Akmerkez Andy Warhol'ün izinde

AKMERKEZ'i nasıl bilirsiniz?

Sadece İstanbul'un değil Avrupa'nın en modern alışveriş merkezlerinden biri, turistlerin uğrak yeri, gençlerin buluşma noktası...

Listeyi daha da uzatabilirim.

Ancak ne kadar uzatsam da Akmerkez'in Genel Müdürü Zeynep Akdilli Oral'ı mutlu kılamayacağım. Zira Oral, Akmerkez konseptinin kamuoyunun gözünde yeterli kadar iyi tanınmadığı inancında.

Biraz da bu yüzden olsa gerek, tam iki yıldan beri Akmerkez'in Reklam ve Halkla İlişkiler Müdürü Ülker Melek ile birlikte, alışveriş merkezinin 10. yıldönümüne ayrı bir anlam katmak için yoğun bir çaba içersinde.

Akmerkez 10. kuruluş yıldönümünde 80 Türk sanatçısının eserlerine ev sahipliği yapacak.

3-28 Eylül tarihleri arasında bir müzeye dönüşecek.

Türk halkını resim, heykel, enstallasyon, fotoğraf, seramik ve video sanatlarıyla buluşturacak.

Akmerkez'i günde ortalama 50 bin kişinin ziyaret ettiğine göre, 10. yıldönümünde İstanbullulara bundan daha güzel bir hediye verilemeyeceği apaçık ortada.

Projenin açıklandığı gün masanın etrafında Oral ve Melek'in yanı sıra, Mehmet Güleryüz, Bubi ve projeyi hayata geçiren sanat danışmanı ve galerici Erhan Ersöz var.

Oral, verecekleri kültür hizmeti nedeniyle heyecanlı.

‘‘Burayı ziyaret edenler sadece çevrede oturanlar değil. Armutlu'da oturan da geliyor. Düşünün ki, hayatlarında ilk kez yürüyen merdiveni burada gören insanlar var. Onları sanatla buluşturacağız.’’

Aynı zamanda Klasik Sanatlar Derneği'nin Başkanı olan Mehmet Güleryüz, Oral'ın bu heyecanına karşı önceleri ‘‘niye sanatçılara daha önce kucak açmadınız, mimari tasarımda niye bir alan düşünmediniz’’ diye tepkili...

Oral, Akmerkez'in çeşitli üniversitelerin güzel sanatlar bölümlerinde okuyan öğrencilerle vitrin tasarımı gibi ortak projeler gerçekleştirdiklerini söylese de Güleryüz itirazında ısrarlı.

Şimdi bu noktada bir parantez açmak istiyorum.

Türkiye'de iş dünyasının sanata gerektiği kadar önem vermediği bir gerçek.

Geçen yıl Gebze Organize Sanayi Bölgesi'ni ziyaret ettiğimde gördüğüm çağdaş Türk ressamları koleksiyonunun beni nasıl şaşkına çevirdiğini hatırlıyorum.

Ancak madalyonun bir de öbür yüzü var.

ABD'de ve Avrupa'da devlet özel sektörün sanatı desteklemesi için vergi indirimi gibi kolaylıklar sağlamış.

Meselá yine geçen yıl Berlin'de ziyaret ettiğim Alman Sanayicileri Derneği bünyesinde bir kültür komitesi olduğunu ve bu komitenin sanatçılara sponsorluk yaptığını öğrenmiştim.

Bu sponsorluktan yararlananlar arasında Günter Grass, kitabı Almanca’ya çevrilen Orhan Pamuk da vardı.

Sponsorluğa karşılık sanayiciler de vergi indiriminden yararlanıyordu.

Türkiye'de bildiğim kadarıyla böyle bir şey söz konusu değil.

Yani sanatla sermayenin buluşmasında daha işin çok başındayız.

