Böylelikle, Fransa İslam Konseyi Başkanı Dalil Boubakeur, eski Marsilya müftüsü ve Marsilya’daki İslami Bilimler Enstitüsü Başkanı Sohaib Bencheikh, İngiltere’den İslam Konseyi Başkanı Abdül Bari, Avrupa’nın en karizmatik ve tartışmalı din bilimcisi Tarık Ramadan’ı ve diğerlerini dinlemek fırsatını buldum.
Toplantıda neler konuşuldu?
Dalil Boubakeur’e göre, İslam Avrupa’ya yerleştiğinden beri ilk kez önemli bir "yol ayırımına" gelmiş durumda.
İçinde bulunduğu kriz daha fazla sosyal ağırlıklı.
Çünkü eğitimsiz ve işsiz Müslüman gençler "İslam olmadığı takdirde hiçbir şey değiliz" düşüncesine kapılıyor.
Boubakeur, imam eğitiminin önemli olduğu görüşünde.
"Dinle ilgili her önüne gelen her şeyi söylememeli" diyor.
Avrupalı siyasilerin Müslüman gençleri entegre etmek için daha fazla gayret sarfetmeleri gerektiğini söylüyor.
Sohaib Bencheikh, ismine dikkat.
Bencheikh, bir süre önce, 2007’de Fransız Cumhurbaşkanlığına adaylığını koyduğunu açıklamış.
Yani Fransa’nın bir Müslüman Cumhurbaşkanı adayı var.
Bencheikh, liberal, modernliğini savunan bir din bilimcisi.
Mesela "karikatür krizinde" ifade özgürlüğünden yana olduğunu beyan etmiş.
"Sorun İslam’da değil, yorumunda" diyor.
Batı’nın "İslam Batı değerleriyle uyuşur mu, uyuşmaz" gibi tartışmalar yerine İslam’ın modernleşmesine katkıda bulunması gerektiğini söylüyor.
Öte yandan "Müslümanlar da Batı’nın değerlerini benimsemek zorunda çünkü tarihin bir döneminde bu değerlerin oluşmasına katkıları olmuştur" diyor.
Bencheikh konuşmasında, tam karşısında oturan Tarık Ramadan ile "Batı değerleri" konusunda aynı fikirde olmadığını söylüyor.
Ne olduğunu bilmiyorum ama belli ki, iki adamın arasında bir çekişme söz konusu.
Tarık Ramadan dediğim gibi Avrupa’daki aydın çevreler arasında tartışmalı bir isim.
Takıyye yaptığına inananlar çoğunlukta.
Bir keresinde, Fransız televizyonunda Sarkozy ile bir tartışmasına tanık olmuştum.
O tartışmada, Tarık Ramadan, Sarkozy’nin "recmi reddediyor musunuz" sorusuna kesin bir yanıt vermemişti.
Daha sonra "recm konusunda moratoryum" gibi bir açıklama yaptığını duydum.
Fransa’daki dindar Müslüman gençlerin idolü olan Ramadan, Paris’teki konuşmasına "İslam adına radikalizme kayıldığını kabul etmek gerekir" diye başlıyor.
Avrupalı Müslümanlara "azınlık" muamelesi yapılmaması gerektiğini söylüyor.
İmamların rolü üzerinde duruyor.
"İmamlar entegrasyon lisanıyla konuşmalı" diyor.
Paris’teki toplantının ana hatları böyle.
Avrupa’da 5 milyon kadar Türk’ün yaşadığını, AB üyeliği çerçevesinde "Türkiye’nin Müslüman kimliğinin" sürekli önümüze sürüldüğü göz önüne alındığında bu tür tartışmalar yakından izlenmesi gereken tartışmalar.
Türkiye’nin AB üyeliğini en çok Hollanda tartışıyor
AVRUPA İstikrar Girişi yani ESİ yeni bir çalışma yayınlamış.
"Hollanda’daki Türkiye tartışması."
Geçen akşam bu çalışmanın tartışıldığı yemekte öğrendik ki, Avrupalı ülkeler arasında medya da olsun, siyasiler düzeyinde olsun Türkiye’nin üyeliğini en fazla konuşan ülke Hollanda.
Eurobarometer’in verilerine Hollanda nüfusunun yüzde 55’i Türkiye’nin üyeliğine karşı.
Hollanda’daki tartışmaların başını genellikle siyasi partiler çekiyor.
Tartışmalar şu konular etrafında oluyor genellikle:
Türkiye’nin İslam kimliği.
Türk göçmenlerin entegrasyon durumu.
Türkiye’deki kırsal kalkınma ve tarım.
Türkiye üyeliğinin Hollanda bütçesine nasıl yansıyacağı.
Hollanda’daki çalışmasını altı ayda tamamlayan ESİ, Avusturya, Fransa, Danimarka, Almanya gibi ülkelerde de benzer çalışmalar yapacak.
ESİ’nin bu çalışmaları, AB üyeliğinde izlenecek stratejiler konusunda yol gösterici olabilir.