GEÇEN yıl 8 Mart Kadınlar Günü'nü Ermenistan'da kutlamıştık.
Ondan önceki yıllar ise Anakültür'ün düzenlediği geziler sayesinde Güneydoğulu kadınlarla birlikteydik.
Bu yıl katılacağım özel bir kutlama yok.
Elimin altındaki kitapla yetineceğim.
Kitabın adı ‘‘Duyulmayan Ses’’.
Güneydoğulu kadınlar anlatmış, Anakültür kitap haline getirmiş.
Önce ‘‘Anakültür kimdir’’ diye merak edenlere küçük bir açıklama.
Kadın-erkek eşitliği, eğitim, kültür alanlarında faaliyet göstermek üzere 1997 yılında kurulmuş bir STK Anakültür.
1996'da Şanlıurfa'nın göbeğinde herkesin gözü önünde namus cinayetine kurban giden Sevda Gök'ün anısına (o tarihten bu yana sayısız cinayet daha işlendi ya) Güneydoğu'nun çeşitli şehirlerinde, köylerinde her 8 Mart'ta ‘‘Sevgi Şölenleri’’ düzenlemiş.
Ta bu yıla kadar tam 17 tane ‘‘Sevgi Şöleni’’.
Oralardaki kadınların bir yıl boyunca bu kutlamaları özlemle beklediklerini bilirim.
‘‘İstanbul'dan kadınlar gelecek. Onlarla konuşacağız, dertleşeceğiz’’ diye uykusuz kaldıkları geceler olurmuş.
Bizi ağırladıklarında heyecanları görmeye değerdi.
‘‘Duyulmayan Ses’’e dönersek, Anakültür 2001 yılında ‘‘8 Mart'ın düşündürdükleri’’ diye bir yazı yarışması açmış.
Katılanlar ÇATOM'lara yani GAP'ın bölgedeki kadınları eğitmek üzere açtığı merkezlere gelen kadınlar.
Yazıları Nilüfer Kuyaş, Ceylan Orhun, Nevval Sevindi, Uğur Değirmenci ve Zeynep Oral'dan oluşan Anakültür Yayın Kurulu değerlendirmiş.
Aralarından 6 tanesi ödüllendirilmiş.
Peki en küçüğü 10, en büyüğü 41 yaşında olan 244 kadın neler yazmış?
Dayağı, şiddeti, namus nedeniyle öldürülmeyi, eğitimsizliği, erkeklerden korkmayı, cinsiyet ayırımcılığını, kız çocuklarına ve kadınlara söz hakkı tanınmamasını, sonuçta yüreklerinin üzerindeki her şeyi kağıda dökmüşler.
Neticede bir kitap çıkmış ortaya.
Kelimesine dokunulmadan, hatalarıyla yayınlanan bir kitap.
Kitaba başlığını veren de Şırnak'tan Meryem E.
İfade tarzları değişik olsa da hepsi bir yerde buluşuyor: Erkeğin hakim olduğu bir dünyada yaşamanın dayanılmaz ağırlığı.
İkincilik ödülünü alan Şırnaklı Hürriyet P. bakın neler söylüyor:
‘‘Güneydoğu'daki erkeklerimiz konuşurken kadınlara söz hakkı düşmez. Kocanla ömrünün sonuna dek yaşayacaksan, ömrünün sonuna dek ona karşı koymayacaksın. Haklı olduğun halde ona ‘sen haksızsın' diyemezsin. Herhangi bir konuda kendini savunmadan döverler. Ancak bu yasalar, töreler ve kurallar içinde yaşadıklarını içine gömeceksin. İçini de toprağa gömeceksin.’’
Ne şiirsellik.
Ardından bir başkaldırı: ‘‘Binlerce Güneydoğulu kadınımız içinde yaşadıkları bu şiddeti ve sırlarını kendisiyle beraber götürdü. Ama bizler kendimizlen derdimizi dünyalılardan götürmek istemiyoruz. Dünyada çektiklerimizi dünyada bırakıp derdimizi dünyalılarla paylaşmaktır amacımız. İstediğimiz derdimize bir çare bulmaktır.’’
Hürriyet yazdıkça yazdı...
Kitabı okuyan bazılarımız duydu onun sesini.
Esas sesini duyuramayan Anakültür oldu.
Zira onu ayakta tutan, yıllar boyunca Güneydoğu’nun köylerine, kasabalarına gidip gelen, ‘‘Sevgi Şölen’’lerini organize eden, kız çocuklarının eğitimi için sponsor arayan Ceylan yoruldu.