Bu yüzden Akmerkez'in, 245 dükkanla böyle bir sanat olayına imza atması, dükkan sahiplerinin vitrinlerini itirazsız sunmaları son derece önemli.

Düşünün ki hayatında bir sanat galerisine uğramamış biri alışveriş yapayım derken kendisini 200'den fazla eserin ortasında bulacak.

Erhan Ersöz'e göre, Amerikalı ünlü pop sanatçı Andy Warhol bir keresinde ‘‘Tüm alışveriş merkezleri müze, müzeler de alışveriş merkezi olacak’’ demiş.

Warhol hangi vesileyle bunu söylemiş bilmiyorum ama gördüğüm kadarıyla Akmerkez onun izinde.

Aleksandar sözünü tuttu Türkiye partner ülke oldu

MESSE Frankfurt, fuarcılık alanında dünyanın en büyüklerinden.

İstanbul temsilcisi Aleksandar Medjedovic'i sanırım İstanbul'da tanımayan yok gibi.

Aleksandar Medjedovic ile tam iki yıl önce tanıştım.

‘‘Türk şirketlerinin başarı öykülerini dünyanın dört bir yanına taşıyacağız’’ demişti o zamanlar.

Aleksandar Medjedovic onu görmediğim iki yılda su gibi konuştuğu sekiz lisanına Türkçe’yi ilave etmiş, İstanbul'un en iyi lokantalarını ve Türkiye'nin en güzel köşelerini keşfetmiş, güzel dostluklar kurmuş.

Ama bunların da ötesinde,Türkiye'yi tekstilde bir dünya markası yapma yarışının tam ortasında bulmuş kendisini.

Aleksandar Medjedovic'in bir şansı da Messe Frankfurt Başkanı Gerhard Gladitsch’in de kendisi gibi Türkiye hayranı olması.

Tesadüfe bakın ki, Gladitsch yıllar önce Alman Ordusu'nda pilot iken Eskişehir'de bulunmuş.

İkisi bir araya gelmişler ve önümüzdeki 16-19 Eylül tarihlerinde Paris'te yapılacak giysi kumaşı yani ‘‘Texworld Fuarı’’nda Türkiye'nin ‘‘partner ülke’’ olarak katılmasına karar vermişler.

Peki ‘‘partner ülke’’ ne anlama geliyor?

Medjedovic diyor ki: ‘‘Bu fuarın misyonu, Türkiye markasının ve imajının Avrupa'ya entegre edilmesi. 3 günde 20-40 bin kişinin ziyaret edeceği fuarın her köşesine Türkiye adı asılacak. Türkiye'nin tekstilde özel bir konumu olduğu vurgulanacak.’’

Dünyanın en ünlü modacılarının kumaş peşine düşecekleri fuara 65 Türk şirketi katılacakmış.

Aleksandar, iki yıl önce verdiği sözü tuttu.

Böyle CEO'lar da var

FRANSA'nın en büyük şirketlerinden Alstom büyük krizde.

Gemi, nükleer santrallar, hızlı tren TGV alanlarında faaliyet gösteren şirketi kurtarmak için devlet devreye girmek zorunda kaldı.

Devlet, şirketin yüzde 31.5'ini satın almaya uğraşıyor.

Alstom'un eski CEO'su Pierre Bilger tam bu noktada 4.1 milyon Euro’luk tazminatından vazgeçiyor.

Bilger ‘‘Yönetim kurulu karar vermişti. Tazminat benim hakkım. Ama kendimi bir skandalın ortasında bulmak istemiyorum ve hakkımdan vazgeçiyorum’’ diyor.

Vivendi Universal'i inanılmaz zarara uğratan eski CEO'su Jean-Marie Messier hálá hem Amerikan, hem Fransız mahkemelerinde, hak ettiğini öne sürdüğü 20.5 milyon Euro’luk tazminatın peşinde.

CEO'dan CEO'ya fark var.
Yazarın Tüm Yazıları