Paylaş
Unilever iki yıl sonra Gebze’den Konya’ya taşınıyor.
Hem de işçileri ve “eko sistemiyle” yani tedarikçileriyle birlikte.
Altınok “Halen Konya’da faaliyette olan dondurma fabrikasıyla birlikte bu şehre Unilever’in tedarikçileriyle yatırımı 350 milyon euroyu bulacak” diyor.
Gebze’den taşınma nedenini ise şöyle açıklıyor:
“İstanbul sanayi açısından şişmiş bir durumda. Burada kapasiteyi daha çok büyütmek şansı kalmadı. Konya hem teşvik açısından, hem Anadolu’nun ortasında olduğu için cazip. Ayrıca ihracat için Mersin limanı iyi bir seçenek”.
Altınok’a göre, Gebze fabrikasındaki 300 dolayındaki işçinin büyük çoğunluğu aileleriyle Konya’ya taşınacak.
2017 yılında devreye girecek fabrika hem Unilever’in dünyadaki en büyük tesislerinden biri olacak, hem Konya’daki en büyük fabrika yatırımı.
Altınok ile sohbette öne çıkan diğer ilginç bir konu şirketin fiyat artışı yerine tasarruf politikası.
“Fiyat artışı kolay değil. Her yıl tüm kalemlerde tasarruf politikamızı belirleriz. En büyük tasarruf kalemi Türkiye’deki sekiz fabrikada uyguladığımız üretimden lojistiğe “sıfır katı atık statüsü” diyor.
“Sıfır katı atıkla” yılda 13.2 milyon liralık tasarruf mümkünmüş.
Bu politika aynı zamanda şirketin benimsemiş olduğu “sürdürülebilir iş planının” bir parçası.
Şirket 2015 yılında Türkiye’de iki haneli büyümeyi hedefliyor.
2014 yılında hızlı tüketim ürünleri sektörü yüzde 6 büyürken, Unilever neredeyse bunun iki katı büyümüş.
Altınok’un şu sözleri küresel ekonominin geldiği nokta açısından dikkat çekici:
“Eskiden 10 yıllık plan yapılırdı. Şimdi ancak 1 yıllık plan yapıyoruz. Daha kısa vadeli düşünmeyi öğrendik. 2018 yılında deterjan ne olacak diye hesaplar yapmaktansa kısa vadeye odaklanıyoruz”.
Türkler sorun çözmede iyi, ekip çalışmasında zayıf
UNİLEVER Türkiye, markanın dünyadaki diğer fabrika ve merkezlerine yetenek ihraç eden ilk beş ülke arasında.
Altınok’un söylediğine göre, Türkiye’de yetişmiş ve halen yurt dışında görev yapan 100’e yakın Türk yönetici var.
Türk yöneticilerin özelliklerin sorduk.
“Türkler, uygulama alanında iyi, hızlı çözüm üretmekte başarılı. Gelişmekte olan yeni pazarlarda örneğin Afrika’da böyle özelliklere ihtiyaç var. Ne ki ekip çalışmasında daha zayıf kalıyorlar”.
İş Bankası’yla 40 yıllık ortaklık
UNİLEVER Türkiye Tarihi kitabını 30 yılını bu şirkette geçirmiş olan, Atlas Tarih’in yazarlarından Gazanfer İbar tarafından kaleme alınmış.
Kitap, Unilever’in bu ülkedeki serüveni olduğu kadar küresel şirketin gözünden Türkiye ekonomisinin gelişmesini anlatıyor.
Ne günlerden bugünlere gelmişiz.
Dışa kapanmış, korumacı ekonomi yılları, deterjanın üretilmesin diye Menderes’in kapısına dayanan sabuncular, İş Bankası’nın Celal Bayar’ın tavsiyesiyle 1950’lerden itibaren Unilever ile 40 yıl süren ortaklığı, sancılı 70 ve 80’li yıllar.
Bunlar gibi sayısız ilginç ayrıntılar İbar’ın 400 sayfalık kitabında.
Artık evine bile sığmayan muazzam arşivinin yanı sıra yurt dışındaki kütüphanelerden de yararlanan İbar’a göre, Unilever Türkiye’nın reklam ( Türkiye’nin bir numaralı reklam vereni) ambalaj, lojistik gibi sektörlerin gelişmesinde büyük payı var.
“Unilever, Türkiye’ye girmemiş olsaydı reklam sektörünün gelişmesi 20 yıl atardı” diyor.
1980’lerde Türkiye’den Çin’e kadın yönetici
İBAR’a göre şirketin kadın haklarının gelişmesinde de önemli payı var.
1961 yılında şirket pazar araştırmalarını yürütmek için sadece kadın araştırmacılardan bir ekip kurmuş.
Bu ekipler evlerdeki tüketim alışkanlıkları araştırmak için Anadolu’da yollara düşmüş.
1980’li yıllarda Unilever Çin pazarına girdiğinde, ortak olduğu bir sabun fabrikasını ayağa kaldırmak için Türkiye’den başmühendis konumundaki Reyhan Perin gönderilmiş.
Unilever Türkiye’de bugün kadın yönetici oranı yüzde 48.
2014 yılı itibarıyla şirkette yeni işe başlayanların yüzde 63’ü kadın.
Paylaş