DÜNKÜ gazetelerin ekonomi sayfalarında Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker’in sözlerini okudunuz mutlaka.
Eker’e göre, Türkiye’nin tarımda kendine yettiği kocaman bir palavraymış.
Yıllar yılı Türkiye’de tarımda yapılan yanlışları şöyle sıralıyor Bakan Eker:
Kaliteli, kalitesiz 140 farklı ürünün tarımı yapılmış. Devlet kaliteli üretim yapanla kalitesiz üretim yapan bir tutulmuş.
Bakan Eker"Yıllarca sosyal destek politikasıyla ne ekilmişse devlet eliyle aldık. Artık tarımı bir sektör olarak değerlendiriyoruz. Rekabetçi ürünleri öne çıkaracağız" diyor.
Mehdi Eker’in Türkiye’nın yeni tarım politikasıyla ilgili sözleri Dünya Bankası’nın tarım ile ilgili son derece önemli kararlarına denk geliyor.
Dünya Bankası, 1982’den beri ilk kez tarıma yoğunlaşmış durumda.
Kurumun önümüzdeki eylül ayında yayınlamaya hazırlandığı "Dünya Yıllık Gelişme Raporu"nun tarımla ilgili bölümü uzmanlar tarafından "devrim" olarak tanımlanıyor.
Fransız Le Monde Gazetesi’nin bazı bölümlerini yayınladığı taslak raporda, Dünya Bankası geleneksel tarım politikalarından keskin bir dönüş yapıyor.
Nedir bu dönüş?
"Yoksul ve gelişmekte olan ülkelerin hükümetlerine tarımı destekleme" önerisi.
Dünya Bankası, yıllardır tarımda sürdürdüğü "yapısal ayarlamalar" programına ters düşerek neden hükümetlere "tarımı destekleyin" çağrısında bulunuyor sizce?
Nedeni basit. Yoksullukla mücadeleyi başaramadı.
Zaten söz konusu rapor tasladığında kurum şu gerçeğe dikkat çekiyor: "Gelişmekte olan ülkelerin yoksullarının dört üçü kırsal kesimde."
Dünya nüfusunun üçte biri yani 2.1 milyar insan günde 2 doların altında bir parayla geçinmek zorunda ve bunların çoğu kırsal kesimde.
Yani, tarım meselesini ele almak yoksulluğu azaltmanın yollarından biri.
Madalyonun diğer bir yüzünde ise kırsal kesimdeki yoksulların kitleler halinde büyük şehirlere göçü var.
BM’nin verilerine göre, kırsaldan göç hiç bu kadar hızlı olmamış. Adam köyünde aç ise tabii ki karnını doyurmak için büyük şehirlere yönelecek.
Bunu durdurmanın çaresi tarıma destekle kırsal kesimi kalkındırmak.
İşte Dünya Bankası nihayet bu gerçeğin farkına varmış gibi. Kurumun izlediği politikaya nedeniyle, tüm dünyada 1980 ile 2004 arasında kamu harcamalarında tarımın payı düşüş göstermiş.
Örneğin, Güney Amerika’da yüzde 14.8’den yüzde 7.4’e gerilemiş.
Dünya Bankası tarım politikalarından bin pişman.
Şimdi uzmanların "tarihi adım" diye tanımladıkları bir politikayla yanlışını düzeltmek çabasında.
Bakalım bu Türkiye’ye acaba nasıl yansıyacak?
Fransızlar 2002’nin rövanşını aldı
FRANSIZLARIN yüzde 85’i önceki gün sandık başına gitti.
Bir rekor bu.
En önemlisi sağcı, ırkcı lider Le Pen’e de ders verdi Fransız seçmen.
2002’de izleme olanağını bulduğum seçimlerde ikinci tura kalmayı başaran Le Pen, o yıl oyların yüzde 16.9’unu almıştı.
Hatırlıyorum yakın dostlarım Fransa’yı terk etmeyi filan düşünmüşlerdi. Şükür bu yıl kez ırkçı lider yüzde 11’de kaldı.
