AKP Hükümet üyeleri bilmem hafta sonunda hiç televizyon izlediler mi?
Özellikle türban değişikliğinin ilk tur oylaması sırasında "Çernobil Santralı gibi korku vedehşet saçıyorlar" diyen Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek.
İki gün neredeyse ekran başından ayrılmadım gibi.
Çeşitli televizyon programlarında izlediğim insanlardaki kaos korkusu, laiklerle dindarlar arasında çatışma kaygısı öyle Çernobil benzetmesiyle filan geçiştirilecek bir şey değil.
Mehmet Ali Birand’ın cuma gecesi 32. Gün programında gençlerin nasıl bölünmüş olduklarını gördük.
Dindar bir gencin CHP milletvekili Profesör Necla Arat’a söylediklerini duyduk.
"Üniversitede türban yasağının kaldırılmasını istiyoruz. Ayrıca türban yasağının Necla Arat gibi mimarlarının yargılanmalarını talep edeceğiz. Mussolini gibi yargılanmaları gerek."
Genç bir insanın ağzından çıkan bu sözler tek başına insanlardaki kaygıyı açıklamaya yeterli değil mi?
Sabaha karşı 03.50 gibi biten Birand’ın programından birkaç saat sonra bu kez başka bir programda tarihçi Profesör İlber Ortaylı’yı dinliyorum. Ortaylı resmen bir "iç savaştan" korkuyor.
İSPANYA YUNANİSTAN ÖRNEĞİ
Açıkça da söylüyor bunu. İspanya, Yunanistan örneğini veriyor.
"İspanyol halkı yıllarca borçlu-alacaklı gibi birbirlerinin yüzlerine bakamadılar. İspanya Lorca, Unamuno gibi değerlerini yok etti. Yunanistan iç savaşı da tam bir felakettir" diyor.
"Ortaylı özellikle gençlere "itidal" çağrısında bulunuyor.
Hem hükümete, hem her vatandaşa büyük bir sorumluluk düştüğünü söylüyor.
Tarihçi olarak 1950’lilerin Türkiye’si hatırlatıyor.
"1950 seçimlerinden sonra Türkiye’de öylesine bir gerilim ortaya çıktı ki ülke düpedüz ikiye bölünmüştü. Demokrat Partililerin kahveleri ayrı, CHP’lilerin kahveleri ayrıydı. Ama Demokrat Parti ile CHP arasındaki kavganın nedenleri daha belirsizdi. Şimdiki nedenler daha sarih ve beton gibi. İşte bu beni ürkütüyor" diyor.
İlber Ortaylı’nın özellikle vurguladığı şu nokta çok önemli: "Türkiye İslam Dünyası’nda laiklik gibi bir çağdaşlaşmayı ilk deneyendir."
LAİK YAŞAMI DEVAM ETTİRME SORUNU
Dediği gibi, bizim hem demokrasiyi koruma, hem de laik yaşamı devam ettirme sorunumuz var.
Birand’ın programına katılmış olan türbanlı bir genç kız Birand’ın sorusu üzerine "hayır laik değilim"i rahatlıkla söyleyebiliyor.
Bu onun tercihi, dindar kesimin büyük bir kısmı da öyle düşünüyor olabilir. O zaman "laik yaşamı" devam ettirmenin orta yolunu nasıl bulacağız?
Programın başında "iç savaş" korkusunu dile getiren Ortaylı sonunda daha iyimser gibi.
"Türkiye köklü kurumları olan bir devlettir. Öyle üçüncü dünya ülkesi değildir. Üstelik üreten bir toplum. Sorunlarımızı kendi çözümlerimizle, kendi rehberliğimizle çözmek zorundayız. Çözüm çözümü getirir."
AKP’nin toplumdaki kaygı ve korkuları ciddiye alması koşuluyla tabii ki.
Yurtdışına çıkanlar 10 yılda ikiye katlanmış
TÜRBAN kaosu; AB vizyonundan uzaklaşma ihtimali Türkiye’yi içine daha kapanık bir ülke haline dönüştürebilir mi?
Bu sorunun da tartışmalara gündeme geldiği günlerde turizm dünyasının en büyük etkinliği olan EMİTT’i (Doğu Akdeniz Uluslar arası Turizm ve Seyahat Fuarı) düzenleyen Ekin Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Halim Bulutoğlu ile konuşuyoruz.
Bu yıl 14-17 Şubat tarihlerinde 12. kez düzenlenecek olan EMİTT, üst üste iki yıl yüzde 50 büyümüş.
İlk düzenlendiğinde katılımcı ülke sayısı 2 iken şimdi 50.
Hedef önümüzdeki beş yıl içerisinde dünyanın en önemli turizm fuarları arasında ilk beşe girmek.
Bulutoğlu’nun elinde merak ettiğim bazı rakamlar var.
Örneğin yurt dışına çıkan Türklerin sayısı ne kadar?
2007 verilerine göre yurt dışına çıkanların sayısı 9 milyona ulaşmış.
Bundan 10 yıl önce 1997 yılında bu sayı 4 milyon 632 bin. Yurt dışına çıkışlar 10 yılda ikiye katlamış.
Bulutoğlu’nun söylediğine göre, iç turizm pazarı yılda yüzde 10 ila 15 büyürken, yurt dışı çıkışlarda büyüme yüzde 25 ile 30 arasında büyüyor.
Bu önemli bir gelişme. Demek ki Türklerde dış dünyayı daha fazla tanıma, görme ihtiyacı giderek gelişiyor.
Peki Türkler hangi amaçla yurt dışına çıkıyor?
Ticari ilişkiler ve fuarlara katılım yüzde 24’lük bir oranla ilk sırada.
İkinci sırada yüzde 19 ile akraba ziyareti geliyor.
Gezi, eğlence ise yüzde 17.4’lük bir payla üçüncü sırada.
Yurt dışına açılmanın birinci nedeni ticaret.
"10 yılda ikiye katlama iyi bir oran mı" diye sorarsanız şöyle bir karşılaştırma yapabilirim.
Almanya’nın nufüsü 82 milyon. Yurt dışına çıkan Almanların sayısı 60 milyon.
Bizim nüfusumuz 70 milyon dersek yurt dışına çıkanlar bunun yüzde 13’ü gibi.