Babacan ile Şimşek’i bekliyorduk

Dolayısıyla daha az karbon emisyonu için,�özellikle limuzin kiralayan katılımcılara ve bizlere ilk kez Zürih havalimanından Davos’a “ücretsiz otobüs servisleri” konmuş.

Davos için devrimsel bir değişiklik bu.

Bu yılın�“Yeniden Düşün, Yeniden Tasarla, Yeniden İnşa Et” temasına da pek uygun.

Türkiye’nin ne yazık ki katkıda bulunmayı ıskaladığı tema.

Peki Davos’un önde gelenleri Türkiye’nin bu yıl burada varlık göstermemesine ne diyorlar?

Dünya Ekonomik Forumu CEO’su Klaus Schwab’ın önceki geceki açılış davetinde Türkiye’yi yakından tanıyan bir isme bunu sordum.

Şimdiye kadar sayısız Türkiye paneli yönetmiş olan Leiden Üniversitesi’nden�Profesör Victor Halberstadt�“Şaşkınım. Hem Ali Babacan, hem Mehmet
Şimşek iki ay öncesine kadar geleceklerini söylemişlerdi” diyor.

 

ŞİMŞEK KONUŞMACIYDI

 

Halberstadt,�Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’i kendi yöneteceği “Balonların Riski” panelinin konuşmacıları arasına da eklemiş.

“Gelmeyeceğini öğrendikten sonra apar topar programdan çıkartmak zorunda kaldık” diyor.

“Şöyle düşünüyorduk: Babacan ile Şimşek buraya geldikten sonra Başbakan Erdoğan’ı da yeniden Davos’a getirtmenin yollarını arayacaktık” diye ilave ediyor.

Tabii, Babacan ile Şimşek gelmekten vazgeçince plan suya düşmüş.

Profesör Halberstadt, Başbakan Erdoğan’ın Davos ile ilgili sert tutumunu yumuşatması gerektiğini düşüncesinde.

“Türkiye tüm global oyuncuların olduğu bir sahneden eksik olmaması gerekirdi” diyor.

 

SCHWAB DEVREYE GİRDİ Mİ?

 

Türkiye’nin yokluğuyla ilgili kafaları kurcalayan sorular da şunlar:

Çetrefil konuları çözmek için inanılmaz bir kıvraklığa ve zek^aya sahip Klaus Schwab acaba Başbakan Erdoğan’ı geri gelmesi için neden ikna edemedi?

Ya da bizzat devreye girdi mi?

Sonuçta bölgesel bir güç olma iddiasındaki Türkiye örneğin yarın dinleyeceğimiz “Ortadoğu’da Güç Dengesi’ni Yeniden Düşünmek” panelinde yok.

Enerji kaynaklarının kesiştiği bir çoğrafyada olduğu halde “Enerji Güvenliğini Yeniden Düşünmek” Paneli’nde de yok.

Buradan bakınca içine kapanmış, içinden çıkılmaz sorunlarla boğuşan, dünyadan kopuk bir Türkiye’ye görüyorum ve üzülüyorum.

Medya sektörünün CEO’ları “strateji değişikliği” diyor 

DAVOS’a adımımızı atar atmaz, dünya ekonomisinin gidişatıyla ilgili ilk bilgileri PricewatehouseCoopers’in “Global CEO Araştırması”ndan elde etmemiz artık gelenekselleşti.

13. CEO Araştırması’nın en çarpıcı sonuçları neler?

Dünyadaki CEO’ların yüzde 81’i iyimser, sadece yüzde 18’i kötümser.

İyimserliğin oranı Hindistan, Çin, Latin Amerika gibi ülkelerde yüzde 90-95’lere kadar ulaşıyor.

CEO’ların yüzde 40’ı çalışanların sayısını arttırmayı düşünüyor.

Yüzde 25’i ise işten çıkartmaları planlıyor.

Brezilya gibi gelişmekte olan ülkelerde çalışanların sayılarını arttırmayı düşünenlerin oranı yüzde 60’a yaklaşıyor.

PricewaterhouseCoopers’in Başkanı Dennis Nally’nin ağzından dinlediğimiz araştırmaya göre, daha küçük ölçekli şirketlerin CEO’ları daha iyimser.

CEO’ların en önemli “takıntılarının” ise borçlanmayı düşük, likiditeyi bol tutmak olduğu araştırmada ortaya çıkıyor.

Bir başka çarpıcı sonuç şu:

CEO’ların yüzde 81, stratejilerini tüketicinin değişen tutumlarına göre ayarlamak istiyor.

Medya dünyasını da yakından ilgilendiren bir bulgu var.

Teknoloji ve medya-eğlence sektörlerinin CEO’ları stratejilerine yeni bir yön vermeyi istiyorlar.

Medya-eğlence sektöründeki CEO’ların yüzde 46’sı stratejilerinde “köklü bir değişikliği” öngörüyor.

 

Korkmaz keşke Davos’ta olsaydı

 

DÜNYA Ekonomik Forumu’nun klasiklerinden biri ilk oturumun illa küresel ekonominin gidişatıyla ilgili olmasıdır.

Time Dergisi’nin katkılarıyla düzenlenen dünkü oturumda, isabetli kehanetleriyle tanıdığımız Nuriel Rubini başta dünyanın önde gelen ekonomistlerine kulak verdik.

Rubini’ye göre, ABD Başkanı Obama’nın banka regülasyonlarıyla ilgili kararı isabetli ama yeterli değil.

Dün gazetecileri bir öğle yemeğinde ağırlayan ünlü spekülatör George Soros’a göre de Başkan Obama doğru yolda.

Bu arada küçük bir parantez.

Davos’ta ilk günden itibaren “bankalara regülasyon” sözlerini çok sık duymaya başladık.

Herkes “regülasyonlardan”, bankacılık sisteminin gözden geçirilmesi gerektiğinden, ticari bankacılıkla yatırım bankacılığının ayrılmasının şart olduğundan söz ediyor burada.

Japonya Keio Üniversitesi, Küresel Güvenlik Araştırma Enstitüsü’nden Heizo Takenaka daha ileri giderek insanların bankacılardan resmen nefret ettiklerini söyledi.

Yani şu ana kadar oklar bankacılara çevrilmiş durumda.

 

FIRSAT VAR

 

İlk oturuma dönersek, Rubini’nin yanı sıra Amerikan Carlyle Grubu’nun kurucusu David Rubenstein’ın söyledikleri bizleri yakından ilgilendiriyor.

Rubenstein diyor ki, ekonomi iyileşmeye yüz tutarken gelişmekte olan ülkelere yatırım için büyük fırsat var.

İyi fırsat sunan ülkeler arasında Çin, Brezilya. Hindistan, Tayvan, Suudi Arabistan ve Türkiye’yi sayıyor.

Nihayet Türkiye’nin lafı edildi.

Hangi sektörlere yatırım derseniz, “Yenilenebilir Enerji”, “Sağlık” gibi sektörleri sayıyor.

Bunlar Türkiye’yi yakından ilgilendiren sektörler.

Bu yüzden diyorum ki, keşke Türkiye Yatırım Ajansı Başkanı Alpaslan Korkmaz Davos’ta olsaydı.

Buralarda konuşulanlara kulak verseydi.

Tartışalan konular arasında şu nokta dikkatimi çekti.

Küresel büyüme dense de her ülkenin kendine göre bir büyüme stratejisini benimsemesi önem kazanacak bundan böyle.

Türkiye’nin büyüme stratejisi ne olacak?