Fransız seçmen hem 2002’nin rövanşını aldı, hem Le Pen’e "buraya kadar" dedi.
Şimdi bakalım ikinci turda benim adayım olan Segolene Royal, Sarkozy ile arasını kapatabilecek mi?
Fransız televizyonunda seçim sonrası yorumlarda, hem Sarkozy’nın, hem Royal’ın ikinci tur için sandıktan üçüncü çıkan Bayrou’nun seçmenine gereksinim duydukları söylendi.
Merkezdeki Bayrou sağa daha yakın olduğuna göre Royal’ın işi zor.
Soldaki tüm partilerin Yeşiller, Komünistlerin oylarını alabilirse ne álá.
Bir kadın cumhurbaşkanının hem Fransa’ya, hem Avrupa’ya, hem de bize iyi geleceğine inanıyorum.
2020’de Gaziantep New York olur mu
GEÇENLERDE İstanbul Gaziantepliler Derneği Başkanı Reşit Göğüş beraberinde Prof. Dr. Emre Alkin olduğu halde gazeteye ziyarete geldiler.
Göğüş, "Gaziantep için dernek olarak ne yapabiliriz" düşüncesinden yola çıkarak, Alkin’den şehrin değerlerini ortaya koyan, gelecek için yol haritası niteliğinde bir rapor hazırlamasını rica etmiş.
Profesör Aklin ve ekibi bir yıl boyunca Gaziantep ile ilgili 40’tan fazla kaynağı incelemiş. Ticaret odalarının, TİM’in kayıtları ele alınmış.
Gaziantep 1900’lu yıllardan bu yana hep yükselme trendinde.
Reşat Göğüş’ün dikkat çektiği gibi 1900’lü yıllarda şehirde sadece 2 dokuma tezgahı varken bugün tekstilde önemli bir yerde.
Ankara’nın "49 ile teşvik" politikası bu trendi tersine çevirmiş.
Göğüş, "Eskiden Antepli yeni makine alır, eski olanını Maraş ya da Adıyaman’a satardı. Şimdi bu iki şehir teşvikler sayesinde Antep’in önüne geçti. Antepli de yatırım için Adıyaman’a gidiyor" diyor.
Yani Gaziantep için rapor talebi biraz da bundan kaynaklanıyor. Yatırımların neredeyse yüzde 85 düşmüş olması Gazianteplileri üzüyor.
Peki bu 135 sayfalık raporda neler var?
6 bin yıllık bir geçmişi olan şehrin tarihinden, sosyal dokusuna, mutfağından mimarisine her şey mercek altına alınmış. Beşinci bölümde ekonomiye ağırlık verilmiş. 6’ıncı bölümde ise 2020 yılı projeksiyonu var.
Gaziantep’in 2020’de nüfusu 1 milyon 330 bin. İyimser senaryoya göre ihracatı 6.4 milyar dolar.
Prof. Emre Aklin ile konuşurken, "Öyküsü olmayan New York dünyada binlerce öyküsü olan Masal Diyarı Antep’ten çok fazla tanınıyor" diyor.
Sunumunun girişinde de New York ve Gaziantep karşılaştırılmış zaten.
New York’u nasıl bilirsiniz?
Şöyle hızla aklımdan geçiriyorum: Manhattan, Central Park, Soho, Broadway.
Bunların her biri insanla ilgili, yaşamla ilgili.
New York’un öyle Gaziantep gibi köklü bir geçmişi, Antep Fıstığı gibi ürünü olmadığı doğru.
Ama insanlara bir yaşam tarzı sunuyor.
Bana kalırsa Gaziantep’in dünyaya sunacak en önemli ürünü Zeugma’dır.
Eğer Gaziantep dünya çapında bir Zeugma Müzesi yapmayı başarırsa 2020 değil ama 2050 yılında New York gibi olur?
Zeugma faktörünü doğru kullanamaz ise öyle olduğu gibi kalır.