Paylaş
Tokyo’daki sohbetimizde “Betona, “betonlaştık” diye kızıyoruz. Ama etrafımızda her şeyde alt yapıdan, barajlara, konutlara kadar her yerde beton kullanılıyor. Mühim olan betonu iyi kullanmak” diyor.
Betonun içindeki ana madde çimento dünyada sudan sonra en fazla kullanılan şeymiş.
Sudan da ucuz.
Kilosu 10 kuruş, su 70 kuruş.
Dolayısıyla daha ucuza mal olacak, daha kullanışlı bir malzeme keşfedilmediği sürece betondan kaçış yok.
Hacıkamiloğlu “Kötü şehirler, kötü binalar yapıp, betonlaşıyoruz diye feryat ediyoruz” derken haklı.
Geçen akşam İngilizce CNN’de, Louvre Piramidini de tasarlamış olan ünlü Çin asıllı Amerikalı mimar Leoh Ming Pei ile bir söyleşi vardı.
Pei’nin o emsalsiz cam piramidinin dışındaki eserleri de teker teker ekrana yansıtıldı ve bunların çoğunun beton olduğu vurgulandı.
Demek ki, betonu kötü kullanmak betonun kabahati değil. Betonla da estetik, göze hoş gelen binalar yapmak mümkün.
Her neyse, Hacıkamiloğlu’na dönersek, betonun imajını iyileştirmek için Prof. Doğan Kuban’a başvurmuş. Çimsa’nın desteğiyle Prof. Kuban’ın kaleme aldığı “Betonarme Estetik” yıllık raporla ile birlikte dağıtılmış.
Hacıkamiloğlu “Kitabı hazırlarken, İstanbul’da Cumhuriyet dönemine ait fotografını çekebileceğimiz güzellikte bir betonarme yapı bulamadık” diyor.
Böyle bir binayı bilen, gören var mı?
İstanbul, Brezilya’da kazandı mı
BREZİLYA’daki UNESCO Kültürel Miras Komitesi’nin 34. toplantısında İstanbul’un kaderinin ele alınacağını yazmıştım.
İstanbul’un Dünya Miras Listesi’nden çıkartılıp, Tehlike Altındaki Dünya Mirası Listesi’ne konması söz konusuydu.
Kültürel Miras Komitesi bu yönde görüş bildirmişti.
Brasilia’da bugün sona erecek toplantıda İstanbul ile ilgili karar ilk gün açıklandı.
Baktım İBB’den gelen e-postada “İstanbul kazandı. UNESCO’ya göre İstanbul’un tarihi alanları tehlikede değil” deniyor.
Gerçekten öyle mi?
İstanbul neyi, nasıl kazanmış olabilir?
İBB’nin, Dışişleri Bakanlığı’nın yoğun lobi çalışmaları sonucunda Tehlike Altındaki Dünya Miras Listesi’ne alınmadığı doğru.
Ama neticede İBB’nin “İstanbul kazandı” dediği şey, UNESCO’nun İstanbul’a 2011 yılının şubat ayına kadar eksikliklerini tamamlaması için tanıdığı ek süre.
Listeye alındığı 1985 yılından beri talep edilenler yerine getirilsin diye bir kez daha uyarıyor. “Haliç’te Süleymaniye’nin görüntüsü bozan boynuzlu Metro Köprüsü’nü bir daha gözden geçirin” diyor.
“Tarihi Yarımada’nın yönetim Planı’nı bitirin”, “Osmanlı ahşap evlerini bütünsel bir planla koruyun” diyor.
Daha ne desin?
Bunun İBB tarafından “İstanbul kazandı” diye sunulmasını anlamıyorum.
Ayrıca her şey bir yana Brezilya’daki toplantıda Türkiye kaybetti.
Dünkü Le Monde’un internetteki manşetinde, Brezilya’daki toplantıda Dünya Miras Listesi’ne giren altı yer vardı.
Bunların arasında Türkiye’de yıllardır listeye girmeyi bekleyen 23 yerden hiç biri yok.
Edirne yok, Afrodisias yok, Mardin yok ama Çin’den, Meksika’dan Brezilya’dan yerler var.
Bizim Dünya Miras listesindeki 9 yerimize karşılık Fransa Brezilya’daki bu toplantıda listeye 35. alanını aldırmayı başarmış.
Bu mu bizim zaferimiz?
Adaların ulaşımı Allah’a emanet
TOKYO’nun düzeni, hijyeni, insanına, havasına sinmiş zerafetinden sonra merhaba Sevgili İstanbul’um.
Dev sorunlarına da merhaba.
Ben yokken posta kutum Adalıların şikâyetleriyle doldu taştı.
Hem de, en nihayet bir müzeye ve Sanat-Kültür Festivali’ne kavuştukları şu günlerde.
Hafta sonlarında Kınalıada başta, Burgazada, Heybeli ve Büyükada ’yı batma noktasına getiren çılgın kalabalıklar sorununa hiç değinmeyeceğim.
Sorun giderek çetrefilleşen Adalar’a ulaşım sorunu. Bostancı-Adalar hattında bu yaz vapur yok motor var.
İşin kötüsü, İDO’nun önümüzdeki aylardan itibaren Kabataş’tan Adalar’a kalkan birçok vapur seferinin yerine bu motorları kullanacağı söyleniyor.
Nitekim Kabataş’tan bazı vapur seferleri kaldırılarak yerlerine motor konmuş bile.
Lodoslu havalarda konserve kutusu gibi sallanan motorlar Adalıların gerçek kabusu. İnip binerken iskele niyetine konan acayip şey son derece güvensiz ve hatta tehlikeli.
Özellikle yaşlılar ve engellilerin motora binmeleri çok güç. Buna bizzat tanığım.
Geçenlerde bu motorların en büyüklerinden biri “Caner Kaptan” Bostancı’da kayalıklara çarpmış, yolcular büyük bir panik yaşamıştı.
Kazadan sonra Heybeliada Gönüllüleri Derneği’nin İDO’ya gönderdiği mektubu özetleyerek dikkatinize sunuyorum:
“Yolcu taşımacılığında güvenlik olmazsa olmaz şarttır. 3 kuruşluk maliyetin düşürülmesi için 200 kişinin hayatının tehlikeye atılması İBB’ye yakışmaz. Lütfen sizin hatalı hesaplarınız ve kaprisleriniz nedeniyle insanlar boğularak can vermesinler.”
Derneğin mektubunda, Kınalıadalı dört gencin de vapur yokluğundan boğularak öldükleri hatırlatılıyor.
İDO bu uyarıları dikkate alacak mı?
Ya Adalar Belediyesi bu konuya el atacak mı?
Paylaş