazandırmış.
Leyla Arsan, yıllardan beri uğraştığı için AB programlarını, fonlarını ve en önemlisi AB bürokrasisini gözü kapalı biliyor.
AB’nin 6. Çerceve Programı, 7. Çerçeve Programı için Türkiye adına sayısız projede imzası var.
7. Çerçeve Programı’nın 2013’te sona ermesinden sonra devreye girecek “Horizon
Leyla Arsan’a çeşitli AB fonlarıyla halen sürdürdüğü projeleri sordum.
Sayısız projeden bir kaçını saydı:
· Türkiye’den TÜRSAB ve Avrupa’dan 12 ortak ile web üzerinden şirketleri tarayıp, değerlendirecek bir yazılım programı.
· Mersin, İtalya ve İspanya’nın ortak olduğu tarımsal ürün projesi.
· Kagider ile birlikte Kars’ta kızların eğitimiyle ilgili proje.
· İstanbul dahil Avrupa’da 10 kentin ortaklığıyla “e-katılımcılık” projesi.
Arsan’ın verdiği bilgiye göre, 7. Çerçeve Programı kapsamında BİT ile ilgili 1298 proje halen devam ediyor.
Türkiye bunlardan sadece 44’üne ortak.
Konya tohumda inovasyon peşinde
TBV Yönetim Kurulu üyelerine Konya izlenimlerini sorduk.
İlk tespit şu:
“Bu şehirde fazlasıyla üniversite var ancak meslek lisesi yeterli değil. Hemen hemen her sektörde ara eleman eksikliği hissettik”.
Bunun dışında Cemil Arıkan önemli bir noktaya parmak basıyor.
Konya’nın yerel değerlerine göre inovasyon önceliklerini belirlediğini vurguluyor.
“Üniversite teknoparkı önüne bir hedef koymuş. Tohum ve hayvancılık konusunda inovasyon yapacak. Bu bana çok çarpıcı geldi” diye konuşuyor.
Bu şehirle ilgili bir başka tespit ise Ticaret Odası, Sanayi Odası, Pankobirlik, Belediye gibi tüm önemli oyuncuların arasında bir uyum olduğu yolunda.
Yorgun Herakles hoş geldi
2001 yılının ağustos ayında sanırım Hürriyet’in Pazar ekinde “Mücevherlerimizi İstiyoruz” diye bir yazı yazmışım.
Yazıda Kültür Bakanlığı’nın verilerine dayanarak yurt dışına kaçırılan bazı eserleri saymıştım, fotoğraflarını yayınlamıştım.
Listede Yorgun Herakles’i sayarken “Hikayesi acıklı. Alt tarafı Antalya’da, üst tarafı Boston’da” demişim.
Şükür ki, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın ısrarlı takibiyle heykelin alt kısmı üstüyle buluştu.
2001 yılının “kaçırılan eserler” listesi hayli uzundu.
Moskova Puşkin ve Saint Petersburg Hermitage müzelerindeki Truva Hazineleri’nden tutun, Berlin’deki Bergama Tapınağı’na kadar sayısız eseri kapsıyordu.
Bakıyorum tek tek “mücevherlerimize” kavuşuyoruz.
Listedeki “Yorgun Herakles” ile “Boğazköy Sfenksi” eve döndü.
Darısı diğer mücevherlerimize.
Paylaş