YAĞMUR, yağmur, yağmur... Bu hafta hem Ankara, hem İstanbul sular altındaydı. Bazen yağmurun ardından gelen gri romantizmi seviyorum ama bahar geldi diye sevinirken bu sürpriz yağmurlar biraz uzun sürdü sanki... Ama ne yağmur ne çamur beni engelleyemedi, biraz yurtdışı, biraz İstanbul, biraz da Ankara, ben yine gezdim, gördüm, anlatacağım!
Efendiiiim, ilk olarak Kentpark’ta pazartesi günü açılan Harvey Nichols ile başlamak istiyorum! Seyahatten geldiğim için o gün çok yorgundum ama kısa bir süreliğine de olsa uğradım açılışa. O gün, markanın Türkiye’deki sahibi Demet Sabancı Çetindoğan ve bir uçak dolusu İstanbullu misafiriyle, Ankaramızı renklendirdiler. Siren Ertan, Martha Şavkan, Suzan Toplusoy, Feryal Gülman, Arzu Sabancı o kalabalığın içinde gözüme çarpanlar arasındaydı! Tabii bu davette Ankara’nın da bütün seçkin simaları oradaydı. Bahar desenli kemik rengi elbisesi ile Duriye Arseven her zamanki gibi bir şıklık ve zerafeti ile kalabalığın arasında göze çarpan ilk isimdi. Bir de beyaz straplez elbisesi, dize kadar bantlı siyah çizmeleri ile Simru Vardar, herkese Ankaramızın da moda ikonlarına sahip olduğunu gösterdi!
Louboutin topukla Sex and City 2’ye
O gün, birkaç kişinin ayağında geçen sene moda olan Christian Louboutin imzalı ayakkabılardan gördüm. Hani şu kırmızı tabanıyla meşhur, devlet büyüklerimizin eşlerinin de severek giydiği, seksi mi seksi yüksek topuklular... Bunun geçen sene esen bir moda dalgası olarak kalacağını umuyordum. Neden derseniz, anlatayım. Modaya uyacağım diye, söylemesi ayıp ben de aldım kendime bir çift geçen kış. Aman allahım, değil yürümek, üzerinde durmak imkansız! İnat ettim zar zor yürümek pahasına birkaç kez giydim yine de. Bunun geçmişte kalmış tatsız bir tecrübe olduğunu sanıyordum ki... Sex and The City 2’nin filminde meşhur dörtlünün dev perdede kırmızı tabanlı Louboutinler ile üstüme üstüme geldiklerini gördüm. ‘Eyvah eyvah dedim. Bu sene Louboutin senesi olacak.’ Film daha dün vizyona girdi ama tabii ben sabırsızım, üç günlük yurtdışı kaçamağında, dayanamadım gittim. Sex And The City dizisi, hepimizin imrendiği karelerle dolu bir şehir efsanesi sanki. Hatta bizim kızlar, Olcay, Arzu, Betül ve ben aramızda hep bunun esprisini yaparız. Hangimiz Carrie hangimiz Samantha diye... O döndüre döndüre, sıkılmadan seyrettiğim dvd’leri düşününce, film benim için tam bir hayal kırıklığı idi. Ama itiraf ediyorum, esas pişmanlığım başka! O gün giydiklerimi filmden çıkar çıkmaz çöpe atmak istedim. Bir şıklık, bir şaşaa, fırfırlar, tulumlar, renkler, ışıklar... Esas benim oryantalist ruhumu eriten Abu Dabi çöllerinde geçen sahneler oldu. İşlemeli kostümler, rengarenk kaftanlar... Tek kelime ile muhteşemdi.
Estetik ameliyatın “cinsiyeti” yoktur
Özellikle o uçuş uçuş maksi elbiseleri görünce ‘Oley en sonunda dolabımdaki birkaç çiçekli upuzun elbisemi tadını çıkarta çıkarta giyebileceğim!’ dedim. Filmin bana göre en büyük bombası, Mr. Big’in estetik yaptırması. Adamda bir tazelik bir gençlik, gülüşü bile bir başka çapkın. Sarkan gıdısı gitmiş, göz altı torbalarından eser yok. Ben destekliyorum bu hareketi. Ankara’mızın erkeklerine de buradan çağrıda bulunmak istiyorum: Estetik ameliyatlar yalnızca kadınlar için değildir. Hepinizi birer Mr. Big olmaya çağırıyorum.
Pembeler-sarılar bejler bizi bekler
Bilen bilir, geçmişteki tekstil ve mağazacılık girişimimden ötürü, e biraz da merakımdan, moda ile çok ilgiliyim! Yeni kumaşlar, renkler... Sürekli takipteyim diyebilirim. Tam da yeri geldi, size biraz ipucu vereyim. Uluslararası Renk Komisyonu (INTERCOLOR) 22-28 Mayıs tarihleri arasında Londra’da toplanarak 2011 sonbaharının renklerine karar vermiş! Ana renkler sarı, yeşil ve bej. Kahverenginin acı çikolata tonu ve sarı, yeşil, pembe gibi pek çok tonun bir arada olması bir başka trend olarak belirlenmiş. Daha bugünden 2011 sonbaharının renkleri hazır. Siz de gardıroplarınızda bu renklere yer açmaya şimdiden başlayın. Tabii bu arada önümüzdeki sonbaharın renginin de kırmızı olduğunu unutmayın. Hem de en parlağından! Masalsı kıyafetler pek moda olacakmış. Herkes prenses gibi hissedecek kendini. Ne güzel işte, herkes birbirinin aynısı olmayacak. Bakarsınız herkesin kendine özgü tarzı birer birer ortaya çıkar. Siz de tarzınızı belirleyin, araya bol bol kırmızı katarak sezona bomba gibi girin. Önümüzdeki hafta görüşünceye dek rengarenk günler geçirin, sağlıcakla, afiyetle kalın!